Yanlış Yaptın Selim ağa!

3.3K 122 0
                                    

Aradan bir hafta geçmişti. Kamber ağa ile Gül'ün arasındaki yemek gerginliğinden sonra Gül, onların bulunduğu masaya asla oturmamıştı. Yemeğini evin çalışanlarıyla yiyiyor ve mecbur kalmadıkça odasından çıkmıyordu. Kendisini odasına hapsetmişti resmen. Ama bu ailenin içinde olmak ona huzur vermiyordu. Oğlunun varlığıyla yetiniyordu artık. Selim den de umudunu kesmişti. Selim, o günden sonra Gül ile ailesi hakkında konuşmamıştı. Zaten arada bir geliyor ve oğlunu seviyor, sonra da çekip gidiyordu kendi odasına, kendi hayatına. O zaman arkasında bıraktığı enkazın farkına bile varmıyordu. Gül, Selim'in her gece Dilan'ın yanına gitmesine dayanamıyordu. Sevdiği adam için bir hiç olmak zoruna gidiyordu. Onu başka bir kadının yanında görmek canını acıtıyordu. Selim ile aralarındaki tek bağ oğullarıydı ve başka bir bağları yoktu. Oysa Gül, her gün azalmak yerine çoğalan aşkından artık yorulmuştu. Taşıyamıyordu bu gönlündeki aşkını.

Odasının avluya bakan penceresinden dışarıyı seyrediyordu. Selim, kahvaltı masasından kalkmış işe gitmek için çıkışa doğru gidiyordu. Arkasında da Dilan vardı. Dilan, elinde Selim'in ceketi onu takip ediyordu. Çıkışa geldiklerinde Dilan kendi elleriyle Selim'in ceketini giydirmeye başlamıştı. Gül, bu manzarayı gördüğünde kalbinin sıkıştığını hissetmişti. Kıskanıyordu onu, hemde delicesine kıskanıyordu. Ama o başka bir kadına aitti. Asla da onun olmayacaktı. O hep böyle pencere kenarlarında gizlice seyretmekle yetinecekti. Neydi bu? Neyin bedeliydi? Bu sevda daha ne kadar canını yakmaya devam edecekti? Perdeyi hızlıca örttü ve öfkeyle odanın içinde dolanmaya başladı.

Hakan, sağlık ocağında ilaç listesini kontrol ederken ziyaretçi olarak kesinlikle Selim'i beklemiyordu. Selim, bir süre odanın kapısının önünde ilaç dolabının önündeki arkadaşını izledi. Keşke arkadaşı gibi bir hayatı olsaydı. Keşke mesleğini yapabilse ve bu ağalık aşiret işleriyle uğraşmak zorunda kalmasaydı. Onun hayali değildi ağa olmak, onun bir tek hayali vardı doktor olmaktı. Onu da olmuş ama yapamıyordu.

" Kolay gelsin doktor bey"

Hakan işine o kadar çok konsantre olmuştu ki, duyduğu sesle aniden irkildi ve elindeki ilaç kutusunu düşürmüştü. Arkasın döndüğünde arkadaşını görmüştü. Selim'i gördüğünde şaşırmıştı. Zira uzun zamandır Selim onun yanına gelmiyordu. En son Selim'in ikinci düğününde görüşmüşlerdi. O zamanlar Selim'i kararından döndürmeye çalışmış ama becerememişti ve araları açılmıştı. Zaten düğününden sonra da Selim eski Selim olmamıştı. Şaşkın bir şekilde

"Selim!"

Demişti.

"Buyurun benim" demiş gülerek içeri girmişti Selim. Hakan hala şaşkın şaşkın arkadaşına bakıyordu. Selim gülümsüyordu. Bu durumda bir terslik vardı. Selim uzun zamandır gülmeyi unutmuş gibiydi.

"Senin ne işin var burada?"

"Ne demek ne işin var? İnsan arkadaşının yanına gelemez mi? Hem istemezsen giderim yani"

Deyip çıkışa yönelmişti.

Hakan üzerindeki şaşkınlığı attıktan sonra

"Saçmalama Selim, gel içeri. Senin buraların yolunu unuttuğunu zannediyordum"

Dedi sitemkar bir şekilde.

Selim, arkadaşının sitemini anlamıştı. Arkadaşı haklıydı sitem etmekti.

"Yolumu kaybettim be dostum."

Dedi Selim hüzünlü bir şekilde. Hakan da aynı hüzünle arkadaşına baktı. Ve usulca kollarını açtı arkadaşına. Selim, Hakan'ın bu hareketine gülümsemiş ve arkadaşının yanına gitmiş, ona sıkıca sarılmıştı. İki arkadaş uzun zamandan sonra sıkıca sarılmışlardı birbirlerine. Hakan, Selim'e çok kırılmıştı ama şu anda bütün kırgınlığı gitmişti. Dostlukta öyle bir şey değil miydi zaten, insan dostunu affetmeyecekte kimi affedecekti.

BİR GÖNÜL 'E AŞK  GiRINCE(TAMAMLADI)Where stories live. Discover now