54. Bölüm İki İmza

42.7K 2.5K 253
                                    

Hashtag Best of:
Zeyneb999
@elatass
@Zehraltnkpr
@Kartalice77
@Badiseba
@MryHnkr
@Zeyhanker
@Nurarzu

Arkadaşlar emeğinize sağlık çok teşekkür ederim. ❤️🌷💐

Bu bölüm Hashtag: #gerçek

Bakalım kumar arkası gerçek neymiş. Esaret'e geçen bölüm start verdik. Çok uzamadan olaylar açılacak. Bir yandan da Hande'ye başlıyoruz artık. Bu da demektir ki kesit olarak attığım "Bitti" bölümü yaklaştı. Evet kahveler hazır mı? Elimizde kahve, müzik ve 54. Bölüm sizlerle. Buyurun efenim, bölüm sizlerin. Keyifli okumalar☕️💐🌷😘

Hande anlamaz gözlerle baktı. İmza derken?

"Anlamadım"dedi kısık sesle ve tekrar oturdu. Kerem tedirgin ve yorgun bir ifadeyle bakıyordu. Tıpkı, kırık, kısık sesi gibi.

"Kimse bilmeyecek. Bu işi gizlice bitireceğiz. Sen yeter ki benden kurtul. Avukatım her şeyi hazırladı. Biz sadece imza atacağız o kadar."

Hande'nin nefesi hızlanırken kalbi deli gibi atmaya başladı. Önce anlamadı. Sonra anladı, gülümsedi. En son gülümsemesi soldu. Karmakarışıktı! Bu kadar mıydı? Sadece bu kadar. İki imza kadar basit!

Kerem sıkıntılı bir ifadeyle bir an bakıp gözlerini kaçırdı. Biliyordu başka şeyler de vardı ama şimdi öncelik sırası Hande'ydi. Onlar da elbet ortaya çıkacaktı.

"İmzalar atıldıktan sonra bir süre daha birlikte gibi görüneceğiz. Sonrasını ben de bilmiyorum. Biz ilk adımı atalım. Elbet bir şeyler düşünürüz."

Hande son konuşulanları duymadı. Tek duyduğu bir imza ile esaretinin biteceğiydi. Gerisi umurunda değildi.

"O zaman hemen gidelim."

Kerem buruk bir ifadeyle gülümsedi. Yaptıkları tek tek karşısına çıkıyordu. Ne bekliyordu ki?

"Gidelim" dedi kendinin bile zor duyduğu bir sesle. Arabaya bindiklerinde ikisi de suskundu. Hande pencereden bakarken ne hissettiğini dahi bilmiyordu. Bildiği net olan başka bir şey vardı. Kalbini sıkıştıracak kadar büyük bir huzursuzluk yaşıyordu. Kaçamak gözlerle Kerem'e baktı. Durgun ve ciddi bir ifadeyle arabayı kullanıyordu. Başını cama dayayıp boş gözlerle karla karışık yağan yağmura baktı. İçi çekilmiş gibiydi. Ayağa kalkacak dermanı da yoktu. Nevşehir merkeze inince dikkati dağılırken oturma pozisyonunu zoraki dikleştirdi.

Şirketin önündeki kalabalığa Kerem gözlerini kısarak baktı. Hande de anlamaz gözlerle bakıyordu. Kalabalık, itiş kakış ve yükselen sesler... Kerem arabayı durdurup merakla kalabalığa bakarken elinde şemsiyeyle koşarak gelen görevli camı tıklattı. Kerem camı açıp konuşmadan görevli konuşmaya başladı.

"Kerem bey İstanbul'dan basın geldi. Efendim ne yaptıysak başa çıkamadık. Sizinle görüşmeden gitmeyeceklerini söylüyorlar. Zor kullanacaktık ama adınıza kötü bir şey olmasın diye bir şey yapamadık."

Kerem, anlamaz, şaşıran ifadesiyle Hande'ye baktı. O da bir şey anlamamıştı. Yanındaki görevliye tekrar döndü.

"Ne diyorlar?"

"Efendim bir şey değil ki. Onlarca soru soruyorlar. Şaşırdık."

Kerem cevap vermeden gazetecinin biri arabayı görünce, fotoğraf çekmeye başlarken bir yandan arabaya doğru yürüyordu. Kalabalık basın grubu  arabanın yanına gelmeye başlayınca ikisi de hareketsiz kaldı. Kerem gözlerini kısıp bakarken onlarca şey düşünüyordu. İşiyle ilgili bir mevzuu için İstanbul'dan gelmezlerdi. Öncesinden röportaj ya da görüşme için randevu talep ederlerdi. Konu başkaydı ama ne? Ciddi bir ifadeyle Hande'ye bakıp arabadan çıktı. Diğer tarafa geçip Hande'nin kapısını açtı. Elinden tutup çıkardıktan sonra arkasına döner dönmez basın ordusuyla karşılaştı. Flaşlar patlıyor sorular ardı ardına geliyordu.

ESARET  Where stories live. Discover now