Sabah

37.2K 2.3K 371
                                    

"Üşüteceksin." diye mırıldandı hapşurduğumda. Hafif hafif titreyen bedenimi umursamadan iyice göğsüne yerleştim, soğuğun ona ulaşamadan bana çarpmasını sağladım.

"Üşümüyorum." diye yalan söyledim. O doğrulunca ben de göğsünden kalkmak zorunda kaldım. Şimdi dudaklarındaki küçük tebessüm kaybolmuştu ama hâlâ mutluluk kırıntıları suratına dağılmıştı.

"Arabada uyuyalım bari." Sessizce ayaklandım, o da kalkınca onun yönlendirmeleriyle arabayı buldum. Geçen seferki arabaydı işte. Bu 17 yaşında araba kullanma olayı hoşuma gitmiyordu ama hayır da diyemiyordum.

"Annem eve dönmediğim için çıldıracak." dedim gülerek. Bakışları yüzümde dolanırken cebinde anahtarı arıyordu.

"Acaba diyorum, hazır yumuşamışken biz de abartmasak da bir süre böyle iyi mi kalsa?" Başımı iki yana salladım. Zaten annem eminim ki ben evde dursam bile birkaç güne sert tavırlarına dönecekti.

"Biz hiçbir şey yapmasak bile o iki güne şeytana dönecek." Arabanın kapısını açtığında içeri girdim, o da girip kapıyı kapattıktan sonra arabayı çalıştırdı. Araba hareket etmiyordu. Yalnızca içeriyi ısıtmaya çalışıyordu sanırım. Arka koltuğa uzandığında ben de göğsüne yattım. "Bir sorun çıkmaz mı sence?"

"Bize mi gitsek?" diye mırıldandı bakışlarını yüzüme indirip. Omuz silktiğimde inleyerek bir kez daha doğrulup ön koltuğa geçti. Onun evine gitmeye artık çekinmiyordum. Ona karşı güvenim tamdı. Beni kazanmıştı. Yine de biraz tanımadığım ailesinden korkuyordum. Bunu anlayıp beni ailesiyle yüz göz etmemesini umuyordum. Belki her aile benimkisi gibi sert yapılı değildi ama yine de... Yerdeki üzerinde prenses resmi olan çilekli kremi görmemle sırıttım. O sırada Basat arabayı çalıştırmıştı.

Kremi elime alıp oturur konuma geldikten sonra havada salladım. Dikiz aynasından göz göze geldik, bakışlarını camdan dışarı verip yarım ağız sırıttı. Ben de istemsizce gülümserken kremi öne uzanarak torpidoya attım.

*

Eve girdiğimizde o kapının önünde ayakkabılarını çıkarıp eline alınca onu taklit ettim. Parmak uçlarında, omuzlarını kaldırarak yürürken çok sevimli görünüyordu. İstemsizce sırıttım, ben de onun gibi parmak uçlarımda sekmeye başladım. Merdivenleri tamamen çıktığımızda alt kattan gelen televizyon sesi minimum düzeye inmişti. O rahat bir nefes alırken son basamağı çıkmamla parmak ucuma taktığım ayakkabılarımdan biri parmağımdan kurtulup gürültüyle tüm basamakları teker teker sekti.

"Siktir." diye mırıldandı Basat, hızlı hızlı alt kata inip ayakkabımı yerden alarak doğruldu. O sırada gördüğüm resimlerden babası olduğunu anladığım adam Basat'a yanaştı. Kahretsin ya. Yine sakarlığım tutmuştu.

"Basat? Ne yapıyorsun bu saatte?" Basat doğrulup elindeki ayakkabıları bel hizasında arkasına aldı. Üç tek ayakkabı olunca insan babası görse de saklama gereği duyuyor tabi. Duvarın ardına saklanıp babasının beni görmesini engelledim.

"Ci-cihan aradı. Acil yanına gitmem gerekti de." Göz ucuyla baktığımda babasının başıyla onayladığını gördüm. Yine de adam şüpheyle Basat'ı süzüyordu. Basat karşısında çocuk gibi büzülüyordu. Adamla Basat'ın alakası yoktu. Adam esmerdi. Boyu Basat'tan belki birkaç santim uzundu ve bedeni oldukça yapılıydı. Sert yüz hatları vardı ama yakışıklıydı da.

"Bir şey mi olmuş?"

"Yok ya, kız meselesi." dedi Basat yapmacıktan gülerek. Babası sessizce arkasını dönüp salona geri ilerledi. Basat anında bakışlarını bana çıkarttı, en sert bakışını atıp yukarı çıkmaya başladı. Alt dudağımı dişlerken istemsizce sırıttım. Sorun çıkartmak hoşuma gidiyor değildi ama Basat sinirlenince sevimli oluyordu.

Onun odasına girdik, kapıyı kilitlediği gibi üzerindekilerden kurtulup yorganının altına girdi. "Gel." dedi kollarını açarak. Sessizce pantolonum ve montumu çıkarıp yanına girdim. Tişörtüm ince ve rahat olduğu için çıkartma gereği duymamıştım.

Kollarını etrafıma sarıp başını yastığa gömdü. Ben de yüzümü koltukaltına doğru yaslayıp tek kolumu beline sardım. "İyi geceler." diye mırıldandım uykulu bir sesle. Cevap vermek yerine saçlarımın tepesine bir öpücük bıraktı, nefes sesleri yavaşça düzene girdi.

*

Sabah alarm sesine uyandık. Tabi alarmını hızla kapatıp kollarını tekrar belime sardığında kalkmaya niyetli olmadığını fark ettim. "Geç kalacağız." diye mırıldandım esneyerek.

"Gitmeyelim." Başımı kaldırıp ona baktığımda gözleri kapalıydı. "Bugün bizim olsun."

"Annen çıldırsın diyorsun yani?" dedim tek kaşımı kaldırarak. Önceki gece anneni sinirlendirmeyelim diyen çocuğa ne olmuştu?

"Hani seni iplemiyordu?" Omuz silkip ona sokuldum. Haklıydı. Annem beni iplemiyordu, değil mi?

Ertelemeye basmış olacak, tekrar çalmaya başlayan müzikle birlikte küfrederek doğrulup alarmı tamamen kapattı. Bu sinirli, gözleri kızarık, saçları birbirine girmiş haline gülmeden edemedim. Öfkeli bir kedi yavrusunu andırıyordu. Bir ergen nasıl böyle sevilesi olabilirdi ki?

"Bu müzikle nasıl uyanıyorsun?" diye homurdandım sırıtarak. Gayet sakin bir pop şarkı çalıyordu.

"Bu müziğe katlanamıyorum." diye karşılık verdi ağzını şapırdatarak başını bazaya yaslayıp. "Sen neyle uyanıyorsun ki?"

"Kendi kendime." dedim omuz silkerek. Bana boynuzlarım çıkmış gibi baktı. "Orkun beni uyandırırdı çıktığımız dönem. Öyle rahat kalkardım ki, alışkanlık oldu. Rahatça kalkıyorum. Bazen kalkmayacağım tutuyor ama annem odama dalıp beni sürükleyerek kaldırıyor." Kaşlarını kaldırarak beni süzdü, omuz silkip yatağın içine doğru kayarak yine başını yastığa koydu.

"Uyuyacağım. Bir şey olursa kaldır." Sessizce ona iyice sokuldum, gözlerimi kapattım. Ama olmuyordu, bir gram olsun uykum kalmamıştı. Bir süre onu izledim, bundan da sıkılıp kıpırdandım. Saçlarıyla oynamayı denediğimde elimi itti. Tekrar elimi saçlarına götürdüğümde bileğimi sertçe yakalayıp kızarık gözlerini gözlerime dikti. "Saçlarımla oynanmasından hoşlanmam."

"Uykum yok." diye mırıldandım. Gülümsedi, televizyonu işaret etti.

"CD'lerimi izleyebilirsin." Yüzümü buruşturdum.

"Kalsın." Kahkaha attığında bir homurtu çıkarıp ona arkamı döndüm, bakışlarımı duvarlarda dolandırmaya başladım.

"Kalkacağım." diye esnerken kollarını belime doladı arkamdan, başını enseme yasladı. İroniyse birkaç saniye içinde tekrar uykuya dalmış olmasıydı. Bunu ensemdeki nefes seslerinden anlamak zor değildi. Sırıttım. Aptal.

"Basat!" diye çığlık atmamla sıçradı, kahkaha atmamla birlikte beni tek tekmede yere devirdi. Göt üstü yataktan düşünce sızlanarak sinirli suratına baktım. Sabrının son kırıntıları olduğunu biliyordum ama cidden öyle tatlıydı ki...

"Git lan odamdan! Yemin ederim bir daha uyandırırsan çükünden tavana asarım seni!" dedi işaret parmağını önüme doğrultup. Elimi hızla önüme kapattığımda kısa bir an gülümseyip üzerini örttü ama benim gözümden kaçmaz...

"Asamazsın!" diye bağırırken ayaklandım, kendimi üzerine atıp karnına oturup bacaklarımı iki yanına attım. Tek gözünü kısmış, bana bakıyordu. "Şu sevimliliği görüyorsun, değil mi?" dedim yüzümü yüzüne eğip. Muzip bir ifadeyle bana bakıyordu şimdi.

"Sana kıyamayacağımı mı söylüyorsun?" dedi sırıtarak. Başımla onayladım gülümseyerek. Bu beni tek hamlede altına alıp kollarımı yatağa çivilemesine sebep olurken kısa bir an nefesim kesildi. O ise benim aksime derin soluklar alarak bana bakıyordu. "O zaman oyun başlasın."

Kibrit (Gay)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin