Bebeğim

3.3K 134 0
                                    


Gül kendini biraz daha toparlamıştı. Artık ağlamıyordu, kendisine acımıyordu. Zaten bir işi de yoktu artık. Halası ısrarla onun psikolojik tedavi almasını istemişlerdi. Ama Gül biliyordu ki bu durumu hiç bir psikolog  anlamaz üstelik Amerikalı bir psikolog  hiç anlamazdı. Ona nasıl bir durumda olduğunu töreleri nasıl anlatacaktı. Kendisi bile anlamamışken elin Amerikalısı nasıl anlayacaktı. Yine de kırmadı Kabul etti. Bir aydır gittiği terapist iyi gelmişti ona. İçindeki her şeyi anlatmıyordu ama yine de orada oturmak konuşmak hoşuna gidiyordu.

Bir gün yine psikoloğun yanına giderken, binanın içine girdiğinde asansöre yöneldi. Kendisiyle birlikte asansörü bekleyen birisi daha vardı.  İkisi de bindiler. Gül yanındaki kişiye bakmıyordu bile. Asansörden inerken o yabancı da arkasından inmişti. Kapıya yöneldiği sıra gözleri karardı sanki her şey dönüyordu çevresinde. Elini başına götürmüş diğer eliyle de tutunacak bir yer arıyordu ama elleri hep boşlukta kalıyordu. Aniden düşerken biri onu yakalamıştı.

Gözlerini açtığında bir hastahane'nin acil bölümündeydi. Baş ucunda da bir yabancı vardı. Nerede olduğunu anlamaya çalıştı önce sonra da kendisine meraklı gözlerle bakan yabancıya baktı. Karşısındaki adam kendisine İngilizce sorular soruyordu. Nasılsınız falan?

Gül sadece şaşkın bir vaziyette ona bakıyordu. O an yanlarına hemşire geldi Gül'e adını soruyordu. Kimliği çantasında olmadığı için kim olduğunu kaydedememişlerdi. Gül usulca sorulara cevap veriyordu. Yanındaki adamın yüz ifadesi değişmişti, gülüyordu sadece. Hemşire sorularını sorduktan sonra doktorun geleceğini söyledi ve gitti. Yabancı hala gülüyordu.

Gül sinirlenerek "ne gülüyorsunuz?" Diye sordu.

Adam gülümseyerek "hiçççç" diyordu. "böyle tesadüf olmaz diye gülüyordum" diye cevap Verdi. Gül Türkçe konuştuklarının farkında değildi.

"Ne tesadüfü , ben size tanımıyorum bile siz bana tesadüften bahsediyorsunuz. Hem siz kimsiniz ne işiniz var yanımda?"

Adam gülmeyi bırakmıştı. "Yaaa! demek öyle küçük hanım. Biz sizin hayatınızı kurtalarım ve siz beni azarlayın olacak şey değil. Ben olmasam ne olurdu haliniz acaba?"

Gül bir an elini alnına götürdü sadece düşmek üzere olduğunu hatırlıyordu. Birinin kendisini tuttuğunu farketmemişti bile.

"Şey" dedi "özür dilerim ama ben bir şey hatırlamıyorum, sadece gözlerimin karardığını hatırlıyordum."

"Işte o anda size düşmekten kurtaran o kahraman benim" diyerek gülümsemişti.

Gül hala bu ukala adama bakıyordu. "Peki tesadüf meselesi ne? Kafamı bir yere vurmadıysam eğer gerçekten de sizi tanıdığımı zannetmiyorum."

Adam hala gülüyordu. Bu adam ne kadar da gülümsüyordu böyle.

"Evet tanışmıyoruz ama küçük hanım pek de yabancı değiliz birbirimize. Farkında değil misiniz benimle Türkçe konuşuyorsunuz ve ben sizi anlıyorum."

Gül birden elini ağzına götürdü. Evet gerçekten de bu yabancı adamla Türkçe konuşuyordu. Nasıl bir tesadüftü böyle tam bayılacakken kendisini bir Türk tutmuştu.

"Siz adınızı ve nereli olduğunuzu söyleyince sizin de Türk olduğunuzu anladım bu yüzden gülüyordum."

Gül de dayanamamıştı o da gülüyordu. Kahkahası acil odasını doldurmuştu. Uzun zamandır ilk defa bu kadar içten gülüyordu kendisi bile farkında bile değildi.

Doktorun gelmesiyle ve onlara sert sert bakınca ikisinin de gülüşleri yarım kalmıştı. Yaramaz çocuklar gibi doktoru görünce suçluluk edasıyla susmuşlardı.

BİR GÖNÜL 'E AŞK  GiRINCE(TAMAMLADI)जहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें