Alev

23.2K 1.4K 774
                                    

Basat'la vapura binmiş, karşıya geçiyorduk. Yazın bile serin olan vapurda kışın ortasında olduğumuz için montuma iyice yapıştım. O da yine aynı cümleleri tekrarlardı. "Donacaksın. İçeri geçelim." Başımı ağır ağır iki yana salladım.

"Manzara çok güzel."

"Altı üstü deniz. Üşütmeni istemiyorum." Omuz silkip başımı eğdim. Kollarını arkadan belime dolayıp yanağıma bir öpücük bıraktı. Gözlerimi sıkıca yumup başımı omzuna atarak yüzümü boynuna gömdüm.

"Seni seviyorum." diye mırıldandım boynuna doğru. Tekrar yanağıma bir öpücük bırakmakla yetindi. Gözlerimi aralayıp başımı kaldırdığımda birkaç teyzenin bize ayıplar bakışlar attığını fark ettim. Yanaklarımı şişirip başımı denize doğru çevirirken iyice Basat'a gömdüm sırtımı.

Karşı tarafta güzel bir gün geçirmiştik. Şimdi de eve dönüyorduk. Muhtemelen o gece onun evinde ya da benim evimde birlikte kalacaktık.

"Bizi onaylamıyorlar. Ama ben seninle olmaya bile aşığım. Eğer bilselerdi insanlar belki..." Yanağını yanağıma yaslayıp sustururken beni, gözlerini yummuştu.

"Umrumda olmayan, kendi yaptığı günahları saymayıp diğer insanlara burun kıvıran değersiz sümük parçalarını sen de umursamamayı ne zaman öğreneceksin acaba?" Omuz silktim. İç geçirdi. "Bak, bizim yaptığımız yanlış değil." Biliyorum demek için dudaklarımı araladım ama devam etti. "Kimin ne dediğini unut Barış. Hırsızlık yapmak, yalan söylemek, kalp kırmak çok günah. İnsanlar bundan en az birini neredeyse her gün yapıyor. Kimse ak kaşık değil. Biz sadece seviyoruz. Aşık olmak günah değil. Birini sevmek, öpmek, mutlu etmek günah değil. Biz bunu yanlış kişiye yapıyoruz belki- Hayır yanlış değil, toplumun ve ahlakın hoş bakmadığı kişiye... Ama şöyle düşün ki dinimizde evlenmeden birine yan gözle bakmak bile günah aslında. Şimdi bana sevgilisi olmayan ve sevse bile dini için sevgili edinmeyecek bir insan söyle. O zaman bizim yaptığımızla onların yaptığı arasında bir fark yok."

"Şey... Haklısın." Yanağımdan öptü yine.

"Ben seni çok seviyorum. İkimize de yetecek kadar. Kimin ne dediğinin, nasıl baktığının hiç önemi yok. Eğer sen de beni seviyorsan, kimseyi görmemelisin."

"Senin için ateşlere yanabilirim." dedim bizim şarkımızdan  bir alıntı yaparak. Gülümsedi.

Bir garson yaklaşınca satış yapacağını sandım ama o... "Şuradaki hanımefendiler rahatsız olduklarını belirtti. Özür dilerim ama biraz mesafeyi koruyabilir misiniz?"

Gözlerim dolarken çekilecek gibi oldum ama Basat belimi sıkıca yakaladı. "Bakın şurada sigara içmeme uyarısı var." dedi Basat duvarı işaret ederek. Garson neden böyle söylediğini anlamıyor gibi görünürken o tarafa bakıp tekrar Basat'a döndü. "Ama duvarların hiçbir tarafında aşk yasaktır, burada homofobizm veya cinsiyetçilik diz boyu gibi bir afiş yok. Biz bu gemiye o hanımlarla aynı şartlar altında bindik ve kurallara uyuyoruz. Bir sonraki sefere gelip bana şikayetlerini iletebilirler." Adam kıpkırmızı olurken başıyla onaylayıp uzaklaştı. Ben de Basat görmesin diye aceleyle gözlerimdeki yaşları sildim ama yakaladı.

"Kibrit ağlıyor, Kav ıslanıyor..." diye mırıldandı. Oturduğum yerde ona dönüp göğsüne sokuldum.

"Kibrit sinirlenince ağlıyor." diye homurdandım. Gidip kadınların ağzına sıçamadığım için dolmuştum ve garson öyle yapınca iyice patlamıştım. Hıncımı alamayınca ağlamak elimde değildi.

"Kibrit sinirlenince alev almalı, ağlamamalı." Yüzümü göğsünden ayırıp aynı hizaya getirdim. Burnumu çekerken bakışlarımı kadınlara çevirdim. Bize bakıyorlardı, hızla bakışlarını kaçırdılar. İnatla bakışmayı sürdürdüğümde bana döndükleri an alev aldım ve Basat'a dönüp dudaklarımızı birleştirdim. Öpücüğüme benimle aynı hırsla karşılık verdiğinde hem ağlıyor, hem alev alıyordum.

*

"Harikayım ben." derken tekrar hapşurdum. Üzerime attığı beyaz yorganı iyice etrafıma sıkıca sardığında koltuğa iyice gömdüm kendimi.

"Yaa tabi. Sana alev al derken ateşinin çıkmasını kast etmemiştim." Titrerken düşündüm, bakışlarımı Basat'a çevirdim.

"Ateşi olan insanın soyunması ve soğuk alması gerekmez mi?" Kısa bir an düşündü, bakışları yüzümde dolandı.

"Kafa mı bıraktın amına koyayım. Sana bakınca bile başım dönüyor zaten." Gülümsediğim sırada yorganı çekip almasıyla titremeye başladım.

"Soyun, geliyorum."

"Sen soy." dedim elinde yorganla odadan çıktığı sırada. Bakışları bana döndü.

"Yok abicim, ben soyarsam sonu kötü biter. Hadi." Göz devirdim. Odada tek kaldığım sırada tişörtümle pantolonumu çıkarıp koltuğa uzandım. Off, buz gibiydi.

Yanıma geldiğinde elinde nane limon tutuyordu. Çok sevdiğimden daha önce bahsettiğime emindim. Elinden alırken gülümsedim. Yanıma otururken karnıma vurdu.

"Cidden söylemekten yoruldum ama... Kilo alınca feci bir şey olmuşsun."

"Lisede çirkin miydim?" dedim dudak bükerek.

"Değildin. Ama yakışıklı da sayılmazdın." Omuz silktim. Haklıydı. Çok zayıftım ve bırakın yakışıklı sayılmamayı, çirkin sayılırdım bence. Eski resimlerimizi görünce biraz kendimden soğuyordum. Bir insan bunu kendine neden yapar denen türden bir insandım.

"Basat ama sen her zaman çok yakışıklıydın. Benden hoşlandığını tahmin etmeye başladığımda bir tarafım hâlâ inanamıyordu. Sen ve ben. Bilmiyorum..." Güldü.

"Sana hep söylüyorum. Dış görünüşte bitmiyor. Seni izliyordum. Kibar tavırların, arkadaşlarınlayken samimiyetin, sinirlenince çirkefleşmen... Sen mucize gibi bir karışımdın. Benim içinmişsin gibi sanki... Bana imkansız geliyordun. Üç yıl hayallerime gömdüm seni. Sonra dayanamadım, sana yaklaşmak istedim. Çünkü ellerim sana dokunmak için kaşınıyordu." Kıkırdadı. "Şu an olduğu gibi."

Kibrit (Gay)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin