Beni Affet...

3.3K 129 1
                                    

Acil odasının kapısında beklerken, Selim sıkıntıdan ve meraktan yerinde duramıyordu. Gül'ün neden bayıldığını bilmek istiyordu. Şu anda Gül'den daha önemli hiç bir şeyi yoktu. Gözlerini açsın istiyordu. Onun o aşkla bakan gözlerini görmek istiyordu. Nasıl kör olmuştu da gözleri ona aşkla bakan kadını görememişti? Onun yüreğini paramparça ederken nasıl fark etmemişti bunu? Gülü onu seviyordu, ona aşıktı. Hala buna inanamıyordu. Belki ondan duyana kadar da inanamayacaktı.

Hastane çoktan kalabalıklaşmıştı bile. Berfin bile düğününü yarıda bırakmış koşa koşa arkadaşının yanına gelmişti. Hancıoğulları çoktan doldurmuştu hastaneyi. Onlarda en az Selim kadar telaşlıydı. Doktorun odadan çıkmasıyla herkes bakışını doktora dikti. Onun ağzından çıkacak kelimelere bakıyorlardı. Selim, ileri atılmış tam karşısında durmuştu doktorun.

Doktor, elini cebine sokmuş ciddi bir ifade takındı ve konuşmaya başladı.

"Hasta yakını kim acaba?"

Selim, hemen ileri atılmıştı. "Ben kocasıyım doktor bey. Karım nasıl, nesi var?"

"Lütfen odamda konuşalım, gelin benimle."

O sırada Maho ağada ileri atılmıştı. " Ben de onun dedesiyem. Torunumun nesi vardır hele bize de söyleyesen doktor"

"Tamam sizde gelin amca. Odam hemen şurada" diyerek eliyle odasını gösterdi.

Maho ağa Selim'e sinirli bir bakış attıktan sonra doktorun ardından odaya girmişti. Selim de odaya girince doktorun karşısına oturmuşlar onu dinliyorlardı. Doktor konuşmaya başladı.

"Gül hanımın durumu çok ciddi. Buraya getirildiğinde kan değerleri resmen sıfıra düşmüştü. Bünyesi çok zayıf düşmüş. Sanırım aç kalmış, ne zamandır yemek yemiyor?"

Maho ağa, sinirli bir şekilde Selim'e baktı. O adam ne hakla torununu aç bırakmıştı. Şu doktorun yanından bir çıksınlar o küçük ağaya soracaktı bunun hesabını.

"Şey, ben bilmiyorum. Yani bu aralar içine kapanıktı ama yemeğini düzensiz yediğinden haberim yoktu."

"Sadece bu da değil beyefendi. Eşinizin bünyesi çok zayıf, yakın zamanda ciddi bir rahatsızlık geçirdi mi?"

İşte bu olmamıştı. Selim, Maho ağanın yanında nasıl Gül'ün vurulduğunu söyleyecekti ki? Maho ağanın kendisine olan bakışları zaten " bir çıkalım dışarı seni öldüreceğim gibiydi."

"Aslında 1 ay önce ciddi bir ameliyat olmuştu. Silahla yaralanma."

Demesiyle, Maho ağa sinirle ayağa kalktı. Bu adam torununu vurmuşmuydu yani.

"Sen ne dediğinin farkında mısan Selim ağa. Ne demek silahla yaralanma. Sen benim torunumu vurmuşmusan?"

Selim de ayağa kalkmıştı. Şimdi bu inatçı yaşlı adama nasıl anlatacaktı olanları. Gül'ün kime benzediği belli oluyordu. Dişi Maho ağaydı sanki.

"Maho ağa yanlış anladın. Ben onu vurmadım, vurmamda zaten. Gül'ü öldüreceğime o tetiği kendime çekerim daha iyi. Başka biri vurmuş onu ben de sonradan öğrendim. Kendisi söyledi"

Bir anda derin bir nefes aldı. Ne de olsa pekde yalan söylememişti. Gül de söylemişti vurulduğunu. Ben biliyordum, o zaman yanındaydım demesi işleri daha da çıkmaza sokardı. Maho ağa hala ölümcül bakışlarını Selim'e göndermeye devam etti. İnanmamıştı ama inanmış gibi yapacaktı. Bu küçük ağanın ne haltlar yediğini öğrenirdi nasılsa."

"Lütfen oturur musunuz? Hastanın durumuyla ilgili bilgi alacağınıza kavgaya tutuştunuz. Sakin olun yoksa ikinizi de dışarı atacağım."

Doktorun ikazından sonra ikisi de yerlerine oturmuşlar, doktoru dinlemeye koyulmuşlardı. Kozlarını dışarıda da paylaşabilirlerdi.

BİR GÖNÜL 'E AŞK  GiRINCE(TAMAMLADI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin