Maç

26.7K 1.8K 688
                                    

Bir sürü çerez ve bira alıp orta sehpaya dizmiştik. Tabi ben onlarla pek ilgilenmiyordum çünkü göbeğimin yeterince iri olduğunu düşünüyordum. Maçın başlamasına on dakika kala yanağımı Basat'ın yanağına yaslayıp bir resim çektim. Kaydederken köşeye bir not yazmayı ihmal etmedim. İlk maçımız.

Tamam, normalde maç izleyen biri değildim zaten ama Basat'ların takımının maçlarını hiç kaçırmazdım. Çünkü o zamanlar Orkun vardı. Orkun'la tam hatırlamasam da üç ay falan çıkmıştık işte.

Zihnimde tarttım. İlk pizza yediğimiz gün de resim çekilmiştik. Basat'da öncesinin resimleri de vardı. Göğsünde yattığım günden falan da resim vardı. Acaba resimleri çıkarttırıp bize bir albüm mü hazırlasaydım?

Basat'a döndüm hızla ama düşündüğüm ve hayâl kurduğum süre boyunca on dakikanın geçtiğini ve maçın başladığını fark ettim. Dirseklerini dizlerine yaslayıp öne eğilmiş, gayet odaklanmış bir şekilde maçı izliyordu. "Basat, sendeki resimlerimizi bana atar mısın?" Bana hiç dönmeden telefonunu cebinden çıkarıp önüme attı. Sessizce telefonu elime alırken ne yaptığını fark etmediği için mutluydum. Futbola öyle ilgiliydi ki telefonunu kendisi elime vermişti. Daha önce hiç karıştırma fırsatım olmamıştı. "Şifre ne?" dedim yutkunduktan hemen sonra. Lütfen...

"22747." Kaşlarımı çattım. Bu sayıları nasıl akıllarında tuttuklarını bir türlü anlamıyordum. Ben genelde zihnimde aklımda kalacak bir kelime uydurur, o kelimenin harflerini bularak şifremi açardım. Ama genelde şifren ne dediklerinde salak gibi kalırdım çünkü sayıları bilmezdim. Zaten o sıralar kullandığım şifre de aynı durumdaydı. Sayı hâlini bilmiyordum ama harflere göre sayılara basınca fuck oluyordu.

Şifreyi girip kilidi açtım. İlk galeriye girip resimleri kendime yolladım. Sonra albümlerini karıştırmaya başladım. Genelde kardeşiyle resimleri vardı. Hepsini de kardeşi çekmişti. Bazı resimlerde saçma sapan yerler vardı. Kız kardeşinin kucağı gibi... Kardeşim olmadığı için şükrettiğim birkaç saniyeden sonra galeride ilerledim biraz. Cihan ve Batu'yla resimleri vardı. Bana çirkin diyen kız da vardı bazı resimlerinde. Kaşlarımı çatıp onları silmeye hazırlandım ama sonra kıyamayıp vazgeçtim. Basat çok sevimli çıkmıştı.

Galeriden çıkıp whatsappa girdim. Piç bütün mesajlarını temizlemişti. Ona çok kısa bir an sinirli bir bakış attığımda hâlâ çatık kaşlarla maçı izliyordu. Dudaklarımı birbirine gömüp arşive girdim. Sadece benimle mesajları duruyordu. Piç falan ama yani...

Mesajlara girdiğimde sırıttım. Burayı temizlememişti aptal. Tabi genelde annesine nerde olduğunu haber veren mesajlar, babasının ulaşma çabaları, birkaç kişinin attığı cevap verilmemiş kandil mesajı falan vardı. Cihan'la mesajları çıktı sonra karşıma. Heyecanla oraya girdim direkt. Kayda değer bir şey yoktu. Sadece Cihan'ın benimle ilgili yaptığı imalar vardı. Basat onları takmamıştı bile. Mesela işim var yazdığında Cihan ona Barış'la mısın dediyse sonra konuşuruz deyip geçiştirmişti falan...

"Yeterince kurcalamadın mı?" diye homurdandığında yerimde sıçradım. Bana bakmıyordu bile.

"Neden whatsappı temizledin?" diye sordum sinirli bir ifadeyle.

"Sana okutacağımı mı sandın?"

"Ben sana okuturdum." Omuz silkti.

"Okuyorum zaten." Şaşkınlıkla gözlerimi irilttim. Gözlerini bana çevirmeden gülümsedi. "Sen derste uyurken."

"Ama şifrem..."

"3825." Dişlerimi gıcırdattım. Telefonumu elime alıp fuck kelimesinin harflerini sayı olarak kontrol ettim. Cidden 3825 oluyordu.

"Nasıl izinsiz telefonumu karıştırırsın?" dedim çatık kaşlarla. Bakışları kısa bir an bana dönüp tekrar maça odaklandı.

"Sen az önce benden izin aldın mı?" İrkildim. Haklıydı. Ben resimleri atacağımı söylemiştim, o da şifreyi. Sinirlenerek son merak ettiğim şeyi yapıp rehberine girdim, Umut adını arattım.

Kayıtlıydı!

"Umut mu kayıtlı sende?" diye bağırdım. O sırada öyle bir küfür etti ki... Yazmaya terbiyem el vermiyor. Karşı takım gol atmıştı. "Basat!" Elimi çenesine atıp kendime çevirmeye çalıştım.

"Ya dur bi' amına koyayım!" Elimi yakalayıp itti, çatık kaşlarla telefonunu elimden alıp Cihan'a mesaj attı. Gözlerimi kıstım. Sonra arkamı döner gibi oturdum, avucuma biraz cips aldım. İç geçirdiğini duydum. Beni belimden tutup yanına çekti, enseme bir öpücük bırakıp tekrar maça döndü. Sessizce dizlerine doğru yattım.

Biraz sonra canım sıkıldı, kucağına oturup başımı omzuna attım. Tepki vermedi bile. Ona doğru dönerek oturup burnumu boyun girintisine sokup beline sarıldım. Biraz sonra o şekilde de sıkıldım, kendimi koltuktan baş üstü sarkıtıp ayaklarımı beline sardım, kollarımı da geriye sarkıtıp iç geçirdim.

"Kaç dakika kaldı?" diye homurdanıp televizyona tersten bakarak sayıları okumaya çalıştım. İlk yarı bitmek üzereydi.

Birden gol oldu ve Basat ayağa sıçradı. Ben de tam tepetaklak gidiyordum, gözlerimi sıkıca yumup boynumdan gelecek olan çıt sesini bekledim. Ama bir anda belimden yakalayıp kucakladı beni, başım hafifçe orta sehpaya çarptı. Beni geriye çekip koltuğa oturdu, ben de dizlerine. Şimdi şaşkınlıkla birbirimize bakıyorduk ikimiz de. Gözleri iri iriydi ve suratı hafifçe beyazlamıştı. Elini göğsüne atıp yutkundu. İlk yarının bitişini duyduk o sırada. "Aptal." diye mırıldandı.

"Şey... Sıkıldım ben." bakışlarımı aşağı eğip yutkundum. Hâlâ iri gözlerini suratımda hissediyordum. İç geçirdi. Kucağından inip yanına oturdum. "Ben meyve tabağı hazırlayayım mı?" dedim birden ona dönüp. Başını ağır ağır iki yana salladı.

"Gel biraz." dedi kollarını açıp. Kollarının arasına girdiğimde koltuğa uzandı, beni de yanına uzandırıp sıkıca sardı. Başımın üzerinden televizyonu görebiliyor olmalıydı. Zaten reklam arası verilmişti. Bunu maç başlamadan bir hazırlık olarak kabul ettim. "Korkuttun beni." diye mırıldandı, saçlarımı kokladığını hissettim.

"Şey... Umut'un numarasını..." Göğsü sırtıma çarptı.

"Ne yapayım? Sileyim mi?" Omuz silktim.

"Sadece neden hâlâ silmediğini merak ettim."

"Kayıtlı olduğunun farkında bile değildim." diye mırıldanıp ensemdeki saçlarımla oynamaya başladı. Telefonu elime uzattı. Aceleyle şifreyi girip rehberden Umut adını sildim. Sonra Barış adını arattım ama çıkmadı. Başımı kaldırıp ona baktığımda gülümseyerek burnuma bir öpücük bıraktı. "İyi düşün." Rehbere dönüp bu sefer Kibrit yazdım. Gülümsedim. Cidden Kibrit diye kayıtlıydım. "Sen beni nasıl kaydetmiştin?" dedi sırıtarak. Kızardığımı hissettim. Her şeyi görmüştü. Onunla ilgili internet arkadaşıma yazdıklarımı... Ya çok utanç vericiydi! Onları okumuş olmalıydı çünkü Basat hariç bir tek onunla konuşuyordum ve hep Basat'ı övüp nasıl sevimli, nasıl yakışıklı, nasıl mükemmel olduğunu falan anlatmıştım.

"Bildiğin şeyi neden soruyorsun?" diye homurdandım bakışlarımı kaçırıp. Basat bende Namusum diye kayıtlıydı. Kızardım. Tabiki dalga geçmek amaçlı kaydetmiştim ama gördüğüne inanamıyordum. Namusum ne ya? Kıro gibi! Yüzümü buruşturdum. Sanırım en kısa sürede adını değiştirmem gerekecekti.

Vurmayın...

Kibrit (Gay)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin