DİLAN!

2.8K 127 6
                                    


Hapishanenin demir kapısı açılmasıyla birlikte Yusuf yaslandığı arabadan doğrularak kapıya yöneltti bakışlarını. Saniyeler içerisinde ise o kapıdan Selim çıkmıştı. Selim'in yüz ifadesi donuktu. Kaşlarını karartarak kendisine doğru gelen adamına baktı.

Yusuf, ağasının karşısına geldiğinde başını yere eğmiş ve ellerini önünde birleştirmiş ağasının emrini bekliyordu.

Selim ise çatık kaşlarını düşürmemiş karşısındaki adamına bakıyordu. "Uçak bileti hazır mı Yusuf?" dedi öfkeli bir şekilde.

Yusuf başını kaldırıp ağasının yüzüne baktı. "Evet ağam uçağınız 3 saat sonradır."

Daha erken yok muydu Yusuf? Ben sana hapisten çıkar çıkmaz Ankara'ya gideceğim demedim mi?

"Af buyurun ağam. En yakın uçak saati odur. Biz de onu ayarlayabilmişiz."

Selim, adamından aldığı cevaba hiç ama hiç sevinmemişti. Hapisten çıkar çıkmaz sevdiği kadını görmeye gidecekti. Onu o kadar çok merak ediyordu ki. Haftalardır hasret onu kasıp kavurmuştu. Hele ki onun en zor zamanlarında yanında olamamak bir işkenceydi Selim için. Hızlıca arabaya doğru yürümeye başladı. " O zaman bu üç saati boş geçirmeyelim Yusuf. Ben içerdeyken neler olmuş bir bakalım. Önce beni Hakanın yanına bırak" diyerek arabaya binmişti. Yusuf ta ağasının talimatıyla şoför koltuğuna geçmişti.

Başaran konağı telaş içerisindeydi. Mutfaktakiler yemekleri yetiştirmeye çalışıyordu. Kamber ağa ise günlerdir olduğu gibi odasından çıkmıyor ve penceresinden konağın içindeki hareketliliği izliyordu. Oğlu birazdan çıkıp gelirdi eve. Çok iyi biliyordu ki oğlu onun karşısına geçip hesap soracaktı. Haklıydı da her ne kadar yaptığı şey için bir kanıtı olsa da, oğluna haklılığını asla ama asla ispatlayamazdı. Çünkü her şeye rağmen oğlunun sevdiği kadını vurmuştu. Oğlu da haklı olarak hesap soracaktı. Kendisini buna hazırlamaya çalışıyordu. Bir şey daha takılmıştı kafasına, o kadına geldiği günden beri hiç iyi davranmamıştı hatta herkesin gözü önünde silah çekmiş vurmuştu bile ama her şeye rağmen o kadın nasıl olurdu da kendisini ele vermezdi. Acı acı gülümsedi. O kadına ikinci defa hayatını borçluydu. Resmen hayatına son vermeye kalkıştığı kadın yine onu kurtarmıştı. Adamlarının ona getirdiği bilgilere göre o kadın suçu kendi üzerine almış intihara kalkıştığını söylemişti. Aslında bir yandan haklı gibiydi bir nevi intihara kalkışmıştı. Çünkü kendisini hiç savunmamış gözlerini yummuş ölümünü beklemişti. Ama bu onu Kamber ağanın vurduğu gerçeğini değiştirimiyordu. O kadın çok farklıydı hatta annesinden bile farklı. Her şeye rağmen o kadının yüreği tertemizdi. Onun tek suçu annesine benziyor olmasıydı. Her şeyiyle annesiydi sanki. En az yüzü kadar kaderi de annesine benziyordu.Neredeyse sonu bile onun gibi olacaktı. Kamber ağanın vicdanını en çokta bu durum sızlatıyordu. Başkasının günahının bedelini o kıza yıkmıştı.

Dilan, aynanın karşısında gülümseyerek kendisini izliyordu. Selim'in hapisten çıkacağını öğrendiği zamandan beri hazırlanıp duruyordu. Aynadaki görüntüsünü beğenmişti. Ağasına güzel gözükmesi gerekiyordu. Onu etkilemek istiyordu üstelik o Gül denilen kadın da yoktu konakta. Yaptığı ince plan sayesinde ondan tamamıyla kurtulmuştu. Canını bir tek hazırlattığı sahte DNA raporunun kayıp olması sıkıyordu o kadar. Olay günü karmaşa bittikten sonra zarfı aramış bulamamıştı. Oysa o zarf planının son noktasıydı. O zarf sayesinde o küçük veletten de kurtulmuş olacaktı ne güzel. Ama o küçük velet her şeye rağmen konakta kalmaya devam ediyordu. Üstelik ise devamlı ağlayıp onu sinir ediyordu. Geceleri o veledin ağlama sesinden dolayı uyuyamıyordu bir türlü. Sonra elini karnına götürdü memnuniyetle okşadı karnını. Hele kendi oğlu bir dünyaya gelsin o veledin de pabucu dama atılırdı. Bu konağın tek gerçek torunu kendi oğlu olacaktı. Selim tek kendi çocuğunu sevecekti...

BİR GÖNÜL 'E AŞK  GiRINCE(TAMAMLADI)Donde viven las historias. Descúbrelo ahora