74. Bölüm Kıyamet

26.7K 1.8K 291
                                    

Twitter ve Instagram üzerinden #Esaret yazıp beğendikleri replikleri paylaşan arkadaşlarım.

Kartalice77
Damlaaydin
Zeyhanker 52
Zeyneb999
NurArzu

Elinize emeğinize sağlık arkadaşlar. Hepinize çok ama çok teşekkür ediyorum. İyi ki varsınız😘

Bu bölüm kopma noktası oldu gibi. Diğer bölüm neler olacak hiçbir fikrim yok. Gerilim dolu bir müziğimiz var. Açıp dinlemenizi tavsiye ederim. Kahvelerimiz hazır biliyorum. O zaman müziğimizi de açalım. Buyrun efenim bölüm sizlerin✅☕️️✌️😘🐞

Kerem, kapının kolunu iyice kavradı, ayakta kalabilmek için... Şu an yere basmıyordu. Ayakları yerden kesilmiş gibiydi. Kollarındaki derman da kesilmişti ve kapının kolunu nasıl tutuyor bilemiyordu. Şu an hisleri neydi? Acı dese hafif, keder, elem, ızdırap dese hepsi ama hepsi çok hafif kalırdı. Gözlerindeki buğu gittikçe artarken son gücünü kullanarak başını kaldırdı. Gözleri şaşkınlıktan kocaman olmuş karısına baktı. Gece siyahları dolmuş taşmak üzereydi ama kendini tutuyordu. Acıyla baktı. Aldığı nefes ciğerlerini, verdiği nefes sanki dünyayı yakıyordu. İçi yanmak deyimini yaşıyordu, daha önce hiç tatmadığı...

Annesine baktı.

Nevra şaşkındı ama gözleri acı doluydu. Başını çevirdi hemen. Hızla birkaç nefes aldı, karısının seslendiğini duyamadan. Çünkü bir şey duymuyordu. Duyma yetisini de kaybetmişti, az önce...

Son gücünü kullanıp kapıyı açtı. Babası salonun ortasında, tekerlekli sandalyesinde, nefes nefese kalmış bir halde elindeki telefona öfkeyle bakıyordu. Kerem'i görünce yüz ifadesi öfkeden şaşkınlığa, oradan korkuya geçiş yaptı. Kerem'i daha önce hiç böyle görmemişti. Ne olduğunu anlamaya çalışırken, oğlunun yıkık perişan bir halde içeri girmesini izledi. Gözlerini kırpmadan Kerem'e bakarken, arkadan içeri giren Hande ve Nevra'ya çarptı gözleri. Yüzünün rengi değişirken, Kerem tam karşısına geldi. Kolları iki yanda dermansız dururken, konuşmak istedi yapamadı.

Altan'ın gözleri korkuyla simsiyah olurken, nefes almaktan da korkarcasına zor ve sessiz  nefesler almaya başladı. Salonun ortasında, Altan tekerlekli sandalyesinde, Kerem tam karşısında, Hande sağ tarafında, Nevra da diğer tarafındaydı. Korkunun ağırlığı ve simsiyah gölgesi hakimdi, salonda. Kimseden çıt çıkmıyor herkes birisinden bir şeyler bekliyor gibiydi. Ve bu kişi Altan olmasına rağmen hiçbir şekilde konuşmuyordu.

Kerem uyuşmuş olan elini yumruk yapmaya çalıştı. Çünkü hiçbir uzvunda his yoktu. Zorladı kendini, ellerini kapatıp açtı. "Baba" diyebildi ruhu çekilmiş gibi, zorla... Başka bir şey söyleyemedi. Kısık ve çatallı sesini kendisi bile tanımadı. Şu an o kelime o kadar yabancıydı ki... O kadar yabancı ve hissiz... Gözlerini kapattı, nefes almaya çalıştı, çürümüş ciğerlerine rağmen. Gözlerini tekrar açıp babasına baktığında, onun dolu gözleriyle buluştu, buğulu yeşilleri. Son kez zorladı kendini.

"Baba ben kimim?"

Ve ortama bomba gibi düşen o söz...

Ben kimim...

Altan için kıyametin biri kopmuştu. Tüm bedeni sarsılırken bu soruyla, sağlam olan eliyle sandalyeden sıkıca tutup, hırıltıyı andıran bir nefes aldı. Ardına küçük bir hıçkırık döküldü dudaklarından.

ESARET  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin