15. Bölüm Haram

77.9K 3.3K 407
                                    

Yeni yeni adapte olduğum hikayemize ilk kez bu kadar uzun bir bölüm yazdım. Umarım sıkılmazsınız. Yorumlarınızın hepsini okudum ve dediğiniz her şey tarafımdan kabul efenim.

Kahveler hazırsa sizi bölüme alayım. Hazır değilse ben beklerim💜 Buyrun efenim bölüm sizlerin. Multimedyayı açmayı unutmayın. Seviliyorsunuz💜🐞☕️

Hande elini çekmek istedi ama biliyordu ki karşılığı bileğinin daha da sıkılması olacaktı. Sıkılmaktan dolayı kan gitmeyen elini yumruk yapıp  açtı. Artık iyice uyuşmuştu. Ellerini  acıyla sıkarken çıkan sesine öfke hakimdi.

"Sorunu adam gibi sor! Elimi bırak! Tutunca n'oluyor? Canımı yakıyorsun."

Kerem dişlerini sıkarak Hande'ye biraz daha yaklaştı. Bakışları buz gibiydi ama ateş saçıyordu.

"Uzatma! Sadece soruma cevap ver!"

Hande o an hiçbir şeyi düşünmeden elini hızla çekip bir adım geri gitti. Bakışlarında acı vardı öfkesini kapatan. Bileğine baktı. Yine kıpkırmızı olmuştu. Diğer eliyle  bileğini  tutarken yüzündeki acı çektiği belli olan ifade gittikçe artıyordu. Başını kaldırıp Kerem'e baktı. Konuşurken nefes nefeseydi.

"Kerem Karahan! Bu evdeki pozisyonumu konumumu iki bir söyleyip duruyorsun. Konumum nereye gittiğimi merak edecek kadar yüksek değil! Ben bu hapishaneye gelirken şuurumu kaybetmiştim. Şimdi yeni yeni kendime geliyorum. Pozisyonuna uygun kişilere soru sor! Üzgünüm. Sorunun cevabı yok."

Kerem dişlerini sıkarken çene kasları kasılıyordu. Öfkeyle gözlerini kıstı. Yüzünde delirmiş gibi, gözü dönmüş gibi bir ifade belirdi. Hande'nin diğer bileğini tutup yanına yaklaştığında onun dudaklarından dökülen acı inilti yüzündeki o ifadeyi yok edip yerini tatmin olmuş bir ifadeye bıraktı. Yüzünü Hande'ye iyice yaklaştırırken sesi bir insanı ürkütecek kadar keskin ve tizdi.

"Konumunu bilmen güzel. Öğrenmişsin! İşte bu yüzden söylemen gerekiyor! Madem buradasın! Madem şuurun yerine geliyor. Madem esirsin! O zaman hesap vermek zorundasın!"

Hande'nin acıdan kaşları çatılırken dudaklarını bastırdı. Dolu gözlerini öfke dolu gözlerden ayırmadan inilti halinde çıkan sesiyle cevap verdi.

"Lanet olsun! Bileğimi bırak! Canım yanıyor!"

Kerem Hande'nin bileğini sarsarak bıraktıktan sonra cevap bekleyen gözlerini kırpmadan bakıyordu.

"Bıraktım. Konuş bakalım!"

Hande bileğini istemsiz ovalarken kaşlarını çatıp başını kaldırdı. Adam gibi sorsa adam gibi cevap verilirdi ama karşısındaki insan bile değildi!

"Ben mahkum olmadan önce evlilik teklifi almıştım. O teklifi yapan sevdiğim adam gelmişti. Onu görmeye gittim. Ne olduğunu açıklamam lazımdı. Oradan anneme gittim. Oldu mu? Cevabını aldın mı? Çok mu zor adam gibi sormak? Zor değil imkansız. Çünkü sen insanlıktan yoksun birisin Kerem Karahan! Yoksun da değil insan değilsin! Şimdi gidebilir miyim? Ya da giyinebilir miyim!? İzin var mı!? Konumuma uygun soru sordum mu!?"

Hande'nin gözlerinden yaşlar ardı ardına akarken bileğini tutarak başını kaldırdı. Kerem'in ifadesiz yüzüne baktı. Sesi kırık kalbinden çıkıp dudaklarından döküldü. Bir serzeniş, bir yakarış belki de sitem...

"Senin yüzünden ağladığımı sanıyorsan yanılıyorsun. Beni bu duruma düşüren insanların bana yaptıklarına ağlıyorum. Sen de benimle aynı durumdasın ama benden tek farkın insan değilsin!"


ESARET  Where stories live. Discover now