27. Bölüm Kan Kokusu

59.4K 2.8K 446
                                    

Selam arkadaşlar✌🏻️

Oruçla aranız nasıl? Sürünerek oruç tutan bir adet ben geldim. Neyse çoğu gitti azı kaldı. Hepimizin orucunu Allah kabul etsin 🙏🏻

Sınavdan çıkanlara büyük geçmiş olsun. Umarım sonuçlarınız beklediğinizin üzerinde olur✌️

Esas oğlanımızdaki çelişkili hareketleri gel gitleri okuyacağımız değişik bir bölüm, şahane ötesi bir multimedya, kahve ve Esaret sizlerle efenim. İyi okumalar☕️🐞👍🏻💕

Şiddetli rüzgarın etkisiyle gıcırdayan kapının çarpması, rüzgarın uğultusu, yerde yatan adamın acı dolu iniltisi ve Hande'nin çığlığı andıran nefesleri...

Eski bir değirmende o adam yerde kendinden geçmiş yatıyordu. Hande titreyen elini ağzından çekip yan yatan adamı sırt üstü çevirdi. Dudaklarından dökülen acı dolu sesi Hande'nin içinin sızlamasına yol açarken kanayan yarasına elini dokundurdu.

"Kerem."

Sözü dudaklarından titrek, ağlamaklı ve korkuyla çıkarken kan bulaşan elini çekip baktı. Kan, mor olan bileğini tamamen kapatmıştı. Nefesi hızlanırken kendine gelmeye çalışıp ceplerini kontrol etti ve telefonun olmadığını anlayınca korku dolu bakan gözlerini kapattı.

Çaresizce sakinleşmeye çalışırken tekrar o adama baktı. O korkunç, yüzü hiç gülmeyen, gölgesinden, ayak sesinden ürktüğü adam, çaresizce baygın yatıyordu. Yüzü o soğuğa rağmen ter içindeydi. Aklına gelen şeyle nabzını kontrol etti. Böyle çaresiz oturmakla eline bir şey de geçmeyecekti! Hızla ayağa kalkıp etrafına baktı. Neye bakıyordu? Ne yapıyordu? Ya da ne yapacaktı!? Tekrar oturup o adamın üzerindeki gömleğin düğmelerini çözdü. Yara kolundaydı ve gömleği böyle çıkarması mümkün değildi. Elinde olmadan çaresizlikle akan gözyaşlarına hakim olamadan ağlamaya başladı. Düşünmeliydi sağlıklı düşünmeliydi! Ama nasıl!?


Cebinden çıkardığı sigara ve çakmağı sinirle fırlatıp yüksek sesle bağırdı. Ne düşünecekti!? Hemen o adamın ceplerine baktı ve istediği şeyi bulunca titreyen elleriyle avcı bıçağını açıp gömleğin kolunu kesti. Bıçağı bırakıp kestiği kolu çıkardığında yarayı görünce midesi bulanmaya, başı dönmeye başladı. Kan tutuyordu ve bayılması an meselesiydi. Şu an ne kan tutması ne de bayılmasının sırasıydı! Gözlerini kapatıp derin hızlı bir kaç nefes aldıktan sonra yüksek sesle bağırdı.

"Bu kan değil! Kan değil! Ebru boyası! Evet ebru boyası!"

Gözlerini açıp yaraya tekrar baktığında kurşun yarası olduğunu anladı. Açık yarada kurşun görünüyordu. Babasının başına gelen olayı hayal meyal hatırladı. Aynen onun gibi bir yaraydı. Son zamanlarda çok çaresiz kalmıştı ama bu kez çaresizliği çok başkaydı. Bu kez her şey omuzlarına binmişti. Bu kez çaresizliği  başka biri içindi. Bu kez çaresizdi çünkü her şey kendi elindeydi. Elindeydi ama hiçbir şey düşünemiyordu! Gözlerini kocaman açarak nefes nefese etrafına baktı. Hemen ayağa kalkıp bir şeyler aramaya başladı ama ne aradığını  bilmiyordu!

Bulduğu gazete kağıdını alıp yerdeki talaşları bir araya getirdi. Çakmağı çaktı ama yakamadı. Eli ayağına dolaşmak durumunu en acı şekliyle yaşıyordu. Çakmağı tekrar çaktı ve tutuşan gazete kağıtlarının yükselen ateşine bakarken gözleri o adamı buldu. Hiçbir değişiklik yoktu. Kendinden geçmiş yatıyordu. Ateşin alevleri yükselirken elindeki bıçağı ateşe tuttu. Biraz sonra yapacağı işi ilk kez yapacaktı ve başka çaresi yoktu. Gitse adamlara haber verse onların gelmeleri, alıp hastaneye götürmeleri saatler sürerdi. Zaten yeterince kan kaybetmişti ve buna vakit kaybı da eklenirse daha da kötü olurdu. Bıçağın metali kıpkırmızı olunca ateşten çekip o adamın yanına yaklaştı.





ESARET  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin