Güven

24.8K 1.7K 424
                                    

"Barış!" Edebiyatçının sesini duyunca yüz seksen derece geri döndüm, hoca hızlı hızlı yanıma ulaştı. Elime birkaç kağıt tutuşturdu. "Sana zahmet, şunların otuz beşer tane fotokopisini çektirip öğretmenler odasına getirir misin?" Başımla onayladım. Aceleyle arkasını dönüp uzaklaştı. Göz devirdim. Henüz tam olarak iyileşmemiştim ve yorgundum. Bir an önce sırama dönüp uyumak istiyordum.

Fotokopi odası alt katta kalıyordu. Aceleyle merdivenlere ilerledim, üçer beşer sekerek alt kata indim. Orkun'la burun buruna geldik tam köşeyi dönerken. Hızla geri çekildim, o da başını hafifçe geriye çekerken şaşkınlıkla bana dikti gözlerini. Kızardım. "Pardon." Elimi saçlarıma atıp onları geriye ittim.

"Önemi yok." diye mırıldandı. İkimiz de sustuk, öylece beklemeye başladık. Sanırım ikimiz de birinin veda etmesini ya da herhangi bir şey söylemesini bekliyorduk. Ben olduğum yerde ileri geri sallanırken o etrafını incelemeye başladı. "Ödev falan mı..." Sesi yavaşça incelerek kayboldu, kağıtlardan çekti gözlerini. Gözüm önüne tuttum kağıtları. Divan Edebiyatıyla ilgili bir şeyler yazıyordu işte.

"Ah, Edebiyatçı yolladı fotokopi için." Pişman olacağımı bildiğim hâlde sordum. "Benimle gelir misin?" Bu sorum onu şaşırtmış olacak, kaşlarını kaldırdı. Genelde birbirimizi bir aradayken baskı altında hisseder, rahat edemezdik. Ayrıca şimdi Basat'la barışmıştık ve bizi bir arada görmüştü. Benimle pek konuşmamaya çalıştığı barizdi. Haklıydı da. Sorun çıkmasını ikimiz de istemiyorduk.

"Olur..." diye mırıldandı. Başımla işaret ettim, yürümeye başladık. Reddetmesini beklemiştim ama söz ağızdan bir kere çıkmıştı.

Fotokopi odasına girdiğimizde bizden başka kimse yoktu. Bu ortamın bir anda daha çok soğumasına sebep olurken kapıya yakın bir mesafede durup gözlerini bana dikti. Dudağımı dişleyerek makineye yaklaşıp kağıtları yerleştirdim, çalıştırdım.

İlk kağıt bittiğinde onu köşedeki masaya bırakıp diğer kağıda geçtim. Onu da halledip son kağıda geçtiğim sırada itişe kakışa Cihan'la Batu girdi içeri. "Ben çekeceğim!" diye inatlaşıyordu Batu. Beni fark edince duraksadılar, fırsattan istifade Cihan bir anda kağıtları çekip kurtardı Batu'nun avuçlarından. Batu öfkeyle ona döndüğü sırada Orkun'u fark etti. Kısaca ona bakıp Cihan'a kaşlarıyla işaret ettiğinde Cihan da o tarafa baktı, sonra en sert bakışlarını bana dikti. Haberim yokmuş gibi davranıp kağıtlarımı toparladım. Hâlâ bana bakmaya devam ettiğini fark edince durup ona döndüm.

"Ne var?" Bana sert sert bakarak yanımdan geçip makinenin önünde durdu. Göz devirip çıktım dışarı, Orkun da peşimden çıktı. Aptal ya! Hayır, bir şey yapıyor olsak neyse. Hem Basat bile o kadar tepki vermiyor, en azından dik dik bakmıyordu bile. Ona ne ki? Şu arkadaşın sevgilisini koruyayım triplerinden hayatım boyunca nefret etmiştim. Bir samimiyetimiz bile yoktu. Hemen yetiştirirdi şimdi.

"O..."

"Basat'ın arkadaşı." dedim ondan önce davranarak. Susup başını yere eğerken elimdeki kağıtların bir kısmını aldı, taşımama yardım etti. "Sağol." diye mırıldandım.

"Kızar mı?"

"Sanmıyorum." Öğretmenler odasına ulaştık, kağıtları edebiyatçının önüne yığdım. Sonra üst kata çıktık, sınıflarımıza girerken ayrıldık.

Basat hâlâ başını kucağına eğmiş, kitap okuyordu. Gülümsedim. Basat'ı kitap okurken izlemeye bayılıyordum. Odaklanıyordu ve kaşlarından biri otomatik olarak çatılıyordu. Ara sıra suratında ufak kas seyirmeleri içerikle ilgili yeterince bilgi veriyordu. Heyecanlı bir şey olunca kaşı biraz daha yukarı atarken komik bir şey olduğu zaman dudakları büzülüyordu mesela.

Kibrit (Gay)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin