Yemek II

31.2K 2.2K 1.1K
                                    

Eve geldikten hemen sonra üzerimi değiştirip kendimi kapıya attım. Anneme nasıl ayrıldık diyeceğimi bilmiyordum.

Gökyüzü bembeyazdı o sabah. Bolca da yağmur yağmıştı. Yerler hâlâ ıslaktı ama şimdi gök hafiften mavilemeye başlamıştı. Hava yarım saate kadar kararacaktı. Ve annemler eve geldiklerinde beni arayıp akşam ağırlayacağımız misafirleri sorduğunda nasıl durumu açıklayacağımı bilmiyordum.

Aslında anneme 'Bu akşam gelecekler' dediğimde neden suratının şaşkın bir ifadeye büründüğünü şimdi daha iyi anlıyordum. Sonuçta annem ilişkimizi desteklemiyordu. Çocuğu akşam yemeğine çağırırdı ama ailesini ne yapacaktı ki?

Tabiki ailesinin ilişkimizi kabullenmeyeceğini biliyordu.

Bu yüzden ailesiyle birlikte çağırmıştı Basat'ı. Ayrılma ihtimalimizi belki düşünmemişti ama dolaylı yoldan ailesi öğrenince ayrılacağımızı aklına bir seçenek olarak karalamış olmalıydı.

Kullandığım kelimeler iddialıydı. Açıkçası ona hak veriyordum. Çocuk yaptığım her şeyi alttan almıştı ama son yaptığım gerçekten ağırdı. Aptal kafam, altı üstü 'Pekâlâ!' deyip onunla ilişkime devam edebilirdim. Böyle basitçe kabulleneceğini düşünmemiştim.

Kaç dakika salıncağa oturup ayaklarımı izlediğimi ciddi anlamda bilmiyorum. Demirin demire sürtündükçe çıkarttığı ses kulaklarımı rahatsız edene kadar öylece dudaklarımı ısırıp ayaklarımı izledim. Böyle kurtulamayacağımı anladığımda ise ayaklandım. Aptal aptal düşünmek bir boka yaramıyordu. Akşam annemle yüzleşecektim. Basat'ı ise...

Muhtemelen dayanamayıp yanıma gelecekti. Gelmezse de kendi bilirdi. İkna konusunda iyi yöntemlerim olabiliyordu. Aramızda artık annemin kalın duvarı olmadığı için rahatlıkla onu kışkırtabilirdim.

Düşünerek bir yere varamayacağımı yeni fark etmiş gibi yürümeye başladım. Sonuçta burada oturmak Basat'ı geri getirmeyeceği gibi annemin bana alaylı bakışlar atmasını da engellemeyecekti. Olabildiğince ağır adımlarla, yolu uzatabildiğim kadar uzatarak eve yürüyordum.

Eve birkaç sokak kala telefonumun sesi karanlık sokağı doldurdu. Avucuma alıp ekrana baktığımda annemin kayıtlı olmayan numarasını tanımamla kaşlarımı çattım, yanıtlayıp kulağıma götürdüm. Başlıyoruz...

"Nerdesin sen?" dedi annem telaşlı bir sesle. Ordan oraya koşturduğunu duyabiliyordum.

"Eve geliyorum." diye kestirip attım. Yüzüne kapatasım geldiği için telefonu hafifçe kulağımdan uzaklaştırdım.

"Seninkiler geldiler. Çocuk seni sorup duruyor, arkadaşlarıyla dedim ama-"

"Ne? Basat mı?" Öyle bir bağırmıştım ki kadın sustu kaldı hattın ucunda. Telefonu kapatıp cebime attım, önce hızlı yürümeye, sonra koşmaya başladım. Yüzümde engel olunması mümkün olmayan bir gülümseme vardı.

Dediğin gibi olsun.

Tabi ya! Çocuk bana ayrıldığımızı söylememişti ki! Sadece ucu açık bir cevaptı bu! Negatiflikten işin doğrusunu görememiştim. Ve ben,

Basat'ı kesinlikle herkesten çok seviyorum! Daha mükemmeli olabilir miydi?

Hayır!

Kahretsin!

Baş başa kaldığımız an yüzünün her tarafını yalayıp yutmak için sabırsızlanıyordum!

Nefes nefese eve vardığımda üç kere art arda zile bastım. Annem kapıyı açtığında onu hızla pas geçip salona koştum, içeri daldım.

Kibrit (Gay)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin