Sınavlar

31.4K 2K 672
                                    

Basat okula döndüğünde sınavlar yeni bitmişti. Notlarımın düşüşte olduğunu genellikle mutlaka boş bıraktığım sorularla birlikte sınav kağıdımı verdiğimden biliyordum. Basat ise tüm sınavları kaçırmıştı ve o hafta hepsine girecekti.

Yerine oturduğu an sınıftaki çoğu kişi geçmiş olsun demek üzere yanına toplanınca yüzünü buruşturup hepsini kışkışladı, herkes dağılınca başını göğsüme doğru yaslayıp bir homurtu çıkarttı. Bu hali beni güldürürken bakışlarımı camdan dışarı çevirdim. İlk gözüme çarpan Orkun oldu. Üzerindeki lakosu ters giyinmesi ve terli görüntüsünden antremandan çıktığını anlarken sırıttım. O lakosu her seferinde inatla ters giyiniyor, düzeltmeye üşeniyordu.

Sonra bakışlarımı Basat'a çevirdiğimde dümdüz bana baktığını fark ettim. Ben ona bakınca bakışlarını kucağıma indirdi. Elimi saçlarına uzattığım an başını göğsümden kaldırdı. "Kaç kere saçlarıma dokunma diyeceğim?" diye homurdanıp başını sıraya koydu, gözlerini kapattı.

"Çok gıcıksın. Öpme, saçlarıma dokunma, işlerime karışma..." Gözlerini hiç açmadan başını sıradan kaldırıp diğer tarafa çevirerek tekrar koyduğunda susup göz devirdim. "Gören de istediği zaman sevip istemediğinde köşeye attığı köpeğiyim sanır." diye mırıldanıp çantama doğru döndüm. Çantam ortamıza denk geldiği için sıranın altında yumruk yaptığı elini o an fark ettim. Şimdi de yersiz yersiz sinirlenmeler mi başlayacak? Harika!

*

Birkaç saat sonra gireceği biyoloji sınavına çalıştığını fark ettim. Kaşlarını çatmış, aynı sayfayı en az altıncı kez okuyordu. "Yetmez mi?" dedim notlarına doğru eğilip.

"Aklımda tutamıyorum. Çok karışık." Başımı iyice kağıda eğdim, gözünün önünü tamamen kapattım. Sanırım şirinlik yapıyordum. Başını başımın yanına atıp kağıda bakmaya çalıştığında başımı ona doğru itip kağıdı görüş açısından çıkarttım. Dayandığım kolunu geriye atmasıyla kucağına düştü başım. Sırtüstü dönüp yüzüne baktığımda yapmacık bir sinirle bana bakıyordu. Otuz iki diş gülümsedim.

Bakışlarını sınıfta gezdirdi, kimsenin bakmadığına emin olduktan sonra yüzünü bana doğru eğdi, aramızda belki beş altı santimetre kala kendini yüzünü buruşturarak geri çekti. Eğilirken belini zorladığını anlayıp ben doğruldum. "Çalışmam gerek." derken dibinde tuttuğum kafamı elini alnıma koyarak hafifçe geriye itti.

"Ne gerek var canım, bir gece geçirirsin, sonra sınıf geçmek garanti zaten." Ben kendimi tutamadan kelimeler dudaklarımdan dökülmüştü. Bakışlarını kağıttan ayırmasa da yüz ifadesindeki kasılma barizdi. Gözleri şimdi kağıda bakıyordu ama odaklı değildi. Sessizce başımı pencereye çevirdim.

Bugün üzerimde neden böyle bir iğneleme isteği var, ben de bilmiyordum. Zaten konuşmadan önce söyleyeceklerimi tartıp kendimi frenleseydim muhtemelen o cümle dökülmezdi dudaklarımdan. Tamam, hâlâ o konuda ona sinirliydim ama şimdi ne gerek vardı ki o konuya girmeye?

En fazla bir dakika sonra bir çıt sesi duyunca refleksle o tarafa döndüm. Basat'ın elindeki pilot kalem avucunda iki parça olmuş, eli kırmızı mürekkebe bulanmıştı. Bakışları hâlâ aynı noktadaydı. Ciddi anlamda ürktüm. Sinirlenmişti ama yüzüne yansıtmıyordu. Bu daha da korkutucuydu. "Çok bir numarası yok." diye mırıldandı. Sesi yüz ifadesine oranla daha da fazla sakindi. "Bizi birlikte oturtmasını istedim. Mevzuyu anladı, onunla yatarsam halledebileceğini söyledi. Şansımı sikeyim ki, hemen günün sabahında sana yakalandık."

Şaşkın bakışlarımı kaç dakika suratında dolandırdım bilmiyorum. O sadece kağıdı izlemeyi sürdürdü. Biraz sonra çalan zille birlikte ayağa kalktı, sessizce kapıya yöneldi. Elindeki kırık kalemi çöpe atıp dışarı çıktı.

*

"Nasıl geçti sınav?" dedim sınavdan sonraki ders yanıma oturduğu an ona dönüp. Düşününce, zevk için hocayla yatmış olsaydı bile söylediğim şey çok yersiz ve saçmaydı. Pişman mıydım? Evet.

Hocanın ona karşı ilgisi ise kıskanmama sebep oldu. Bir de sinirlendim. Bir öğrenciyi yatağa atmak... Hem de çıkar üzerine. Bu çok iğrençti. O hocanın yerinde olsaydım, o isteğimin üzerine utancımdan okulumu bile değiştirirdim. Saçmalığa bak ya!

"Eh. İyiydi. Gerçi kötüyse bile bir gecede halledilir, değil mi?" dedi bana imalı bir bakış atarken. Kızardım. Ama ona kızamadım bile, o kadar çok haklıydı ki!

"Özür dilerim." Omuz silkip bakışlarını kucağına indirdi. Yine. "Çok... Durgunsun. Ama aynı zamanda çok öfkelisin."

"İlaç kullanmaya başladım. Ailem..." İç geçirdi. "Hasta olduğumu düşünmüyorum. Acilen şu ilaç saçmalığından kurtulmam gerek. Bırak düzeltmeyi, insanı delirtir bunlar bence." Kaşlarımı kaldırdım. Kendimden biliyorum ilaç olayını. Gerçekten başlarda biraz yan etki gösterseler de, işe yarıyorlardı. Tabi bırakıldığı an iş daha da kötüye gidiyordu. Bağımlılık yapıyorlardı. Belki de başlamamak en iyisiydi. Tabi bir ömür ilaçlara bağlı yaşayabilirim diyorsanız, orası ayrı... İyileşme şansı falan tamamen yalandı bence. İyileşilse bile ilaçlar bırakıldığı takdirde insan çöküyordu psikolojik olarak. Bu kırık dökük bir evde yaşarken o evin onarılması gibiydi. Onarılmış evde mutlu mesut yaşarken ona artık ihtiyacınız olmadığını anlayıp başka bir eve geçtiğinizde, kendinizi yalnız hissederdiniz. Daha güzel bir eve çıkmış olsanız bile, önceki çöplüğe alışılmıştı işte. Bu insanı korkutur.

"Ne ilacı bu?" dedim yine de takılmamaya çalışarak. Dudaklarını birbirine bastırdı.

"Antidepresan, sakinleştirici ve uyku hapı."

"Kullan bir süre, belki işine gelir." diye homurdandım.

"Sen de şu iştahsızlıktan gitsene aslında bir psikiyatra?" Omuz silktim. Benimki kilo alma istememe problemiyse, eminim bunu da anksiyeteye falan bağlayacaktı. Benim yine o ilaçlarla uğraşmak gibi bir arzum yoktu açıkcası. Kendimden memnundum. Yanağıma hafifçe vurduğunda bakışlarımı ona çevirdim. Dudaklarında minik bir tebessüm vardı. "Çıkışta işin var mı?"

İsteksiz görünmeye çabalayarak "Bilmem... Programımı kontrol etmem gerekiyor." diye mırıldandığımda sırada biraz daha bana doğru kayıp elinin birini belime sardı, yan taraftan hafifçe okşamaya başladı. Gıdıklandığım için kıkırdayarak elinden kurtulmaya çalıştım.

"Oynaşmayın." diye seslendi Edebiyatçı oturduğu yerden. Basat hızla elini çekerken sınıftaki çoğu kişi bize döndü. Zaten muhtemelen insanlar bir şeyleri fark etmeye başlamıştı. Fazla samimiydik çünkü. Ama bunu dillendirmeye kimsenin götü yemiyordu. Basat bu sonuçta, biri çıkıyor musunuz falan dese, sırayı ters çevirip ayağına falan oturturdu onu herhalde.

Kıpkırmızı bir şekilde başımı kucağıma eğdim. Herkes yavaş yavaş önüne dönüyordu. Basat ise çenesini eline yaslamış, sessizce sırayı izliyordu. Herkes dönünce bakışlarını bana çevirdi, tek kaşını kaldırdı. Cevap bekliyordu hâlâ. "Ders çalışman gerekmiyor mu?"

"Yarınki sınavım İngilizce. Seninki iyiydi, değil mi?" Başımla onayladım ağır ağır. "Çıkışta biraz bana katlanman gerekecek o hâlde?"

O değilde ciddi ciddi haftaya sınavlarım başlıyor. 8 dersten kalmış biri olarak -Biri dil ve anlatım- sanırım sıkı çalışmam gerekecek ve wattpadden de uzak kalabilirim... Yani, sınıfta kalma tehlikem var ve çok yüksek oranla da kalacağım. Şans dileyin?

Kibrit (Gay)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin