Barınak

29.8K 2K 799
                                    

Üzerime eskitilmiş bir tişört giyindim. Altıma da boyfriend pantolon giyinip tişörtümü içine soktuktan sonra vanslarımı da ayağıma geçirip paçalarımı katladım. İçinden de yine eskitilmiş bir çorap giyinmiştim. İyi görünüyordum ama hava oldukça soğuktu. Üzerime yeşil montumu giyindiğimde dizlerime indiği ve üzerime iki beden büyük duran montum tişörtümü tamamen kapattığı için yüzümü buruşturdum. Kışı sevmemem için bu bile yeterliydi. Beyaz beremi alıp başıma geçirdim, telefonumu cepleyip alt kata indim. Basat birazdan burada olacaktı.

Telefonuma mesaj geldiğinde kendimi dışarı atıp kapıya yürüdüm. Bahsettiği gibi babasından arabayı almıştı. Araları açıktı ama bu arabayı zaten ehliyet aldığı zaman Basat'a bırakacağı için almasına ses çıkartmamıştı. Yani Basat bana öyle söylemişti.

Arabaya bindiğimde uzanıp yanağına bir öpücük bıraktım. Gülümsediğini göz ucuyla gördüm. Sonra arabayı çalıştırdı. Ben de radyoya uzanıp güzel bir müzik aramaya başladım. Ama bütün kanallarda müziksizlikten ölsem dönüp dinlemeyeceğim şarkılar vardı. Yanaklarımı şişirdim.

"Torpidoda CD var. Bana ait. Sever misin, bilmiyorum ama..." Sessizce torpidoyu açtım. Bir sürü CD paketi vardı cidden. Beyaz paketli bir CD'nin üzerinde Basat yazdığını görünce elime aldım, aceleyle takıp açtım.

Arabanın içini Linkin Park müziği doldururken bakışlarımı Basat'a çevirdim. "Müzik zevkin çok değişken."

"Hoşuma giden her şeyi dinlerim." diye mırıldanırken eliyle direksiyonda ritim tutmuştu. Until It Breaks çalıyordu.

"Köpek barınağına gidiyoruz, değil mi?" diye sordum yola bakarak. Beni genelde babam bırakırdı ve ben yolu izlemek yerine telefonumla oynardım. Bu yüzden hangi yoldan gidildiğine emin değildim.

Başıyla onayladı ağır ağır. "Bildiğim tek barınağa gidiyoruz." diye mırıldandı. "Başak'la giderdik önceden. Köpekleri çok seviyor." Başak'ı hatırlamak gülümsetti beni. Son gördüğümde bizi anne-babaya benzetmişti. İstemsizce daha çok sırıttığımda Basat'la aynadan göz göze geldik. "Kendi kendine gülmeye de mi başladın konuşmayalı?"

"Aklıma bir şey geldi de..." Kaşlarını kaldırdı. Sessizce müziği değiştirdim. Eğer aklıma gelen şeyi söyleseydim bunu aptalca bulacaktı. Şimdi Imagine Dragons çalıyordu.

Tam şarkıyı mırıldanmaya başlamıştım ki arabayı park etmesiyle etrafımı incelemeye başladım. Yol kenarıydı işte. Kaşlarını kaldıran bendim bu kez. "İşeyeceğim." Önce gözlerimi irilttim, sonra yüzümü buruşturup ittim onu.

"İğrençsin!"

"Şaka yaptım..." diye homurdanırken ellerimden kurtulup arabadan çıktı. Ben onu izlerken karşı kaldırımdaki teyzeye yaklaştı. Bir şeyler konuştular. Ben çatık kaşlarla onları süzerken teyzenin elindeki sepeti fark ettim. Bir gül çıkarıp Basat'a uzattı. Basat gülü eline alırken teyzeye cebinden çıkarttığı parayı uzattı. Selamlaştılar, Basat arabaya döndü. Ben kıpkırmızı bir suratla görmemiş gibi yapıp diğer camdan dışarıyı izlerken Basat arabaya bindi. Daha önce kimse böyle bir şey yapmadığı için, ne yapacağımı şaşırmış bir şekilde yutkunamadan diğer camdan dışarı bakıyordum.

"İşedin mi?" diye sordum. Sesimin utancımı ele vermemiş olması beni memnun ederken gözlerimin önünde belirdi kıpkırmızı gül. Öküz gibi gülmemek için kendimi zor tutarak dikenlere dikkat ederek elinden aldım gülü, yüzüne bakamayarak başımı yere eğip hafifçe kokladım.

"Biraz çiş kokuyor olabilir." dediğini duyduğumda ona dönüp bir kez daha vurdum omzuna doğru. Kahkaha attıktan hemen sonra elimi yakalayıp dudaklarına götürdü, bir öpücük bıraktı. Ben iyiden iyiye bordoya dönerken gülümsedi. "Hanginiz daha kırmızısınız, karar veremiyorum."

"Kesinlikle romantik olmayı beceremiyorsun." diye homurdandım. Açıkcası o an söylediği hiçbir şey umrumda değildi. Bu benim için yapılan en romantik şeydi. Halbuki basit bir şeydi ama benim için gerçekten çok özel bir andı. Basat o an bana bir demet gül şeklinde tuvalet kağıdı uzatsa yine romantik bulurdum çünkü onun benim için yaptığı her şey o kadar güzel ve özel geliyordu ki... Bana gülümsediği zaman bile bana bir ömür yetecekmiş, bununla sonsuza dek yaşayabilecekmişim gibi hissettiriyordu.

"Bu sözünü sana yutturacağım." İrkildi, camdan dışarı bakarak düşündü. "Tabi bir gün romantizmden anlarsam..." Gülerek ona uzanıp elmacık kemiğinden öptüm. Ensemden yakalayarak geriye çekilmemi engelledi, dudaklarıma minik bir öpücük bırakıp hemen geri çekildi, gülümsedi. Hıçkırarak ağlamamak için dilimi ısırdım. Bu günleri de görecek miydim?

"Gidelim mi artık?" diye mırıldandım. Başıyla onaylayıp ensemi bıraktığında arkama yaslanıp gülü tekrar burnuma dayadım. O da arabayı çalıştırdı.

*

Önce bağlı köpeklere aldığımız mamadan verip onları biraz sevdik. Sonra bir dizi koridordan geçtik. Açık alan vardı içerde. Zararsız köpekler serbest bırakılmışlardı. Demirlere yaslandığımızda bile havlamaya başlamış, bizi içeri davet etmişlerdi. Hevesle kapıya uzandığımda Basat yakaladı beni belimden. "Oraya cidden girmeyeceksin, değil mi?"

"Tabiki gireceğim." Güldüm. "Neden girmeyeyim?"

"O şeyler havlıyor." dedi içeriyi işaret edip. Köpekler içeri girmeye niyetli olduğumu anlamış olacak, ordan oraya zıplayıp havlıyorlardı.

"O şeyler?" dedim kaşlarımı çatarak. Görevli kadın gülümseyerek yaklaştı.

"Oyun oynamak için çağırıyorlar. Onlar tamamen zararsız." Basat ona antenleri çıkmış gibi baktı. Sonra bana dönüp başını iki yana salladı.

"Olmaz, girmiyoruz." Göz devirdim. Korktuğuna inanamıyordum.

"Tamam, ben girerim. Sen bekle burada." Kapıya uzandığımda beni tekrar yakaladı.

"Girmiyorsun." dedi sinirli bir sesle. Göz devirdim tekrar.

"Saçmalıyorsun Basat." Beni sıkı sıkı tutmuştu. Zorlukla ellerinden kurtulup kapıyı açtım, içeri girdim. Anında köpekler üzerime atılıp paçalarımı çekiştirmeye, göğsüme tırmanmaya, beni yalamaya başladıklarında kahkaha attım.

"Buraya gel!" diye bağırdı Basat demirlere avucunun içiyle sertçe vurarak. Ona dil çıkarttığımda bir köpek uzanıp dilimi yaladı. Kahkaha atıp çenesini iterek kendimden uzaklaştırdım onu. "Barış!" diye kükredi Basat. "Mikrop kapacaksın!" Olabildiğince hepsini sevmeye çalıştım. Basat'a karşı sağır olmaya karar verdim çünkü susacak gibi değildi.

Beş dakika falan sonra "Köpek mi alsam?" diye seslendim ona doğru. Pes etmiş, yere oturmuş, kısık gözlerle beni izliyordu. Önündeki beyaz pitbulu işaret ettim. Gözleri daha çok kısıldı. Pitbul tellere yaslanmış, ağzını dışarı uzatıp Basat'a ulaşmaya çalışıyordu. Basat da sinirli sinirli bir ona, bir bana bakıyordu. O tarafa sürünüp beyaz pitbulu sevmeye başladım.

"Çık da gidelim artık." dedi buz gibi bir sesle. İç geçirdim.

"Seni zorla çağırmadım Basat." Başını başka tarafa çevirip ayağa kalktı.

"Dolanacağım. Döneceğimiz zaman beni ararsın." Ayağa kalktım ben de. Üzerimi silkeleyip demir kapıyı açtım, aceleyle çıkıp köpeklerin üzerine kapattım. Yine bana havlamaya başlamışlardı ama hiç oralı olmadan Basat'a yanaştım. Yüzünü buruşturup çekildi yana. "Bana yanaşma o üstünle." Bakışlarımı üzerime eğdim. Her yerim kıl olmuştu. Dudaklarımı birbirine gömdüm.

"Biraz eğlenmeyi denesen?" dedim başımı yana yatırıp.

"Biraz beni dinlemeyi denesen?" dedi kızgın bir sesle başını benim gibi yana yatırıp. Dudak büzüp ellerini tuttum, ona biraz daha sokulup yüzümü göğsüne yasladım. Göğsü hızla kalkıp indi, saçlarıma dudaklarını bastırdı. Sonra geri çekildi. "Leş gibi köpek kokuyorsun. Seni yıkamamız gerekecek." Gülerek beline sarıldım.

"Sen mi yıkayacaksın?" O da bana sarılırken saçlarımı öptü tekrar.

"Ben yıkayacağım."

100K!

Ayrıca genç kurguda en son 27 gibi birşey olmuştuk, şu an bakmaya üşendim ama...

Neys, sevdim bunu, devam kdjjsjsjks

Kibrit (Gay)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin