13. Bölüm Siyah ve Yeşil

68.2K 3.1K 230
                                    

Gerilim dolu bir multimedya ve gerilim dolu bir bölüme hoşgeldiniz sevgili #esaret okurları.

Kahvelerimiz elimizde müziğimizi açıyoruz ve bölümü okumaya geçiyoruz. Buyrun efenim bölüm sizlerin. Yorumlarınızı ve önerilerinizi bekliyorum. Bu bölüm tamamen sizlerin yorumlarıyla yazıldı. İyi okumalar🐞💜☕️

Hande rüzgar gibi Kerem'in yatağının yanına gelip birden durdu. Onun uykusu açılmamış ne olduğunu anlamayan gözlerle kendine bakmasına aldırmadan yakasından kavrayıp sarsarak bağırmaya başladı.

"Eline ne geçti!? Sen ne yapmaya çalışıyorsun ha!? Dün o çiçeklerle uğraşırken bana baktığını gördüm! Hiç mi vicdanın sızlamadı!? Beni bir tarafa attım o canlılardan ne istedin!?"

Kerem neye uğradığını anlamayıp öfkeli ve  bir o kadar nefretle bakarken  Hande'nin yakasını tutan ellerinden tutup hızla ayağa kalktı. Duvara dayayıp kollarını bileklerinden tutarak koparırcasına çekti. Bakışları ateş ve buzu bir arada yansıtırken sesi onunla paralel öfkenin doruklarındaydı.

"Dün bir bugün iki! Sen kimsin ha!? Bana hesap soruyorsun hem de hiç bilmediğim anlamadığım bir şey hakkında!"

Hande öfke dolu gözlerle yakasını tutan ellere tırnaklarını geçirip itmeye çalıştı ama nafile yere. O adam kendini tüm kuvvetini kullanarak duvara dayamıştı ve itmesi bir tarafa yerinden dahi kıpırdatamıyordu. Bir iki hamle daha yapıp başarılı olamayınca tırnaklarını daha da geçirip kısık sesine rağmen bağırmaya başladı.

"Hesap sormak içinde mi izin lazım!? Sen benim çiçeklerime nasıl kıyarsın!? Sırf ben mutlu olmayayım diye onları söküp attın! Ne istedin ha!?"

Kerem bir an duraksayıp aynı öfke dolu bakışlara zıt pis bir şekilde gülümsedi. Hande'nin yakasını biraz daha kavrayıp tekrar duvara dayadı.

"Şimdi anladım! Biliyor musun şu an çok mutluyum! Çiçeklerine bir şey olmuş ve sen bunu benim yaptığımı sanıyorsun! Ben o kadar basit miyim!? Değilim! Bir daha sakın ama sakın bana hesap sorma! Bir daha sakın bana dokunma! Böyle şeyler yapmaya pozisyonun hiç uygun değil! Haddini bil!"

Hande nefes nefese bakarken gözlerini kırpmadan Kerem'in gözlerine baktı. Doğru mu söylüyordu? Yoksa yalan mı? Hiçbir şey anlamıyordu! Anlamıyor değil anlaşılmıyordu! Son kuvvetini kullanarak Kerem'i ittirmeye çalıştı. Yine yapamayınca acı çektiği belli olan öfkeli sesiyle zoraki konuştu.

"Ben haddimi bilirim! Asıl sen haddini bil bırak beni! Sen yaptın! İnkar edip küçülme!"

Kerem tek kaşını kaldırıp durdu. Gözlerini kıstı Hande'ye biraz daha yaklaştı. Bir elini yakasından çekip işaret parmağını sert bir şekilde Hande'nin köprücük kemiğine bastırdı. Onun korkusunu saklayan gözlerine ve acı çektiği anlaşılan ifadesine baktı. Sesi fısıltılı çıksa da nefret ve alay doluydu.

"Ben yapsaydım ben yaptım derdim! Korkacağım hiçbir şeyi yapmam artı hiçbir şeyden korkmam! Küçük kim biliyor musun? Sensin! Sormadan etmeden gelip bana hesap soruyorsun. Geldin hayatımı alt üst ettin! O da yetmiyor gibi hesap soruyorsun! Şimdi bana iyi bak. Beni henüz tanımıyorsun ama tanıyacaksın! O iğrenç çiçeklerinle uğraşacak kadar basit biri değildim ama bunu sen istedin! Bunu cezasız bırakacağımı düşünüyorsan çok küçük düşünüyorsun! Kimse Kerem Karahan'a hesap soramaz! Bittin sen! Şimdi çık odadan! Hemen!"

Hande nefes nefese baktığı öfkeli gözlere aynıyla karşılık verirken Kerem'in kendini sarsarak bırakmasıyla duvara çarptı. Ellerini yumruk yapıp, tırnaklarını avuçlarına geçirirken kendine nefretle bakan gözlere aynı şekilde bakmaya devam ediyordu.

ESARET  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin