Çöküş

48.3K 3K 1.2K
                                    

Telefonumun zil sesi bir saattir odada yankı yapıyordu ve bulunduğum alan o kadar rahattı ki inatla kalkmayı reddediyordum.

"Sustur şu telefonu." diye uyku dolu bir mırıltı duyunca odam ve pamukşekeri andıran yastığım yok oldu, yerine kırmızı, mavi ve siyah detayları olan beyaz bir oda geldi. Başımın altındaki yastık ise Basat'ın çıplak göğsünden başka bir şey değildi. Hızla doğrulup telefonuma uzandım, annem olduğunu görünce dudağımı ısırarak onaylayıp kulağıma götürdüm.

"E-efendim?" Boğazımı temizledim. Sesim resmen boğazıma binlerce küçük top sıkıştırılmış gibiydi.

"Nerdesin sen? Niye telefonuna bakmıyorsun?" diye bağırdığında telefonu kulağımdan indirip saate baktım. 21.39.

"Ders çalışıyorduk. Da-dalmışız." Ne ders ama! Elimi alnıma atıp ovuşturdum. Başım ağrıyordu.

"Çabuk eve gel!" Telefon suratıma kapandı. Gözlerimi yumup birkaç saniye bekledikten sonra ayağa kalkmamla çatalıma hafif bir sancı vurdu. Birkaç saniye bekledikten sonra hemen kapının önündeki baksırıma uzanıp altıma geçirdim. Hemen yanındaki pantolonumu da giyinip aynanın karşısına geçtim.

Boynumda annemin beni öldürmesine sebep olacak hiçbir şey yoktu. Ama köprücük kemiklerim ve etrafında yer yer kırmızı benekler vardı. Omzumda ise aşırı belirgin bir ısırık izi vardı. Sağ göğsüm resmen mosmordu. Bakışlarım orada oyalanınca birkaç saat önce dilinin üzerimde gezişini hatırlayarak yutkundum. Arkamda bedeni belirdi, aynadan göz göze geldik. Bakışları vücudumda oyalandı, aşağı inip tamamen aynadan ayrıldı.

Başını pencere tarafına çevirip "Giyin hadi. Bırakayım." diye mırıldandı. Yerden tişörtümü alıp üzerime geçirdim, saçlarımı düzeltip yeşil, üzerime iki beden büyükmüş gibi duran kaba uzun montumu üzerime geçirdim, yünlü kapüşonunu başıma çektim. Yerden siyah sırt çantamı alıp tek omzuma attığımda eline aldığı montunu omzuna atıp elini sırtıma koyarak yönlendirdi beni. Ayakkabılığın önünde eline aldığı araba anahtarını görünce kaşlarımı çattım.

"Aslında ben giderim kendim." Öncelikle onu yormak istemiyordum. İkinci olarak, ehliyeti olduğunu hiç sanmıyordum.

"Bu saatte? Tek başına?" Kaşlarımı çattım. Ben çocuk değildim. Narin bir yapım olabilirdi ama kız da değildim. Yolda birkaç erkeğin beni tutup düzmeye kalkacağını sanmıyorum yani.

"Gidebilirim." dedim sert bir tavırla.

"Buralar tekin değil." dedi bana bakmadan. Bir de bu soğuk tavrı vardı tabi. Utanıyor olmalı diye düşünerek takılmadım. Sonuçta az önce bir şeyler olmuştu.

"Arabayı nasıl kullanacaksın? Ehliyetin var mı ki?" Beni duymamış gibi yaparak siyah otomobile doğru ilerledi. Ama beni duyduğunu çok iyi biliyordum.

Arabayı getirip önümde durdurduğunda ön koltuğa yerleştim. Arabayı bahçeden çıkarttığında "Ne tarafa?" diye sordu. Yolu tarif etmeye başladım. O da evi eliyle koymuş gibi buldu. Arabaya hakim görünüyordu. Alışık olmalıydı. Ama ehliyeti olmadığına da emindim. 17 yaşındaydık daha.

Yol boyunca ikimizden de yol tarifleri hariç çıt çıkmamıştı. Arada yumruk atsam kırılacak, hatta benim elimi kıracak kadar büyük bir gerilim vardı. O inmemi bekliyor, ben bir şey söylemesini bekliyordum. Söylemeyeceği belliydi ama böyle soğuk soğuk inip gitmek istemiyordum.

Kapıyı açtım, tam inecekken yine duraksadım. Olmayacak böyle.

Ona dönüp öpmek üzere uzandığımda... Başını çevirdi. O başını diğer tarafa çevirmiş, ağzındaki baş parmağını kemirirken öylece birkaç saniye bekledim, başı hafifçe bana dönünce hızla geri çekilip arabadan inip kapıyı arabayı sarsacak bir şiddetle çarptıktan sonra şansıma aralık kalmış bahçe kapısından girdiğim gibi son sürat eve koştum.

Annem kapıyı açıp bağırmaya hazırlandığında, onu bir çırpıda kapıya doğru itip merdivenleri yine en hızlı hâlimle koşup odama girdim, kapıyı çarptığım gibi yatağa oturup başımı ellerim arasına aldım.

Böyle olmaması gerekiyordu!

Hafifçe ileri geri sallanırken nefesim titriyor, vücut ısım gittikçe düşüyor, bedenim tir tir titriyordu. Platoniğini unutmak için yattığı, bir daha da yüzüne bakmadığı insanlar... Şimdi ben o kategoride miydim?

Annem odamın kapısını hızla açtı. Şimdi olmaz... "Ne oluyor Barış!" Annem karşıma oturup minicik saçlarımı çekiştiren ellerimi yakaladı, çekiştirdi. "Bir şey mi oldu? Biri bir şey mi yaptı?" diye bağırırken korktuğu yüzünün her karesinden belli oluyordu. Hayatım boyunca annemler ne istese yapmış, ne dese boyun eğmiş, hakaret de etseler ağzımı açmamıştım. Şimdi değildi. Şimdi olmazdı çünkü hayatımın belki de en büyük düşüşünü yaşıyordum.

En değer verilenler değer verilmesi gerekenleri geçtiğinde, elinden alınırmış. Yaşadığım tam olarak buydu sanırım. Ailem kilo almam için çabalamış, hüsrana uğramışken bir haftalık çocuğun beni beslemesine izin vermiştim. O bana bir kapı açmıştı ve ben o kapıya resmen koşmuştum. Alıştıra alıştıra olması gereken şeyler bir anda olunca ben de kapının ardındaki uçurumu görememiştim. Çünkü Basat beni içeri davet ederken, bakabildiğim tek şey oydu. Ben aşık olmuştum. Ben ilk defa aşık olmuştum ve bu böyle...

"Barış!" Omuzlarımı sıkıca tutup sarstığında onu bir kez daha ittim.

"Rahat bırak beni." Kendime özel banyoma girip kapıyı aceleyle kilitledim, kendimi sıcak suyun altına soktum. Bakışlarım eskisine oranla kesinlikle kilolu olan vücuduma kayınca küfrettim, gözlerim doldu. Yere çökerken kendimi asıl o an zayıf hissettim. Fiziksel zayıflık psikolojik sayıflıktan kat be kat iyiydi. Aptaldım. Beni avucunun içine almış, oynamış, o avuca sarılmamı sağladıktan sonra elini yumruk yapmıştı. Ve ben bu süreçte aptal gibi kanımın son damlası yerlere saçılana kadar gülümsemiştim. Beni bitirmişti. Önce sevgilimi, sonra benliğimi, ilk aşkımı, vücudumun bekaretini, en son da ruhumu çalmıştı. Çalmamıştı, hepsini eline ben vermiştim. Aptal bir pazartesi yüzünden.

Yeteri kadar durduğuma kanaat getirdikten sonra bornozuma sarılıp duştan çıktığımda annem yatağın ucunda oturmuş, ayaklarını izliyordu. "Neyin var?" dedi daha sakin bir sesle. Bakışlarımı odada dolandırdım.

"Senden hayatımda ilk kez beni rahat bırakmanı istedim." dedim soğuk bir sesle. Yanıma gelip karşımda durduğunda gözlerinde korkuyu gördüm.

"Neden banyo yaptın?" Ah, oğlunuz eve ağlayarak, titreyerek geliyor ve duşa giriyor. Saat de her zamankinden epey geç. Kesin tecavüze uğramıştır o! İnsan böyle bir ülkede yaşayınca, en olağan şey tecavüz oluyordu zaten.

"Anne-" Eli bornozumun yakasına gidince ellerini yakalayıp hızla ittim. Kalbim yerinden çıkacakmış gibi atarken annem son bir hızla çekince omzumdaki ısırık izi gayet net bir şekilde ortaya çıktı. Annem öylece kalakaldı. "Kendi rızamla." dedim korkmaması için. Bir gram olsun rahatlama ifadesi belirdi, bakışlarını suratıma çevirdi. Rahatlama hissi yavaşça yerini öfkeye bırakıyordu, görebiliyordum. Bunu yapmasından nefret ediyordum. Tek çocuk olmam beni böyle sıkmasını gerektirmiyordu.

"Kız mı?" duraksadı, kaşları çatıldı. "Erkek mi?"

Bir kez olsun karşı çıkmak, bir kez olsun hislerimi savunmak istedim. Ben bununla doğmuştum, beni bu hormonlarla o doğurmuştu, bunu kabullenmek zorundaydı. "Erkek." dedim net bir sesle. Annemin yüzünde çok kısa bir an buruşma meydana geldi, birkaç saniye içinde odada bir şap sesi yankı ederken yüzüm yana yatmıştı bile. Bu da sondu. Bu beni ezdiği son seferdi.

Lütfen kızmayın bu yalnızca geçiş bölümüydü sakince ağzınıza gelen küfürleri yutun dknsjn Şöyle düşünün, bir kitap çöküşle bitmiyorsa bunun iyi bir yükselişi olur, değil mi?

Kibrit (Gay)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin