O Benim Karım!

2.8K 127 0
                                    


Başaran konağında yeni bir gün çoktan başlamıştı. Kamber ağa konağın avlusunda olan şark köşesinde oturmuş sabah kahvesini içiyordu. O sırada kahya ağasının yanına geldi. Ellerini önüne birleştirmiş başı yerde Kamber ağanın karşısında durdu.

"Ağam destur var mıdır? Aşiret ağaları gelmiştir, görüşmek isterler."

"Neredeler şimdi? Hem neden gelmiştir ki onlar. Karar verilmiştir, o hainlerden cevap beklerik."

"Bilmirem ağam. Mercan ağa da başlarında dır."

Kamber ağa düşüncelerle ayağa kalktı. Eğer Mercan ağa da varsa içlerinde gelişlerinde gerçekten de bir sorun vardı. Mercan ağanın sözünün üstüne söz söylenmezdi Urfa'da.

"Tamam kahya sen onları hemen odaya al onları ben de gelirem şimdi."

"Çoktan almışam ağam. Selim ağam da yanlarındadır."

"Selim ağa da mı onların yanında? Neler oluyor kahya. Bilmediğim neler döner buralarda?"

"Bilmirem ağam. Yalnız sizi beklerler."

"Tamam kahya, gidelim görelim hele ağaların derdi nedir?"

Kamber ağa oturma odasına girdiğinde iki aşiretin ileri gelenleri karşılıklı sedirlere oturmuş kendi aralarında tartışıyorlardı. Selim ayakta ağaların konuşmalarını dinliyordu. Mercan ağa baş köşeye oturmuş elindeki tespihini sallıyordu düşünceli bir şekilde.

"Selamünaleyküm ağalar. Hoş gelmişseniz?"

Kamber ağanın içeri girmesiyle Mercan ağa hariç herkes ayağa kalktı ve Kamber ağaya selam verdi. Kamber ağa da yerine oturduktan sonra Mercan ağa bakışlarını Kamber ağaya çevirmişti.

"Kamber ağa, bilirem ki bizim buraya gelişimiz seni şaşırtmıştır. Ama inşallah gelişimiz hayırlı bir iştir."

"Açıkçası ağalar şaşırmadım dersem yalan olur. Zira çoktan töre kararını vermiştir. Bizim tarafımıza beklemek düşmüştür. Yine Maho ağanın insafına kalmışıktır. Ama benim düşüncem odur ki Maho ağa yine bir hainlik peşindedir."

"Merak etme Kamber ağa bu defa kimse hainlik peşine düşmeyecektir. Bu defa bu işi kökünden halletmeye gelmişek. Sen de bilirsin ki Kamber ağa bu kan iki aşireti de bitirmiştir. Defalarca bitirilmeye çalışılmış ama başarısız olunmuştur. Bunun nedenlerine değinmeyeceğim gayrı. Ama bu işe burada son verilecektir Kamber ağa. Sen de büyüklüğünü ağalığını gösterip bu işe karşı gelmeyeceksen ağa."

"Doğru dersin Mercan ağa. Biz asla savaş peşinde koşmak istememişek. Barışı bozan biz değil Hancıoğulları olmuştur bunu da kimse unutmaya. Eğer varsa bir çözümü benim kabülümdür. Lakin bu aşiretin başı ben değilem oğlum Selimdir ağa olan. O ne derse odur."

" O zaman Selim ağa ne karar vermiş olursa olsun kabulündür öyle mi Kamber ağa? doğru duyuyorum."

"Öyledir Mercan ağa. Zira Selim ağanın doğru kararı vereceğine hiç şüphem yoktur."

Selim, sessizce kapının olduğu yerde ayakta duruyor Mercan ağa ve babasının konuşmasını dinliyordu. Bir karar vermişti vermesine de doğru karar mı vermişti onu bilemiyordu işte. Bugün bu konakta ya bir barış olacaktı ya da büyük bir savaş olacaktı. Selim ağa bunun farkındaydı ve omuzlarındaki yük daha da ağırlaşmıştı. Belki de ağalığı boyunca verdiği en büyük karardı bu.

"Unutma bu sözünü Kamber ağa ve şunu da unutma ki ağalar sözünün eridir. Senin sözünü her iki aşiret duymuş ve onaylamıştır. Şimdi ise benimle gelen bir kişiyi size takdim ederem ağalar. Zira bu gelen kişi bütün dengeleri değiştirecektir. Lakin ben bir karar vermişem ve herkes bu karara uyacaktır o kadar."

İki aşiretin ileri gelenleri birbirlerine baktılar. Gelen kişi kimdi? Mercan ağa ise ne karar vermişti. Kimse Mercan ağanın ne karar verdiğini bilmiyordu. Mercan ağa kararımı sonra açıklayacağım demişti çünkü. Herkes pür dikkat Mercan ağaya bakıyordu. Mercan ağa ise sadece bir kişiye bakıyordu. Selim ağaya!

"Selim ağa!"

Selim, daldığı düşüncelerden Mercan ağanın sesiyle uzaklaşmıştı. Mercan ağaya bakıyordu ne diyecek diye.

"Buyur Mercan ağam. Bir emrin mi var?"

"Vardır Selim ağa. Sen içimizde en genç olansın. Benim verdiğim karar en çok seni ilgilendirir. Sen de razımısan benim verdiğim karara?"

"O nasıl sözdür Mercan ağam. Senin sözünün üstüne söz söylemek haddime değildir. Verdiğin karar kabulümdür ağam bilirsin"

"Öyleyse konuğum içeri gelsin hele"

Demişti ve herkes kapıya bakmaya başlamıştı. Pür dikkat sürpriz konuğu beklemeye koyulmuşlardı. Beklenen konuk yavaşça içeri girdi. O anda ağalar gördükleri kişiyle şaşkına dönmüşlerdi. Herkes birbirine bakıyordu ve uğultular çoğalmaya başlamıştı. Kamber ağanın bakışları kararmıştı öfkeyle ayağa kalktı. Selim ağanın ise gözlerinde özlem vardı. İçeri yavaş yavaş giren kişiye bakıyordu. Onun attığı her adım Selim'in yüreğini dağlıyordu ve iki aşirete de belki barış belki de savaş getiriyordu.

Gül, içeri girdiğinde bütün bakışları üzerinde hissedince ürkmüştü. Korkuyla usul usul odanı ortasına doğru yürüdü. Bir an bakışları sağ tarafındaki Selim'e kaydı. Selim tepkisiz ona bakıyordu. Daha fazla ilerleyemedi ve odanın ortasında durdu. Mercan ağa hiç istifini bozmamış oturmaya devam ediyordu. Diğer ağalar çoktan ayaklanmaya başlamıştı bile.

"Sen! Senin ne işin vardır burada Hain!"

Diyerek Kamber ağa Gül'e doğru yürümeye başladı. Gül, bir adım geri gitti korkuyla. Kamber ağa hızlıca yanına gelmişti ve elini kaldırdı Gül'e tokat atmaya hazırlanıyordu. Gül, korkuyla gözlerini yummuş çoktan yüzünü sağ tarafa çevirmişti bile.

"Baba dur! Yapma."

Demişti Selim ağa ve babasının elini havada yakalamıştı. Kamber ağa öfkeyle oğluna bakıyordu. Gül usulca gözlerini açtı ve baba oğula şaşkın bir şekilde bakıyordu.

"Sen nasıl beni durdurursan oğul. Bu hain benim evime nasıl gelebilir? Canına mı susamıştır?"

"Evet Kamber ağa ben buraya ölümü göze alarak geldim. Ölümün çarkına bir kez daha girmeye geldim. Kendi ayaklarımla ve bu defa kendi rızamla geldim."

"Densiz seni. Bir de bana cevap verme cüretinde bulunursan öyle mi? Merak etmeyesen bugün buradan sağ çıkmayacaksan. Hainin soyu!"

"Benim soyum hain değil Kamber ağa! Bana olan nefretini bana söyle aileme laf ettirmem sana."

"Küstah! Kendini bilmez hadsiz. Gelmişsen kapıma bir de bana laf yetiştirirsen öyle mi? Selim ağa şu kadını sustur yoksa ben mi susturayım ha!"

Selim, arada kalmış bir babasına bir de Gül'e bakıyordu. Ne yapacağını o da bilmiyordu. Mercan ağaya baktı çaresizce. Mercan ağa ise öylece olanları izlemeye devam ediyordu.

"Baba yapma. Önce bir sakinleş otur hele."

"Sakinleşeyim öylemi? Sen ne dersen oğul? Karşımızdaki kimdir görmezmisen? Seni, aşiretimizi yüz üstü bırakıp giden, şerefimizi iki paralık eden haindir. Kendi ayaklarıyla eceline gelmiştir hain"

"Baba onun kim olduğunun farkındayım. Beni dinle önce otur, sakin sakin konuşalım"

"Ne oturması oğul? Oturma vaktimidir şimdi? İşte namusunu iki paralık eden kadın karşındadır. Erkekçe çekip silahını vuracağına beni durdurursan.Senin aklın başındamıdır oğul?"

"Baba yeter. Sözlerine dikkat et. O benim karım!"

Dedi Selim öfkeyle. Sonunda haykırmıştı içindekini.

Kamber ağa oğlundan belki de enson duyacağı sözü duymuştu ne demek karım? Bakışlarını Gül'den çevirmiş oğluna bakıyordu.

Gül, Selim'in söylediğini duyduğunda soğuk kanlılığını korumaya çalıştı.Selim ağanın gerçek ağalığını bugün gözleriyle görecekti. Bakalım Selim ağa ağalık sınavını verebilecekmiydi ve gerçekten töresini aşiretini karşısına alabilecekmiydi?Bakışlarını iyice sertleştirmişti. Artık ne olacaksa olacaktı bugün...


BİR GÖNÜL 'E AŞK  GiRINCE(TAMAMLADI)Where stories live. Discover now