Araba

21.5K 1.6K 1.1K
                                    

Maria Hanımla yeni bir iş görüşmesi için (hele bulduğum isme bakın ulan klişe kraliçesiyim çekilin yoldansjhshw) toplantı odasına geçtik. Tabi kadın geç kalınca Basat'la odada baş başa kaldık.

İlk birkaç dakika birbirimiz hariç her yere baktık. Sonraki dakikalarda ufak ufak gözlerimiz kesişmeye başladı. Bir ara ayağım ayağına çarptı. Anında ikimiz de ayaklarımızı çektik. Sonunda dayanamayıp iç geçirdim. "Sıkıldım."

"Ama bundan banane, değil mi?" dedi bayık bakışlarla bana bakarak. Sırıttım.

"Benle konuşmuyorsun sanıyordum." Göz devirdi.

"Çocuk gibi küsecek değilim. Sadece patronun olarak sana normal bir çalışanımmışsın gibi- Lan ben sana neden açıklama yapıyorum?" İç geçirdim.

"Dünyanın adaleti. Sana lisede ders çalıştırırdım, şimdi patronum oldun. Bir sonraki hayatımda ders çalışmayacağım." Gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdığını fark ettim.

Ben. Bu oyunu. Bozarım.

"Basat burada kamera var mı?"

"Basat Bey diyeceksin. Ve hayır. İzlenmekten hoşlanmam." Kaşlarımı kaldırıp indirdim.

"Yani şimdi kavga edip sonunda öpüşürsek falan personele ifşa olmayalım diye dedim." Gözlerini yavaşça iriltti, bakışlarını kaçırdı. "Söylesene, benden sonra kaç kişiyi platonik yaptın." dedim içimi acıtan öfkeyi saklamaya çalışarak. Ona üniversiteye gideceği için kızmamıştım. Ayrılmaya birlikte karar vermiştik çünkü yapamayacağımızı biliyorduk. Geleceği söz konusu olmuştu ve gerçekten hiç öfkelenmemiştim. Beni tek sinirlendiren nokta İstanbul'a döndüğü halde bana haber vermemesiydi. Gerçi ne diyecekti? Eski sevgilim ben geldim. Hadi tekrar birlikte olalım?

"Kimseyi." dedi göz devirerek. Kaşlarımı kaldırdım. "Senin aksine ben sevmediğim biriyle çıkmam. Senin dışında tek bir kişiyle birlikte oldum o da biyoloji hocasıydı. Nedenini biliyorsun." İşte duymak istediğim o muazzam cümleler! Mutluluğumu belli etmemeye çalışıp burnumu diğer yöne diktim. "Saçlarını neden kestirdin?" diye sordu beni yavaşça süzerek.

"Bilmem. Böyle erkekler daha çok beğeniyor." diye yalan söyledim. Suratında önce şaşkın, sonra soğuk bir ifade oluştu.

"Nerde kaldı bu kadın ya?" dedi buz gibi bir sesle, başını kapıya çevirdi.

"Cihan ve Batu nasıllar?" diye sordum konu olsun diye.

"Antalya'dalar. Tatile gittiler."

"Ayrılmadılar yani?" Başını iki yana salladı. Oflayıp masaya yattım. "Ne aşklar var."

"İnsan imreniyor." diye mırıldandı kısık sesle. O sırada kadın girdi içeri.

"Hi! I'm sorry, I'm late."

"No problem." dedi Basat ellerini havaya kaldırıp. Kadınla birbirimize alaylı bir bakış attık. Sorun şuydu ki, no prablım değil ciddi ciddi no problem demişti.

*

Çevirdiğim dosyaları vermek üzere Basat'ın odasına yürüdüm. Kapı çalma adetim olmadığından değil de sırf Basat'ı kızdırmak ve ne yaptığını anlamak için direkt içeri daldım.

:))

Genç bir çalışan vardı içerde ve tam Basat'ın önünde masasına oturmuş, bacak bacak üstüne atmıştı. Basat kadının çıplak bacaklarından başka her yere baktığı için mutlu, kadını dövmek isteğiyle kaşınan ellerimle birlikte sinirli bir şekilde içeri girdim. İkisi de hızla bana dönerken kadın hemen ayağa kalkıp eteğini düzeltti.

"Seni sonra ararım." dedi topuklusundan çıkan sesler sessizliği yararken kapıya ilerledi. Basat'la birbirimizin gözünün içine içine bakıyorduk.

"Arama." dedim omuz üzerinden kadına bakarak. Kadın olduğu yerde duraksadı.

"Pardon?" dedi gülerek.

"Arama." diye tekrarladım. Bana doğru bir adım attı ama Basat ayağa kalkıp gülümsedi ona.

"Ben onunla ilgileneceğim, siz çıkabilirsiniz." Kadın bana sinirli bir bakış atıp dışarı çıktığında Basat'a döndüm. "Ne yapıyorsun sen?" dedi sinirli bir sesle bana.

"Burası iş yeri. Fuhuşa hoş bakmıyorum. Ne o öyle bacaklarını masana yayıyor falan." Bana kötü bir bakış atıp yerine geri oturdu. "Dosyalarını getirdim." Masaya resmen fırlattım kağıtları sinirli bir tavırla. "İnsan bir ingilizce öğrenir. Mimar birde ya..." diye homurdanarak kapıya yöneldim.

"Barış Bey saygı lütfen! Sizi işten atmak istemiyorum." Alayla güldüm.

"Atamazsın zaten. Sende o yüreği göremiyorum." Dışarı çıkıp kapıyı kapattım. Vay be! Yürü be Barış!

*

Çıkışta Aslı beni arayıp kapıda beklememi söyledi. O erken çıkmıştı. Kapıya çıkıp beklemeye başladım. Elinde iki kahve bardağıyla geldiğini görünce gülümsedim. Kapıdaki banklardan birine yerleştik. "Teşekkür ederim." dedim kahveyi alırken.

"Ee, alıştın mı patronuna?" İçimden bir ses bana Basat için yaklaştığını söylüyordu ama...

"Yani evet." diye mırıldandım. "Sen nasılsın?"

"İyi. Bugün bir görüşmem oldu. Ayda bir gelir anca zaten. Senin kadar yoğun olmam. Adam o kadar gıcıktı ki..." O anlatmaya devam etti ama ben duymadım. Basat içerden kolunda sabahki kızla çıkınca şalterler attı benim. Ama kız koluna yapışmış resmen. Basat rahatsız olmuş belli. O ifadeyi tanırım.

Beni görünce hemen kolunu saçlarına atıp kızın çıkmasını sağladı. Ama ben çoktan görmüştüm bile. Bakışları Aslı'ya kaydı, sonra tekrar bana kaydı. "Aslı." dedim lafını keserek. Tam yanımızdan geçerlerken konuştum. "Benim eve gidelim mi?" Aslı şaşkınlıkla bana baktı. "İçeriz, dertleşiriz." dedim Basat biraz uzaklaşınca. Basat ilerde kadını bir arabaya bindirdi, bana döndü kısa bir an.

"Bilmiyorum." dedi, başını eğdi.

"İstemiyorsan sorun değil. Yeni tanıştığın biriyle zor, biliyorum." Başıyla hafifçe onayladı. Basat evime gidiyoruz sansın diye ayağa kalktım. "Gel biraz yürüyelim bari. Burda oturmak olmuyor, soğuk." Yürümeye başladık yavaş yavaş. Basat tekrar gözlerini bizden tarafa dikti.

"Barış!" diye seslendi bir anda. İkimiz de durup ona döndük. Yanımıza yetişti çabucak. "Gel biraz." dedi kolumdan tutup beni çekerek. "Barış'ı bugün çalıyorum. Halletmemiz gereken dosyalar var." dedi Aslı'ya doğru.

"Hayır yok." dedim Basat'a bakarak.

"Kes sesini." diye homurdanıp beni arabasına bindirdi. O araba. İlk öpücüğümüz. Bana gül aldığı. Arka koltukta seviştiğimiz. Gülümseyerek başımı eğdim.

O kadar paran var ama arabana kıyamıyorsun. Umutlanmadan edemedim.

Kibrit (Gay)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin