Çakmak

29.2K 1.9K 555
                                    

wattpadi kurcalarken nerdeyse hikayeyi siliyordum...

Basat'ın bedeni kaskatı kesilirken çocuk kollarını göğsünde birleştirmiş, gülümseyerek bize bakıyordu. Bu gülümseme samimi sayılmazdı. Basat aynadaki çocuğa ait yansımayı izlemeyi kesip ona döndü bedenini.

"Herkesin çıkmasını söylemiştim." dedi dişleri arasından tıslaya tıslaya. Çocuk hâlâ özgüven dolu ifadesiyle sırıtıyordu. Basat'la küsken çarpıştığım, benimle kantinde aynı masada oturan çocuktu bu.

"İşim uzun sürdü." dedi başparmağıyla ardındaki tuvaleti işaret ederken. Basat bedenini bacaklarım arasından çekip yumruk yaptığı elleriyle çocuğa doğru bir adım attığında elimi omzuna atıp durdurdum onu.

"Bence kimseye söylemeyecek." dedim çocuğun gözlerinin içine bakarak. Omuz silkti. Yanımızdan geçip ellerini yıkadı sakin bir şekilde.

"Umut." dedi Basat çocuğa dik dik bakarken sakin bir sesle. İkisi de futbol takımındaydı. Birbirlerini tanıdıklarını biliyordum.

Adının Umut olduğunu yeni öğrendiğim çocuk geriye çekilip eliyle Basat'ın karnına hafifçe dokundu. "İyileşmene sevindim." Ve sessizce dışarı çıktı.

"Neydi bu şimdi?" dedim bakışlarımı Basat'a çevirip. Basat'ın bakışları birkaç saniye yerlerde dolandı, gözlerimi buldu.

"Söylemeyecek." Gözlerimi devirdim. Zaten söylemeyeceğini ikimiz de biliyorduk. Cesaret edemezdi. Etse bile kimse ona inanmazdı. Belki bizim sınıftakiler inanırdı o kadar.

"Bundan bahsetmiyorum. Elini karnına atması falan..." Çocuğun samimi tavrı canımı sıkmıştı. Aynı futbol takımında üç gay tesadüf olamazdı. Bir bağlantı söz konusu olabilirdi. Tabi her samimi erkeğin gay olmadığı göz önünde bulundurulunca... Bir de bir futbol takımında üç gay... Dediğim gibi.

"Takımdan arkadaşım." diye kestirip attı. O sırada birkaç kişi tuvalete girdi. Basat da iç geçirdi, kapıya yöneldi. "Sigara içmeye gidiyorum."

"Geliyorum." diye mırıldanıp peşinden yürümeye başladım.

"Gelme." dedi bana dönmeden. Dumandan etkilenmeyeyim ve koku sinmesin diye sigara içerken yanında gitmemi istemiyordu. Bana kokumu sevdiğini, başka kokulara karışmasını istemediğini söylemişti.

"Gelmek istiyorum." diye homurdandım. İç geçirse de cevap vermedi.

Daha önce bana platonik olarak birini sevdiğini söylediği yere geldik, sırtlarımızı duvara verdik. Cebinden çıkarttığı sigarayı dudakları arasına yerleştirip çakmağını çıkarttı. Rüzgar vurdukça çakmak sönüyor, sigara yanmıyordu.

Sinirlenmeye başladığını sezip yaklaştım, ellerimi bariyer yapıp çakmağı yakmasına yardım ettim. Sigara yanar yanmaz beni köşeye itip çektiği dumanı diğer tarafa doğru itti. Gri bulut dudaklarından ayrılıp rüzgara karıştı, yüzüne geri çarpıp ondan bana ulaştı. Gözlerimi kapatıp dumanın dağılmasını bekledim.

Yanağımda kuru dudakları hissedince iç geçirdim. Tek eli çenemi kavradı, dudaklarını kaydırıp boynuma inerek bir öpücük daha bıraktı. "Tadına bakabilir miyim?" diye mırıldandım gözlerimi açmadan. Yavaşça geri çekildi.

"Ne?" Şaşırmış görünüyordu. Daha önce ona sigaradan tiksindiğimi söylemiştim. Bu konuda hâlâ aynı fikirdeydim ama... "Neden?"

"Senin dudakların değmedi mi oraya?" dedim çenemle filtreyi işaret edip. Kısa bir an filtreye baktı, bakışları bana dönerken küçük bir tebessüm oturttu dudaklarına.

"Boşver, içme." diye mırıldanırken hâlâ gülümsüyordu. Sigarayı tekrar dudaklarına götürüşünü izledim. Duman iki burun deliğinden aşağı, kızgın bir boğayı andırarak salınırken kısık gözlerle beni izliyordu.

"Neden?"

"Kokmanı istemiyorum." Kolları arasına girmeye çalıştım şirinlik yapmak için. Anında elindeki sigarayı yere atarken cıkladı, tek elini belime sardı. "Yakacaksın bizi." Omuzlarımı kaldırıp indirdim. Hevessiz ses tonuna rağmen bedeni beni anında kabul etti, kollarını sırtıma doladı.

"Yanıyoruz zaten." diye mırıldandım. Kıkırdaşma sesleri falan gelince hızla ayrıldık. O sırada bir grup çocuk geldi, birkaç metre ötemizde sigara içmeye başladılar. Basat da bana gözleriyle uyarıcı bir bakış atıp benden biraz uzaklaşıp sigarasını tekrar çıkarttı cebinden. "Yardım lazım mı?" dedim sırıtarak çakmağını çıkarttığı sırada. Cevap verme gereği duymadan elini siper ederek sigarasını yaktı. "Kibritlerle aran daha iyi sanırdım." dedim en şirin gülümsememi takınırken. Çok kısa bir an dudaklarındaki tebessümü yakaladım.

"Kibritler bir boka yaramıyor." diye homurdandı. Birden yeni aklına gelmiş gibi irkildi, bakışlarını bana çevirdi. Çatık kaşlarla ona bakıyordum tabi... "Seni kast etmedim..." Yalancıktan trip atarak kollarımı göğsümde birleştirip sırtımı bahçe duvarına yasladım. "Of Barış..."

"Çakmaklardan daha çok hoşlandığını bilseydim..." diye homurdandım.

Yanıma yaklaştı, arkadaki gruba kısa bir bakış atıp önüme geçerek beni görmelerini engelleyecek şekilde durduktan sonra elimi avucuna alıp karın hizasında tuttu göremeyecekleri bir açıyla. Onun da suratında sahte bir pişmanlık ifadesi vardı. İkimizin de bıyık altından gülümsediğimizin farkındaydım. Yine de hoşuma gitmişti bu saçma durum garip bir şekilde.

Elimi göğsüne doğru kaldırıp kalbi üzerine koydu. "Ah kimin için atıyor bu yürek?" Erkeksi kaba sesi şarkıyı katlederken küçük çaplı bir kahkaha attım. Zihnimde canlanan tek görüntü yine arabada Herşeyi Yak açarak şarkıyı mırıldanıp gönlümü almaya çalışmasıydı. Hep şarkılara oynayacaktı anlaşılan. "Söyle kimin için atıyor bu yürek?"

"Kulaklarım kanıyor." diye mırıldanırken boşta kalan elimi ağzıma götürdüm, kıkırdadım. Bu sefer gülümsemesini saklayamadı, omuz üzerinden arkaya tekrar kısa bir bakış attıktan sonra alnını alnıma yasladı.

"Alev almak ister misin?" diye mırıldandı gözleri yüzümün her karesinde dolanırken. Gözlerimi kırpıştırdım.

"Nasıl?" Kendini çekti, elimi çekiştirerek beni de peşinde sürüklemeye başladı. "Nereye gidiyoruz?" diye seslendim ona doğru.

"Sadece gel benimle." diye mırıldandı omuz üzerinden bana bakarken. Sonra dudaklarına ufacık bir tebessüm oturtup göz kırptı. Sessizce adımlarımı adımlarına teslim ettim. Kim bilir yine nerden yakacaktı beni...

Kibrit (Gay)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin