Artık Kaçmak Yok.

2.8K 124 0
                                    

Pencereden dışarıyı izliyordu boş gözlerle. Kış aylarının sonlarına geliniyordu. Hava ne kadar ısınmasa da kar yerini usulca yağmura bırakmıştı yerini. Dışarıda yağan yağmura göz yaşları eşlik ediyordu Gül'ün. Hastaneden çıkalı bir hafta olmuştu. Yaralı kolunu tuttu. Hala tam olarak iyileşemediği için sol elini kullanamıyordu. Göz yaşlarını elinin tersiyle usulca sildi. Biliyordu ki asıl yarası kolunun yarası değil gönül yarasıydı. Selim'in nasıl olurda bu kadar kötü olabileceğini düşünüyordu. Bu kadar acımasız bir insan olabileceği aklına bile gelmezdi. Resmen onu öldürmek istemiş ve üzerine kurşun yağdırmıştı. Bu kadar nefreti hak etmemişti o.

"Zaten sen intikamını en acı şekilde aldın. Daha ne istiyorsun benden?" dedi haykırır bir şekilde.

Usulca pencereden uzaklaştı. Oğlunun beşiğinin yanına geldi. Masum bebeği uyuyordu. Hiçbir şeyden habersiz hayattan habersiz sadece uyuyordu. Oğlunu hasretle öptü ve doya doya kokladı. Haftalardır ondan uzak kalmıştı. Yaşama sebebi olan evladına bile sahip çıkamamaktan korkuyordu artık. Zaten ona sütünü bile verememesi büyük bir acıydı onun için. Ne zamandır içtiği ilaçlar yüzünden oğlunu emziremiyordu ve bir süre daha emziremeyecekti. Bunların tek suçlusu ise yine en yakınıydı. Oğlunun öz babası yapıyordu bunu. Ondan mutlaka bunun hesabını soracaktı.Çocuğunun babasının Selim olması canını yakıyordu artık. Böyle bir vicdansız adamın çocuğunu büyütüyor olmak canını acıtıyordu. Oğluna olan sevgisi Selim'e olan nefretini geçemiyordu bir türlü.

"Sen benim nefes alışımsın bebeğim ve ben yaşadıkça sana kimse zarar veremeyecek söz veriyorum. Bu senin öz baban olsa bile. Onların yaşama amacı töre ise benim yaşama amacım da sensin. Bu annenin, çocuğuna sözüdür. Bil ki güzel yavrum, bu dünyada en güçlü insanlar annelerdir ve sözlerinden asla dönmezler."

Usulca oturduğu yerden kalktı. Gözlerindeki yaşı sildi. Ne zaman akmıştı o yaşlar farkında bile değildi.

Oturma odasına geçtiğinde Murat onu bekliyordu. Murat'ı görünce buruk bir gülümseme geçti yüzünde.

Murat Gül'ü hiç yalnız bırakmıyordu. Yine ziyarete gelmişti onu.

"Hoş geldin Murat. Geldiğini duymadım."

"Hoş bulduk Gül. Ben de yeni geldim zaten. Halan açtı kapıyı. Sen Barış'ı uyutuyormuşsun. Beklemek istedim, seninle konuşacaklarım var da."

Gül, Murat'ın karşısındaki koltuğa oturdu.

"Ne konuşacaksın benimle?"

"Gül Amerika'ya geri dönelim!"

"Anlamadım!"

"Buralardan gidelim Gül. Amerika'ya dönelim birlikte."

"Murat sen ne dediğinin farkında mısın? Ne dönmesi ben hiçbir yere gitmiyorum. Bir kurşun yedim diye kaçacak değilim."

"Beni yanlış anlama Gül, sana kaçalım demiyorum. Ama bu belaların içinde kalmamızın hiçbir anlamı yok. Yalvarırım gel benimle gidelim bu memleketten."

"Sen delirdin galiba Murat. Bu memleket dediğin bizim memleketimiz. En ufak bir aksilikte terk edip gitmek hiç doğru değil."

"Tabi ki burası bizim memleketimiz. Sen beni yanlış anladın. Galiba kendimi net anlatamadım. Yani buralardan derken Selim de kaçalım, gidelim buradan. Onun sana zarar vermesini istemiyorum.  Onun senin varlığını öğrenmesini istemiyorum"

"Zaten biliyor Murat"

Murat şaşırmıştı. Selim'in Gül'ü biliyor olması onu telaşlandırmıştı.

BİR GÖNÜL 'E AŞK  GiRINCE(TAMAMLADI)Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt