Sırat Köprüsü

2.5K 119 12
                                    


Gül, konağın avlusunda oturmuş boş boş etrafa bakıyordu. Susmuştu, susturulmuştu. Artık tek kelime edecek takati kalmamıştı. Oğlu yoktu, canı yoktu. Onun için katlanmıştı her şeye ama artık katlanması için bir nedeni yoktu. Uyku nedir bilmiyordu zaten. Sabahki hali geldi aklına, çılgına dönmüştü Kamber ağanın karşısında. Sonrasında ise gözlerinin karardığını hissetmişti en son gördüğü bir çift ela gözdü. Gözlerini açtığında ise kendisini odasında yatarken bulmuştu. Hızlıca yatağından kalkmış ve yan tarafındaki boş beşiğe bakmıştı.

Beşiğin yanına geldiğinde, bebeğinin beşiğini boş görünce ağlamaya başlamıştı.Rüya değildi hiçbir şey. Her şey yaşadığı acı gerçekti. Sonra da dışarı çıkmıştı. Konak hiç olmadığı kadar hareketliydi. Tanıdığı tanımadığı bir çok insan vardı konakta. Hiç birisi ile ilgilenmedi. Onların hiç biri umrunda değildi. Kalabalığın arasından birisi kararlı adımlarla yanına doğru geliyordu. Onu bir yerden tanıyordu, dikkatlice baktığında kendisine doğru gelen kişinin Başkomser Emre olduğunu görmüştü.

Başkomser Emre yanına geldiğinde sadece boş gözlerle bakmıştı ona. Başkomser Gül'e birkaç soru sormuştu. Ama net bir cevap alamamıştı. Karşısındaki kadına acıyarak bakmıştı. Onu en son hastanede görmüştü ama oradayken bile bu kadar bitkin ve zavallı durmuyordu. Karşısında resmen yürüyen ceset vardı. Sorularına cevap alamayınca uzaklaşmaya karar vermişti. Giderken bebeği bulacağına dair Gül'e içtenlikle söz vermişti. Gül ise ağlayarak karşılık vermişti. Ondan sonra da kimse yaklaşamamıştı Gül'ün yanına. Hatta Havin bile Gül'ün yanına gitmeye cesaret edemiyordu. Çünkü kendisini suçlu hissediyordu.

Gül, kalabalıktan kaçarcasına konağı terk etmişti. Oğlunu araması gerekiyordu. Gerekirse her tarafı tek tek bakacak ve oğlunu bulacaktı. Bu düşünceyle Urfa sokaklarını dolaşmaya başlamıştı. Yarası ona pek yardımcı olmasa da ağrılarını hissetmemeye çalışarak yavaş yavaş da olsa sokaklarda dolaşmaya devam etmişti.

Şimdi ise konağın avlusunda oturmuş boş gözlerle karşıya bakıyordu. Konağa nasıl geldiğini bile hatırlamıyordu. Zaten onun için bir önemi de yoktu. Şu anda oğlundan başka hiçbir şey önemli değildi.

Dilan, bağ evininin bahçesinde oturmuş elindeki çayını yudumluyordu. Bir yandan da sinsi sinsi gülmeyi ihmal etmiyordu. Tek bir hamlesiyle bütün Urfa'yı ayağa kaldırmıştı. Zavallı insanlar diyordu içinden yitiklerini yanlış yerde arıyorlar. Barış bebeği günlerdir Antep'te tutuyordu. Şimdilik gizlemekle yetinmişti. Daha sonrasında ne yapacağını henüz düşünmemişti. Aslında kaçırır kaçırmaz ortadan kaldırmayı düşünmüştü ama nedense bir an kıyamamıştı. Belki de hormonları yüzünden bu kadar yumuşamıştı. Yoksa o velet şu anda hayatta olmayabilirdi. En güzeli de kimse ondan şüphelenmiyordu. Baran amca'da aramalara katıldığı için bağ evine gelmiyordu ve Dilan işlerini rahat bir şekilde halledebiliyordu. Bunun rahatlığıyla çayını içmeye devam etti.

İki gün olmuştu. kimse de ne bir uyku ne de bir huzur kalmıştı. Selim iki gündür ortada yoktu zaten. Gül ise Berfin'in verdiği ilaçlar olmasa ayakta bile duramayacaktı. Berfin'in zorlada olsa Gül'e ilaçlarını içiriyordu. İlaçların yüzünden iyice ruh gibi olmuştu. Çevresini algılamıyordu bile. İlaçlar sayesinde uyuyordu. Yemek yiyip yemediğini bile bilmiyordu. İçi acıyordu. Canı çok yanıyordu. O artık yoktu, oğlu yoksa o da yoktu.

Sabahın ilk saatleriydi etraf biraz daha sakindi. Ama bir saate kalmaz konak yine geçmiş olsuncular ve oh olsuncular tarafından doldurulurdu. Gül, bulunduğu yerden usulca kalktı ve çıkışa doğru yürümeye başladı. Konak onu boğuyordu kendisini bir an önce dışarı atmak istemişti. Sokak başına doğru ilerlerken bir taksi görmüştü. Sarı taksinin yanında bir adam taksiye yaslanmış elini dolamış öylece bekliyordu. Adam Gül'ü görünce hareketlenmişti hemen.

BİR GÖNÜL 'E AŞK  GiRINCE(TAMAMLADI)Where stories live. Discover now