Tutuk

48.5K 3.2K 1.2K
                                    

"Söylemiyorum! Sanane bundan?" dedim en tripli ses tonumla. Çenemi geriye ittiğinde bir an dilimi yuttum sandım. Sıkılı yumruklarını fark edince pencereye sinmemek için zor tuttum kendimi.

"Barış." derken sesini sakin tutmaya çalışsa da altındaki öfkeyi görebiliyordum. "Kim vurdu sana?" Sinirleniyordum. Tamam, koruması falan süper harika. Ama ben kurcalama dediğimde kurcalamamak zorundaydı. Biri beni öldürmeye kalksa, yine sessiz kalmak zorundaydı. Ben istemediğim hâlde üzerime gelemezdi ki Basat bunu çokça yapıyordu. Ben ailem tarafından yeterince kısıtlanıp baskılanıyordum. Bir de Basat'ın aynı şeyi yapması hoşuma gitmiyordu.

"Karışma." dedim üstüne basarak. Düşüncelerimden cesaret alıyordum. Ama o an unuttuğum şey ise Basat'ın sinirden kuduruyor oluşuydu. Titrek bir nefes aldığında bütün vücudu titredi. İşte geliyor...

"Ne demek karışma lan! Sikerim ecdadını!" Bütün sınıfa bir sessizlik çökünce yutkundum. Başımı yere eğdim.

"Çekil." dedim kısık sesle, ayağa kalktım. Bu kadarı yeterliydi. Konunun ailevi olduğunu bilseydi belki bu kadar üzerime gelmezdi ama insan annem bana tokat attı demeye utanıyor işte. Ki tokadı yeme sebebim kendisiydi. Şimdi ben bu çocuğa nasıl 'Annem diş izlerini görünce seninle yattığım için bana tokat attı.' diyeyim?

"Çekilmiyorum." dedi dişlerini gıcırdatarak.

"Çekil!" diye tiz bir sesle bağırdığımda kısa bir an şaşkınlıkla beni süzdü, kaşlarını çattı.

"Gel." Ayaklandı, bileğimi yakaladığı gibi çekiştirmeye başladı. Sesi daha sakin gelmişti ve bu başımı eğip peşinden sessizce çıkmama sebep olan şey kesinlikle değildi. Ne yapacaktı merak ediyordum ve sınıftaki bakışlardan bir an önce kurtulmak istiyordum.

Beni öğle yemeği saati olduğu için bomboş olan tuvalete sokup kapıyı kapattı, aynanın önüne itti. O an fark ettim. Sırılsıklam yanaklarım, gözlerim, burnum, dudaklarım resmen kıpkırmızı olmuştu. Ağladığımı farkında değildim. Buna rağmen yanağımda mora dönmüş beş parmak, kocaman bir el izi vardı. Ben fondöten sürerken bu kadar mor değildi. Yavaş yavaş rengi dönmüş olmalıydı.

Arkamda durmuş, ellerini iki yanımdan lavaboya yaslamıştı. "Şimdi ben buna nasıl sessiz kalayım?" dedi öncekilere nazaran sakin bir sesle. Çenesi tam başımın üzerine denk geliyordu. Yüzündeki öfkeyi net bir şekilde görebiliyordum. O an ilk defa baskıcı değil, samimi korumacı geldi bana. Çabuk mu güveniyordum bilmiyordum ama, sanırım ihtiyacım olduğu için güvenmek istiyordum.

"Özel bir konu." diye mırıldandım. Bakışları bayıklaştı.

"Umrumda değil. Sana dokunulması hoşuma gitmiyor. Hele ki tokat..." Kaşlarımı çatıp başımı yukarı kaldırıp yüzüne bakmaya çalıştım. Başımın üst kısmı tamamen göğsüne yapışmıştı ve ancak çenesini görebiliyordum. O da başını eğince dudakları görüş açıma girdi. Bakışlarımı kaydırıp gözlerine diktiğimde o da bayık bakışlarını dudaklarıma dikmişti. Ancak bir beş saniye sonra gözlerime bakmayı başardı.

"Platoniğin ben miyim?" diye fısıldadım. Bakışları gözlerimde oyalanmaya devam ediyordu. Cevap vermediği her saniye içimdeki korku biraz daha kabarırken yutkunmaya çalıştım ama başımı geriye attığım için boynum acıdı. Başımı anında ileri ittiğim zaman çocuğun çenesine bildiğimiz kafa attım. Hızla kendini geri çekip elini çenesine attığında ona doğru atılıp ellerimi eli üzerine attım. "Ya-yanlışlıkla oldu!" Elimi itip lavaboya tutundu, tükürdü. Kırmızı sıvı gidere ilerlerken bakışlarımı ona çevirdim. Peçetelikten bir peçete koparıp dudağının kenarındaki kanı sildiğimde gülümseyerek elimi yakaladı, dudağından indirdi.

Kibrit (Gay)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin