2. Sezon ^Mr. Trouble^ Bölüm 48

4.1K 123 29
                                    

Selamlaar. Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Şimdi size bir rahatsızlığımı söylemek istiyorum. Önce ki bölüme sadece 6 yorum geldi. Bakın ben sizin attığınız yorumlara bakarak eğleniyorum ve devam etmek için şevkle doluyorum.Hikayenin okunma sayısı 136 binlerde geziyor ama okunma sayısı ve vote sayıları yerlerde. Diğer hikayeler yeni bölüm için yorum ve vote sınırı koyuyor ama ben öyle şeylerle uğraşmak istemiyorum. Sadece okuduğunuz kadar oylasanız ve yorum atsanız beni daha çok memnun eder.

Eksik yönlerimi belirtirseniz daha da mutlu olurum. Sonuçta burada hiçbirimiz profesyonel yazar değiliz. Kendimizi geliştirebilmemiz için sizin eleştirilerinize ihtiyacımız da var. Bunu göz önünde bulundurursanız beni çok mutlu edersiniz.

Bu arada finale 2 bölüm kaldııııı. Hadi iyi okumalaar :D

İnsanların hayata tutunabilmesi için iyi bir şey olmasına ihtiyacı olur ya hani, o kadar çok kötü şey üst üste gelmiştir ki eğer kötü tek bir şey daha olursa kendisini en yakın köprüden atmak isteyecek hale getirmiştir.

Evet şu anda evin içerisinde aynı bu durum hakimdi. Birbirimizle o kadar az konuşuyorduk ki,sanki yakında evlenecek olan 2 çift gibi değil de, yeni tanışan yabancılar gibi. Bana arada sorduğu 'İyi misin?' 'Aç mısın?' soruları dışında konuştuğumuz hiçbir şey yoktu.

Asla bebeğimin olmayacak olmasının onu kendimden soğutabileceğinin sonuna kadar farkındaydım. Ama böyle olmasını beklemiyordum. Bu kadar kolay ve bu kadar soğuk.

"Zayn." diye seslendiğimde elinde ki telefondan kafasını kaldırıp bana baktı. Gözlerinde ki ifadesizliği görünce içimin acımasını önleyemedim.

"Bir şey mi istiyorsun?" dediğinde kafamı hayır anlamında salladım. O da omuzlarını silkerek oyununa geri döndü.

"Sana bir şey mi yaptım?" dediğimde gözlerini sımsıkı kapadığını görmüştüm.

"Lütfen böyle deme." diye mırıldandığında anlayamayan gözlerle ona bakmaya devam ettim. Elindeki telefonu kapatıp yanına koydu ve başını ellerinin arasına aldı.

"Bu kadar iyi olma. Lütfen. Bana bağır çağır ama bu kadar iyi olma." dediğinde hala anlayamıyordum. Ne olmuştu?

"Zayn lütfen. Anlat. Anlatmazsan sorunu çözemeyiz." dediğimde kafasını deli gibi salladığını gördüm.

"Eğer anlatırsam gidersin. Ve ben buna dayanamam." dediğinde aklıma en kötü şeyleri getiriyordum. Beni aldatmıştı. Değil mi?

"Beni ne zaman aldattın?" dediğimde sallanmayı keserek kafasını kaldırdı ve bana baktı.

"Anladım Zayn. Ne zaman ve kiminle?" dediğimde gözünün gitgide daha fazla dolduğunu gördüm.

"2 gün önce. Çocuklarla bara gittiğimiz akşam çok içmiştim ve işte." dediğinde ağlamamak için çenemi sıktım. Ayağa kalktığım anda o da karşıma dikilmişti.

"2 gündür bana bu kadar soğuk davranmanın nedeni oydu yani?" Dediğimde derin bir nefes alıp verdi.

Gülmeye çalışarak ondan bir adım uzaklaştım. Sonra bir adım daha. Merdivenlerin başına geldiğimde sol elim sağ elime gitti. Elimde boş bir halka olarak duran yüzükle kısa bir süre oynadıktan sonra bana yalvaran bakışlara aldırmadan parmağımdan çekip çıkardım.

Duygusuz olduğuna inandığım bir ifadeyle yüzüğü yere bıraktıktan sonra belki  de son kez olacak bir şekilde gözlerinin içine baktım.

"Yarın eşyalarını gelip alırsın. Diğerlerine de ayrıldığımızı sen söylersin. Nedenini de söylemeyi unutma." dedikten sonra dudaklarımı birbirine bastırdıktan sonra arkama dönüp hızla merdivenleri çıktım. Kendimi odama atıp kapıyı sinirle çarpıtığımda aşağıdan gelen kırılma sesiyle ağlamaya başladım.

Herkesin bıktığı bir hayatım vardı. Durmadan dram yaşıyordum. Hiçbir zaman tam olarak mutlu olduğuma inanamıyordum. Ne zaman mutlu oldum desem ardından en kötüsü geliyordu. Ben her zaman üzülmek için proglamlanmıştım.

Tanrı'nın benim için iyi bir planı yoktu.

****

"Kiminle birlikte olduğunu söyledi mi?" diyen Miranda'ya olumsuz anlamda kafamı salladım. O sırada ona çok dikkat etmesem de rahatlayarak nefesini verdiğini gördüm.  Sanırım kim olduğunu öğrenip daha fazla üzülmemi istemediği için bu kadar rahatlamıştı. Aldırmadım.

"Ama öğreneceğim. Ve öğrendiğimde o orospuyu buna pişman edeceğim." dediğimde ona bakmadan elimdeki peçeteyi yolmaya devam ettim. Evet her aldatılan kız gibi bende bunalım moduna geçmiştim.

"Jessica. Zayn'ı affedecek misin?" dediğinde kafamı kaldırıp gözlerinin içine baktım.

"Hayır. Bu sefer gururumu ayaklar altına alamam. Yapamam anladın mı? Her gözlerimin içine baktığında o alçak kadınla yaptıklarını hayal ederek onunla birlikte olamam. Ben o gece evde bir daha bebeğimin olmayacağı gerçeği yüzünden ağlarken onun o kadınla oluşu gerçeğini bilerek onunla birlikte olamam."

Miranda bir şey söylemeden ayağa kalktığında onu engellemedim. Kapının kapanma sesini duyduğumda koltuğa daha fazla yayılıp gözlerimi kapadım. Elim istemsiz olarak karnıma gittiğinde istemsiz olarak ağlamaya başladım.

Orada asla bir can olduğunu hissedemeyecektim. Asla.

*****

Üstümdeki ceketi daha sıkı sarınıp evinin kapısını çaldığımda içimden bir ses kötü bir şey olmaması için dua ediyordu. Belinde bir havluyla kapıyı açtığında istemsizce vücuduna kayan gözlerimi ifadesiz olduğuna inandığım bir ifadeyle yüzüne diktim.

"Konuşmaya geldim." dediğimde biçimli kaşlarının çatıldığını gördüm. Ah beyefendi rahatsız olmuştu.

"Jessica bir saniye bekle ben giyinip geliyim." dediğinde ona aldırmadan içeri girdim. Salona doğru giderken köşede duran mor renk Prada çantayı gördüm. Boğazıma oturan yumruyla konuşamaz hale gelirken beynime dolan gerçeklerle olduğum yere çakıldım.

Mor Prada çanta herkes de vardı. Ama askısının altında benim yanlışıkla üzerine beyaz oje dökerek oluşturduğum leke herkes de yoktu. Zayn'ın panikle yanıma geldiğini gördüğümde her şey için çok geçti. Daha doğrusu onun için.

Beni durdurmasına izin vermeden ileri atıldım ve hızla merdivenleri tırmandım. Odasına girdiğim anda gördüğüm manzarayla kalbim yerinden sökülmüştü. Miranda. Yatakta olabilecek en çıplak halde yatıyordu.

I Knew You Were TroubleWhere stories live. Discover now