22. Bölüm Kan Kırmızı

69.1K 3.3K 606
                                    

Esaret Hakkında diye tanıtım atmıştım. Orada yazdığım Kerem burada büyük kısmıyla hayat buldu.

Kerem'e söyleneceğiniz  onu biraz daha yakından tanıyacağınız bir bölüm geldi. Aynı zamanda daha da değişik duygulara gireceğiniz bir bölüm. Esaret artık oturuyor. Olaylar yavaş yavaş gün yüzüne çıkıyor.

Bazı rahatsızlıklarımdan dolayı doktor kontrolünde oruç tutuyorum. O yüzden yazım hatalarını Ramazan boyu kontrol edemeyeceğim affınıza sığınıyorum. Artı Ramazan ayında bölümlerde aksaklık olabilir. Şimdiden bilginize ama ben elimden geldiğince sizi bekletmeyeceğim. Biliyorsunuz 2 yıldır buradayım ve bölümün gününde gelmediği tek gün dahi olmadı.

Multimedyada Hande'nin kıyafeti var arkadaşlar. Merak edenler için.✌️

Kahveler elimizde. Çok beğeneceğinizi umduğum multimedyamızı açıyoruz ve bölüme geçiyoruz. Hepinize iyi okumalar💜☕️🐞





Kerem attığı her adımda karmakarışık duyguların esiri olurken aynı zamanda başındaki uğuldama da artıyordu. Gözlerini kırpmadan yürürken bir yandan gördüğü kişinin gerçek olduğuna inanamıyordu.

Ve son adım...

Hande'nin karşısında durdu ve ne diyeceğini bilemeden bakmaya başladı. İkisi hiç konuşmadan bakışırken sanki zaman da durmuştu. Konuşacak bir şey de yoktu. Bu kez gözler de konuşmuyordu. Sadece ifadesiz bakıyorlardı. Aynen diller gibi konuşmayan, konuşamayan... Az önce duran zaman şimdi su gibi akıp geçiyordu ama fark eden yoktu. Çalan müzik değişince Kerem kendine gelip kırpmayı unuttuğu gözlerini kapatıp açtı. Karşısındaki kişi o kız mıydı? Hani konaktaki? İyi de o kız gelmeyecekti ki ama...

"Şaşırttın beni. Gelmeyecektin."

"Şaşırttın beni yanıma geldin."

Kerem beklemediği cevap karşısında tek kaşını kaldırıp ciddi bir ifadeyle Hande'nin yüzüne alıcı gözlerle baktı, baktı... Ne düşündüğü anlaşılmıyordu ki konuşacağı sözler tahmin edilsin.

"Ben çıkıyordum."

Hande tek kaşını kaldırıp başını dimdik tuttu. Yüzünde tek taraflı belli belirsiz bir gülümseme vardı.

"Eminim öyledir."

"Emin ol öyle."

"O zaman ben çıkayım. Şimdi sen müsaade istemişsindir. Tekrar gitmek olmaz."

Hande gitmek için arkasını döner dönmez bileğinden tutulmasıyla olduğu yerde kaldı. Başını eğip bileğini tutan ele bir bakış atıp karşısındaki adama baktı.

"Beni şaşırtmadın. Tam sana yakışır bir hareket."

Kerem bileği sıktığı elini gevşetirken donuk bir ifadeyle tutulmuş gibi Hande'ye bakıyordu.

"Ben gidiyorum. Madem çıkıyordun. Durmamın bir anlamı var mı?"

Kerem elini çekip arkasındaki, bazıları dikkatle, bazıları merakla, bazıları kaçamak gözlerle kendilerini izleyen davetlilere baktı. Oradan bakınca kim bilir nasıl görünüyorlardı. Zaten hayatında ne normal gidiyordu ki burası normal olsun! Tekrar dönüp Hande'ye baktı. Onun gözlerinde o rahatsız olduğu mağrur bakışlar vardı. Konaktaki savunmaya muhtaç kız değildi. Vücudu gerilirken elini uzattı. Yüzü aynı soğukluğu barındırırken sesi de onunla aynı doğrultudaydı.

ESARET  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin