Etek

28.9K 1.7K 854
                                    

Elimdeki kimya defterini karıştırdığım sırada sınıfa girdi Basat. Ona bakmadım bile. Sanki farkında değilmişim gibi davranarak eksik bıraktığım sayfaları buldum. "Faruk defterini versene!" diye seslendim o tarafa. O sırada Basat çantasını sıraya attı, sonra kendi yerleşti. Vuran kokudan sigara içmeye gittiğini anladım.

"Buyur." diye mırıldanarak defterini sırama attı Faruk. Bakışları Basat'a takıldı, iç geçirip sessizce önüne döndü. Yine birkaç kişi daha Basat'a bakıp fısıldaştılar. Kısa bir an bakınca ona, boynundaki izler için olduğunu anladım.

"Yakışmış." diye mırıldandım.

"Ah, köpeğin biri hırpaladı biraz da..." Hızla ona döndüğümde gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdığını gördüm. "Tatlıydı ama." diye ekledi.

Bacağını cimciklediğimde sıçradı, gülerek inleyip elimi itti. "Köpeklerden hoşlanmadığını sanıyordum." dedim dişlerimi sıkarak. Gülümsedi.

"Kibritler tercihim." Elini diz kapağıma koydu. Ben de kendimi istemsizce gülümserken buldum. "Pazar günü Onur Yürüyüşü var." Kaşlarımı kaldırdım. "Gitmek ister misin?"

"Olabilir." Sonra başımı sıraya çevirdim. "Şu defteri tamamlamam gerek, konuşuruz."

Edebiyatçı sınıfa girince herkes ayağa kalktı. Ben de defteri aceleyle kapatıp sıranın altına attım. Adam çok sivri dilliydi ve saygıya önem veriyordu. Onun dersinde başka defter açamazdınız.

Direkt derse geçti. "Kitapta 97. sayfayı açın. Basat şiiri bize okuyabilirsin." Basat başını kaldırıp hocaya baktı, iç geçirip çantasına uzandı. "Bir problem mi var?" dedi hoca ona bakıp.

"Hayır, okurum."

"Barış seni fazla mı hırpaladı?" dedi ellerini önünde birleştirip. Birkaç kişi kıkırdarken ben donup kaldım, Basat tek kaşını kaldırdı.

"Anlamadım?" Hoca da kıkırdadı.

"Şaka yapıyorum. Oku hadi."

*

Dolabın karşısında bir süre düşündükten sonra annemle babamın odasına daldım, annemin dolabını karıştırmaya başladım. Bunu neden yapıyordum bilmiyorum ve Basat dalga geçerse onu oracıkta boğardım ama elim siyah bir eteğe uzandı. Sonuçta Onur yürüyüşüne gidecektik. Eteği başka ne zaman giyebilirdim ki? Tamam, ülke homofobi kaynıyor ama Translar ayrı bir saygısızlığa maruz bırakılıyorlardı. Ben o gün onlar için savaşmak istedim yalnızca.

Siyah, yüksek bel bir etekti. Ne denir bilmiyorum, kadın kıyafetleriyle pek içli dışlı değilim ama döndüğüm zaman balerin eteği gibi açılan tipte bir etekti. Ve bacaklarım uzun ve ince olduğu için gayet güzel durmuştu. Siyah bir külotlu çorap çekip bacaklarıma geçirdim. Topuklu giyineyim dedim ama onlarla asla yürüyemezdim. Bu yüzden ayağıma siyah converse geçirmeyi tercih ettim. Beyaz bir bluz giyinip eteklerini eteğimin içine soktum. Üzerime de bir ceket almayı düşündüm ama kış mevsimindeydik. Yine montumu üzerime geçirirken surat asacaktım anlaşılan. Annemin rimelini binbir güçlükle sürdükten sonra ruj sürmeyi beceremeyeceğimi tahmin ettiğim için bir parlatıcıyı dudaklarıma yaymakla yetindim. Aynaya baktığımda fazlasıyla tuhaf görünüyordum. Tamam, unisex giyiniyordum ama hiçbir zaman da bu kadar trans olmamıştım. Yargılamıyorum, sadece tuhaftı işte. Yani benim üzerimde tuhaftı.

Kapı çalınca montumu koluma alıp alt kata koştum, kapıyı açtım. Basat gayet sıradandı yine. Bakışları bedenimde dolandı, bacaklarımda durdu. Gülecek diye bekledim ama sadece bakışlarını gözlerime çevirdi. "Üşüyeceksin. Çok soğuk." Omuz silktim.

"Üşümem." Tekrar beni süzdü, küçük bir tebessüm oturttu dudaklarına. Alay etmiyordu ama. Sadece gülümsüyordu. Rahatladım. Günümüzde kendi çıkarları için gay olup lezbiyenleri ve transları itici bulan o kadar çok birey vardı ki... Özellikle canımı sıkan tayfa da hetero olup sadece lezbiyen ya da gayleri destekleyenlerdi.

"Gerçekten çok soğuk." Evet, dışarıdan vuran rüzgar bacaklarımı yakmaya başlamıştı bile.

"Gel içeri de değiştireyim bari." diye mırıldandım surat asarak. İçeri girdi, salona yöneldi. Yanına yürüdüm, karşısında durdum. Belki yorum yapar diye bekliyodum ama çocuk oturmuş, salak salak bana bakıyordu.

"Değiştirmeyecek misin?" Başımla onaylayıp arkamı döndüm, dayanamayıp iç geçirerek ona döndüm.

"Yorum yapmayacak mısın?" Kaşlarını kaldırdı, başını hafifçe yere eğdi, boğazını temizledi.

"Yakışmış." Göz devirdim, salondan çıkmak için arkamı döndüm. Gıcırtıdan koltuktan kalktığını anladığım sırada bileklerimi tutup beni durdurdu, sırtımı göğsüne doğru yasladı. Yüzünü boyun girintime oturttuğunda gözlerimi kapattım. "Çok yakışmış." Boğuk sesi kulağıma dolarken iç geçirmeden edemedim. "Ama ben... Bilirsin işte." Anlamıştım.

"Hevesim kaçtı şu an." Homurdandım.

"Gitmeyebiliriz." Başımı yere eğdim, ayaklarımı izlemeye başladım. Ayakları ayaklarımın iki yanında, onları sıkıştırmıştı.

"Gitmek istemiyor musun?" Şey, aslında gitmek istemeyen bendim galiba. Yürümek, bağırmak... Bunlar bana göre değildi. Tamam, ben de destek sağlamak istiyordum ama evde baş başa vakit geçirmek bana daha güzel geliyordu.

"Bence istemeyen sensin." derken kıkırdadı. Gülümsedim.

"Ne yapalım?" Omuz silkti, beni bir anda havalandırdığında ağzım yavaşça aralandı. Koltuğa oturdu, beni bacaklarının arasına oturtup kollarını belime sıkıca dolayarak tam kulağımın altını öptü. Kıkırdarken huylandığım için başımı omzuma doğru eğdim.

"Saçların uzuyor." diye mırıldandı. Evet, ensemi kaplamaya başlamıştı altlar. Üstler de kahkül olarak kaşlarıma doğru dökülüyordu.

Belimin el verdiği ölçüde ona doğru döndüm, elimi saçlarına attım. "Seninkiler de öyle." Gülümseyip dudaklarıma minik bir öpücük bıraktı.

"Karpuz tadıyor." Kızardım. Annemin parlatıcısı aromalıydı herhalde.

"Sevmez misin?"

"Artık seviyorum." Beni koltuğa devirdiğinde kıkırdadım. Bacaklarım arasına yerleştiğinde kaçmaya, koltuktan yere iniş yapmaya çalışıyordum ama beni resmen kıstırmıştı.

Dış kapının sesini duyduğumuzda hızla doğrulduk ikimiz de. "Bu ayakkabılar kimin?" dediğini duyduk babamın. Annemin sesi kısıktı, anlaşılmadı. Aceleyle üst kata çıkan merdivenleri tırmandık, benim odama daldık. Hızla soyundum, tişörtümle eşofmanımı yatağın üzerinden alıp üzerime geçirirken etekle bluzu dolabıma tıkıp yere oturdum. Basat tam otururken annem odaya girdi, ikimize baktı.

"Ah, hoşgeldin." dedi annem Basat'a bakarak. Basat gülümseyip başıyla onayladı. Elim ağzıma gitti, çaktırmadan dirseğimin tersiyle parlatıcıyı sildim.

"Konuşuyorduk." diye izah ettim anneme bana baktığını fark edince.

"Rimel mi sürdün sen?"

"Hm?" Kaşlarımı kaldırdım. Annem göz devirip dışarı çıktı, kapıyı kapattı. Yüzünde sonra konuşacağız ifadesi vardı. Siktir ya! Bu saatte evde olmamaları gerekiyordu!

Kibrit (Gay)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin