Sil Baştan

2.6K 127 0
                                    


Konağın kapısı büyük bir gürültüyle açıldı. Adamlardan birisi çoktan merdivenleri tırmanmaya başlamıştı bile. Gül, usulca kararlı adımlarla konağın içine girdi. Avlunun ortasına geldiğinde durdu. İşte buradaydı, başladığı yere yeniden dönmüştü. Her şeye sil baştan başlayacaktı. Belkide buraya geri döndüğü için kendisini affetmeyecekti. Ama artık ne gidecek bir yeri kalmıştı ne de direnecek gücü kalmıştı. Sığınacak bir limana ihtiyacı vardı. Birilerinin ona yardım etmesi gerekiyordu, yoksa yok olup gidecekti. Sırlardan, kandırılmaktan, tek başına mücadele etmek yorulmuştu. O bunların hiç birini hak etmemişti ama hayat geçmişin bütün yükünü onun omuzlarına yüklemişti. Artık omuzları bunları taşıyamıyordu. Artık kaçmak yoktu. Kaçmaktan yorulmuştu artık. Ne olacaksa olacaktı. Bundan sonraki hayat ona ne getirecekti bilmiyordu ama sadece o acı çekmeyecekti. Bu hayatta herkes payına düşen acıyı yaşayacaktı. Bunu bir kişinin üzerine yıkmak bencillikti. Annesi, kardeşi ve hayatındaki diğer kişiler artık umrunda değildi. Umrunda olan tek şey kucağındaki bebeğiydi.

Hancıoğlu konağı artık eskisi gibi olmayacaktı. Bunlardan habersiz yatağında mışıl mışıl uyuyan Maho ağa kapısının ansızın çalınmasıyla uyanmıştı. Gece gece kimdi bu densiz? Nasıl olurda bu saatte kapısını çalarlardı. Öfkeli bir şekilde kapıyı açtı. Kaşları kalkmış ters ters adamına bakıyordu. Adam mahçup bir şekilde başını yere eğmişti. Sonra da eve gelen davetsiz misafirden bahsetti ona.

Maho ağa gelen kişinin adını duyar duymaz koştu. Balkondan aşağı baktığında meydanın ortasında kucağında bebeği ile dikilmiş duran torununu gördü. "Torunum!" diyebilmişti. Şaşkınlığını gizleyemedi. Onun ne işi vardı gece gece burada?

Gül başını kaldırmış kendisine şaşkın halde bakan Maho ağayı görmüştü. "Hayat ne garip" dedi içinden. Daha dün kendisini öldürmeye gelen adamın kapısına gelmişti çaresiz bir şekilde. Hayatını alt üst ettiğine inandığı bu adamdan nefret etmesi gerekirken o tam aksine onun kapısına gelmişti. Annesi gibi davranmamıştı. Annesi bu evden kaçmıştı Gül ise bu eve sığınmıştı.

"Cemile kadın" diye bağırmıştı Maho ağa.

Hala nasıl davranacağını bilemiyor balkondan aşağı öylece bakıyordu. Maho ağanın bağırmasıyla Cemile kadın yatağından hızlıca kalkmıştı. Ağasını yatağında göremeyince hızlıca neler olduğunu anlamak için kendisini dışarı atmıştı. Maho ağanın sesine sadece Cemile kadın değil konaktaki diğer insanlarda uyanmışlardı. Herkes neler oluyor dercesine odalarından dışarı çıkmışlardı. Sonra da Maho ağanın baktığı yöne baktılar. Gördükleri kişiye inanamışlardı. O kızın ne işi vardı burada? Herkes şaşkına uğramış ve oldukları yerde donmuş kalmışlardı. O sırada tek bir ses işitilmişti. Cemile kadın " Torunum!" diye adeta haykırdı.

Sonra yaptığını yanlış olduğunu düşünerekten ağasına baktı. Ama ağası sinirli gibi durmuyordu. Maho ağanın başını onaylarcasına sallamasıyla Cemile kadın hızlıca merdivenleri inmeye başladı ve hızlıca torununun yanına gitti.

Gül, karşısında beyaz yemenisiyle ağlamamak için kendini zor tutan yaşlı kadına baktı. Cemile kadın hala gözlerine inanamıyordu. Torunu karşısındaydı ona bakıyordu. Yoksa bir hayal miydi gördükleri? Bunu öğrenmesi için o kıza dokunması gerekiyordu. Titrek adımlarla biraz daha yanaştı karşısındaki kıza.

Gül, kendine usul usul yanaşan kadını gördüğünde içinde bir şeyler kırıldı. O kadın ne kadar içten bir şekilde bakıyordu kendisine. Bebeğini usulca yere bıraktı.

"Kızım sen misen? Yoksa hayalin midir bu gördüğüm" diyerek ağlıyordu.

Gül, gözleri nemli kollarını açtı yaşlı kadına. Yaşlı kadın açılan kollara karşılık hızlıca yanına geldi ve sımsıkı sarıldı torununa. Oydu işte rüya değildi. Doyamadığı, kıyamadığı torunu karşısındaydı işte. Ona sarıldıkça ağlıyordu. Hıçkırıkları bütün konağı dolduruyordu.

BİR GÖNÜL 'E AŞK  GiRINCE(TAMAMLADI)Where stories live. Discover now