-4-

13.5K 365 14
                                    

Ondan mesaj gelmesini beklerken bir gün fıtık olacağım diye korkuyorum. Cidden. Ne kadar sorumsuz insanlar varsa hepsi benim arkadaşım galiba. Ben onun ilişkisi için -kikızdanölümünenefretediyorum- endişenirken o onun kendisini affetmesi için çırpınıyor. Delirmezsem iyidir.

Tuş kilidini tekrar açıp mesajlar kısmına geldim. Sonra da vazgeçmeden içimden geçenleri sıraladım.

"Ben senin yüzünden,endişeden fıtık olayım,sen bir kez bile beni arama. Tamam telefonunu açmamalıydım belki ama sana da yazıklar olsun. Sevgilin benim hakkımda neler söylerken bir kere de olsun arkadaşını savunmadın. Unutma,bir gün çıkarcı Perrie Edwards gittiğinde bulabileceğin Jess olmayacak. Kendine iyi bakma. Hatta geber."

Derin bir nefes alıp gönder tuşuna bastım. Ardından da telefonu kapattım. Eğer ararsa daha kötü şeyler söyleyebilecek durumda olduğum için,en iyisi konuşmamaktı.

"Jessica!"

Kafam karışmış bir halde pencereden dışarıya baktığımda eski sevgilim Colton'u gördüm.

"Ne istiyorsun?" dedim şaşkınlıkla.

"Konuşmak. Daha doğrusu başka biri için konuşmak."

Tamam bütün insanlar garipleşip beni korkutmak istiyorlarsa,evet gayet başarılılar.

"Geliyorum,bekle."

Hemen gidip ayakkabılarımı giydim ve dışarı fırladım. Elleri ceplerinde beni bekliyordu.

"Ne istiyorsun?" dedim yanına gittiğimde. Deriiin bir nefes alıp önüme geçti.

"Zayn beni aradı. Ona bir mesaj atmışsın ama telefonun da kapalıymış. Kendine zarar vermenden korktu. Ve şu anda telefonda." dedi kendi telefonunu uzatarak.

Bir ona bir de telefona şaşkınlıkla baktım.

"Onunla konuşmak isteseydim telefonumu kapamazdım. Umarım bunu da ona iletirsin." dedim adeta tıslayarak.

Telefondan gelen bağırışla gözlerim kocaman oldu.

"Jess siktiğimin telefonunu alıp benimle konuşmazsan geldiğimde sana çok kötü şeyler yaparım!"

Hah! Korktuğumu mu sanıyor acaba? Öyleyse yanılıyor.

"Sana iyi günler Colton." dedim ve arkama dönüp gittim. Allah'ım bir de salaklarla uğraşıyoruz yarabbim.

Eve girip kendi telefonumu açtığımda anda çalması bir oldu. Zayn'ın ismi ekranda yanıp sönerken ben telefonu tekrar koltuğun üstüne atıp görmezden gelmeye devam ettim. Çaldırması bitince vazgeçti diye düşünerek rahatladım. Ama bir anda telefon ardı ardında titremeye başladı.

Korkarak elime aldığımda durmadan mesaj attığını gördüm ve doğruyu söylemek gerekirse mesajların hepsi

"Telefonunu aç!" şeklindeydi.

Tekrar aramaya başladığında dayanamayarak açtım.

"Ne var?" dedim bağırarak.

"Neden telefonlarımı açmıyorsun! Sana bir şey oldu sandım!" dedi bağırmaya devam ederken.

"Sana aşırı sinirli olduğum için olabilir mi? Mesajımda da anlattığımı düşünüyorum hislerimi." dedim sakinleşmeye çalışarak.

"Ya bi dinlesen ben de sana açıklamamı yapsam ondan sonra infazı yapsan olmaz mı!" dedi yine sesini yükselterek.

"Zayn ya çeneni kaparsın ya da ben telefonu kaparım. Seçim senin." dedim. Kısa süre durakladı. Sonra da derin bir nefes alıp verdi.

"Tamam sakinim. Şimdi beni bir kere olsun dinleyemez misin?" dediğinde gözlerimi devirdim.

"Gözlerini devirdiğini hissedebiliyorum Jess." dediğinde güldüm. Bu onu keyiflendirmiş olacak ki bana eşlik etti.

"İyi konuş." dediğimde hemen motora bağladı.

"Ben Perrie'nin yanına gittim evet ama beni dinlemedi ve sanırım ayrıldık. Şu anda senin oralardayım. Öyle hızlıca çıkıp gitmemin sebebi onu kaybetmek istemememdi. Ama anladım ki esas kaybetmek istemediğim kişi sensin Jess." dediğinde hafifçe gülümsedim.

"Eğer beni kandırıyorsan..." diye başlayacak oldum ama sözümü kesti.

"Asla. Şimdi kapını açar mısın?" dedi ve aynı anda zil çaldı. Telefonu atarak kapıya koşup açtım. Sorna da boynuna atlayıp sıkıca sarıldım.

"Özür dilerim." diye mırıldandı saçlarımın arasına.

"Önemli değil." dedim aynı şekilde.

Ve sanırım bu salağı ne kadar sevdiğimi herkes anlamış oldu...

I Knew You Were TroubleWhere stories live. Discover now