Platonik

45.9K 3.2K 1.5K
                                    

Birkaç saniye ona dik dik baktım, korkarak da olsa alayla güldüm. "Uyuyorum ben." Cevap vermesine izin vermeden başımı peteğe yaslayıp gözlerimi kapattım.

*

Gözlerimi araladığımda görüş açıma giren ilk şey yüzünü sıraya bana dönük olarak koymuş Basat'ın gözleri oldu. Geriye doğru sıçradığımda o da irkildi. "Ne yapıyorsun be?" diye homurdandım.

"Uyumak da mı suç?" diye mırıldanıp başını diğer tarafa çevirerek sıraya koydu. Gözlerimi devirdim, telefonumu çıkarıp saate baktım. Yuh, üçüncü dersin yarısıydı. Ve whatsapptan da mesaj gelmişti.

Ayrılalım.

Hasssssiktir!

"Ba-basat!" Sesim fazlasıyla titrek ve korkak çıktığında başını birden kaldırıp bana baktı. Titreyen elimdeki telefonu masaya bıraktım, ona döndüm. "Ne yaptın?" dedim şaşkın bir sesle.

"Ne yapmışım?" dedi aynı şaşkınlıkla.

"Orkun'a ne dedin?" dedim bu sefer öfkeli bir sesle. Anlamıyorum. Benimle dalga geçiyor sanmıştım. Bulunduğum durum o kadar saçma ve anlamsızdı ki!

Gözlerini devirip bakışlarını diğer tarafa çevirdi. "Ben de bir şey oldu sandım."

Ona doğru dönüp ellerimi omuzları üzerinden boynunun iki yanından uzatıp duvara gömdüğümde yüzlerimiz arasında en fazla 5 santimetre mesafe vardı. Şaşkın gözleri gözlerimi buldu. "Ne yaptın?" diye bağırdığımda hoca dahil herkes sustu. Bakışlar bize dönerken biz direkt olarak birbirimizin gözlerine bakıyorduk. Şimdi gözlerinde şaşkınlık değil, öfke vardı.

"Ne oluyor orda?" diye bağırdı hoca. Bakışlarım kısa bir an hocaya, sonra sınıfa döndü. Herkes ne olduğunu kavramaya çalışır gibi bize bakıyordu. "Basat şuraya geç." dedi en ön orta sırayı göstererek. Basat elini bileğime sarıp duvardan çekti, bana doğru itip ayaklandı.

12 dakika vardı zile. Ve ben yapacağım konuşmayı düşünürken karnıma ağrılar giriyordu. Her heyecanlandığımda olduğu gibi tuvaletim gelmişti ama tuvalete harcayacak zamanım yoktu. Ve tuhaftır, Orkun umrumda bile değildi. Ayrılmak istiyorsa öyle olurdu. Benim kafama takılan tek şey Basat'ın nasıl benden önce haberi olduğuydu. Bir şey yapmıştı. Kesinlikle bir şey yapmıştı!

Zil çalınca hızla ayaklanıp aceleyle sırasına gittim, önünde durdum. Bana bakmıyor, çatık kaşlarla tahtayı izliyordu. Ders anlatılmamasına rağmen. "Konuşmamız gerek."

Öylece beklerken, bir anda ayaklanmasıyla sıra gürültüyle ileri hareket etti, hızlı adımlarla yürümeye başladı. Bendi de peşinden. Sinirlenmesi gereken bendim. Bu sinirli tavırları daha da çok çıldırtıyordu beni. Tamam, Basat genel olarak sinirli bir çocuk olabilirdi. Ama şöyle bir durumda benim daha çok öfkelenmiş olmam gerekirdi!

Okul bahçesinde kameraların görmediği bir alan vardı. Orayı da genelde öğrenciler duman sahası haline getirirdi. Gittiğimizde havanın hafif hafif yağmur serpiştirmesinden olmalı, bizim dışımızda yalnızca iki kız vardı. Onlar da Basat'ın yanlarına gidip gülümseyerek bir şeyler fısıldamasıyla sigaralarını söndürüp uzaklaştılar. Kızlar gözden kaybolunca yanıma geldi, önümde durdu.

"Konuş."

"Konuşması gereken sensin. Ne yaptığını anlat." Dilini yanağının iç kısmında gezdirdi. Bunu yaparken hafif sallanan kafası ne kadar öfkeli olduğunu belli eder nitelikteydi.

"Senden ayrılmış olması umrunda değil şu an. Bir parça olsun üzülmüyorsun. Neden teşekkür etmek yerine gelip sorguya çekiyorsun?" diye bağırdı kollarını iki yana açarak. Haklıydı. Hatta rahatlamış bile hissediyordum. Ama yaptığı şey benim yerime karar vermek oluyordu ve Orkun'la beni ayırmak için bir şey yaptığı bariz ortadaydı. Benden sessiz kalmamı bekleyemezdi!

"Sen olsan bunu mu yapacaktın?" Neredeyse çığlık atarcasına bağırmıştım. "Teşekkür etmek?" Alayla kahkaha attım. "Bu kadar basit bir şey mi sanıyorsun?"

"Evet, sevmediğin biriyle üç ay çıkmaktan daha basit." dedi daha sakin bir sesle. Daha sakin miydi emin değildim ama en azından bağırmıyordu.

"İroniye bak ki bunu da sevmenin ne demek olduğunu bilmeyen bir adamla tartışıyorum!" dedim gülerek. Gülümsedi ama şimdi cidden öncekilerin hepsine oranla daha sinirli görünüyordu. Bir daha konuşmadan önce söyleyeceklerimi aklımda tartmam gerektiğini kendime hatırlatacaktım. Karşımdaki Orkun değil, Basat'tı. Şu gördüğüm çimenleri tek tek bana yedirebilirdi de yani. Sorgulamam da biraz saçmaydı. Bana canımı yakacağını söylemişti ve yapıyordu işte. Bu kadar.

"Bana sevmeyi sen mi öğreteceksin?" dedi hâlâ gülerken. Başımı hızlı hızlı yukarı aşağı salladım.

"İlişkilerinin bir geceden uzun sürdüğü tek bir ilişkiyi söyle bana!" diye bağırdım. Biraz iddialı olmuştu bu. Sonuçta Basat'ı o kadar iyi tanımıyordum. Bir biyolojiciyle yattığını biliyordum, bir de birkaç kere sınıf köşelerinde kızlarla ayak üstü elleştiğini görmüştüm. Aslında çoğunda kızlar elleşiyordu ama Basat da izin veriyordu sonuçta!

"Bana üç ayın hesabını yapıyorsun." dedi gülerek. "Ben," dedi üstüne basarak. "üç yıldır aşığım." Alayla güldüm bu sefer. Ama böyle baya baya kıkırdadım. Halbuki şaşkınlıklar içerisindeydim. Basat ve aşk? Uzak görünüyordu. Onu bir kıza özlemle bakarken, bir kıza çiçek uzatıp çıkma teklif ederken falan hayal edemiyordum.

"Ne kadar güzel seviyorsun. Birileriyle fingirdeşiyorsun falan. Hocalarla yatmalar..." Sinirli ifadesi yine belirince sustum.

"Üç yıl aynı kişiden yüz bulamayınca insan istemsizce başka kişilere sarmaya çalışıyor." diye homurdandı başını eğerek. Benimle değil, kendiyle konuşur gibiydi. Kendimi yine kötü hissedeceğim ama, birine üç yıl platonik takılsam, ben de artık yeni birilerini denemeye çalışırdım. Tabi bunu bilmesi gerekmiyor...

"Sen çabalasaydın, bir şey yapar, kendine bağlardın. Gerçekten seviyor olsan..." dedim imalı imalı. İnatçı, istediğini elde eden bir tipti Basat. Bunu önceki gün de yeterince belli etmişti.

"Hayatında hiç aşık olmadın değil mi?" dedi gözlerini kısarak. Bu bir soru değildi. Ya da direkt cevabını bildiği bir soruydu işte.

"Ne alaka?" dedim kaşlarımı kaldırıp.

"Zaten hislerini açıklayamayacak kadar çok sevdiğinde aşk oluyor o." dediğinde Orkun'la benim sahte olduğumuzu vurgulamaya çalışır gibiydi. Cümlesinden çıkan sonuç da şu oluyordu ki... Aslında fazlasıyla özgüveni eksik biri olduğu kadar, karşılıklı aşka da inanmıyordu.

Konu o kadar utanç verici geldi ki bir an... "Boşversene. Orkun'un ayrılmasına sebep olabilecek ne söyledin ona?" Birkaç saniye bana ciddi olmamı sorgular gibi baktıktan sonra göz devirip yanımdan geçti. Hızla ona dönüp koluna yapıştığımda beni sertçe itmesiyle boylu boyunca yere yapıştım.

"Sana vurmamış olmam, vurmayacağım anlamına gelmez. Sinirlerime dokunmaya başladın." Arkasını dönüp uzaklaştı. Bu sefer fazlasıyla sinirli görünüyordu. Biraz da haklıydı sanki. Orkun'dan öğrenmek varken ona yapışmam da saçma görünüyordu. Ama şuna da inanıyordum ki, Basat Orkun'dan daha dürüsttü. En azından yalan söylemek yerine susardı.

Kibrit (Gay)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin