33. Bölüm Kış Uykusu

58.8K 3.1K 525
                                    

Selam arkadaşlar. Umarım Esaret, bugünler için biraz da olsa kafanızı dağıtmaya sebep oluyordur.


Artık Esaret değişiyor. İki bölüm kaldı. Nasıl mı değişiyor? Benimle yakın olanlar  anladılar💕  Evet o bölümler geliyor ardı ardına hem de. Ama ondan önce sizleri hayal kırıklığına uğratacak ters köşeler gelebilir. Alıştınız gerçi değil mi☺️ Bu sizlerle birlikte olduğum 5. hikayem.


Kahveler hazır mı? Evet hazır diyorsanız hadi tıklayın muhteşem multimedyaya( Teoman ) ve upuzun bir bölümü okumaya geçelim. Buyurun efenim bölüm sizlerin☕️🐞💕


Uykusuz bir gece ve karanlık sabahı...


Kerem pencereye dönük yatıyordu, gözlerini kırpmadan. Düşünüyor, düşünüyor, anlaşmadaki o maddeye hiçbir anlam veremiyordu. O maddeyi koyduran kesin babasıydı, emindi. Hem de adı gibi! Pencereye değen yağmur damlalarına boş gözlerle bakarken, arkasında hissettiği seslere kulak verdi. O kız uyanmıştı ve üzerini giyiniyordu. Sanki görüyor gibi kapattı gözlerini. Sıkıntıyla aldığı nefes, soğuk havanın aksine içini yakıyordu. Ne vardı sanki, hayatı eskisi devam etseydi de bunlar yaşanmasaydı. İki kişinin yediği halt yüzünden iki kişi yanmıştı. Bu kadar aşağılayıcı bir durumu yaşamak o kız açısından ne kadar zordu kim bilir. Kim bilir söylemediği neler vardı içini yakan. Bu gerçeği bilip bu konakta yaşamak kim bilir ne kadar ağır katlanılması zor bir durumdu.

Kim bilir...

Nesrin. Kardeşi gibi sevdiği Nesrin'i düşündü. O öyle bir durumda olsaydı. Bir gün babası gelse ve dese ki " Nesrin ben bugün kumar masasına seni koydum ve kaybettim. Üzgünüm satıldın ve falan kişiyle evleneceksin." İstemsiz sıktı yumruklarını. Lanet olsun! Bu kabul edilebilecek bir durum değildi! O zaman ne yapardı? Hemen devreye girer ve ortalığı yakar yıkar ne pahasına olursa olsun bu işe engel olurdu.


Peki ya o kız?


O kızın ne pahasına olursa olsun bu işe engel olacak kimsesi de olmamıştı. Abisi, kuzeni, babası... O da ne olduğunu anlamadan kefenim dediği gelinliğini giyip gelmişti. Gelmişti ve üzerine bir de yaşadıkları? Kaç ay olmuştu... Kaç aydır esaret adını koyduğu evliliği yaşıyordu. Sadece o mu? Tabii ki hayır! Tabii ki değildi! Kendisi de yaşıyordu ama tek fark vardı. Kendisi yaşadığını o kızın üzerine atıp bir de cehennem hayatı yaşatıyordu. Lanet olsun! Kahretsin! İki kişinin yediği haltı çekmeyecek çektirmeyecekti!

Kapının kapanma sesinden sonra kalkıp yatağına oturdu. Kaçamak gözlerle o kızın yattığı yatağa baktı. Düşünceleri rüzgar gibi savrulup dağılırken hemen kalkıp üzerini giyindi. Şimdi yapacağı şey babasının nabzını yoklamak ve ortam ne durumda ona bakmaktı. Dışarı çıkarken bir yandan telefonla konuşuyordu. Yüzündeki sert ifade, işle ilgili olduğunu apaçık gösteriyordu. Salonun kapısını açıp kimseye bakmadan hazır olan kahvaltı masasına otururken bir yandan konuşuyordu.


"Birkaç gün işe gelemedim ve hiçbir şey yapamadınız öyle mi!? Bugün geliyorum ve ben gelene kadar istifa mektubunuzu hazırlayın masama bırakın!"

Telefonu kapatıp sinirli bir ifadeyle ellerini birleştirip başını eğdi. Salonda yanan şöminenin çıtırtısı dışında hiçbir ses yoktu. Sanki orada kimse nefes almıyordu. Gözlerin kendine bakmasının verdiği rahatsızlık artarken babasının konuşmasıyla gerildiğini hissetti.


"Kerem. Öfkeyle kalkan zararla oturur. Git, dinle, konuş sonra karar ver. Sonra sen zararlı çıkarsın."


Kerem başını kaldırıp babasına bakarken gözleri öfke saçıyordu.

ESARET  Where stories live. Discover now