Davetsiz Misafir

2.7K 129 0
                                    


Sabaha kadar gözünü kırpmamıştı Selim. Evinde duramamış ve kendini dışarı atmıştı. Sonra da soluğu arkadaşının yanında almıştı. Kerem'in evinin balkonunda oturmuş güneşin doğuşunu seyrediyordu. Bu doğan güneş yeni bir günün yeni olayların habercisiydi. Sadece güneşin kızıllığını izliyordu. Aslında dışarıdan öyle görülüyordu. Gün aydınlandıkça Selim'in içi daha da çok kararıyordu. Geceki yaşadığı şey aklından çıkmıyordu bir türlü.

Akşam şirketten çıkmak üzereyken adamlarından Yusuf acele bir şekilde yanına gelmişti. Yusuf öğrendiği bilgileri ağasına nasıl aktaracağını düşünüyordu.

"Ağam acil bir durum vardır!"

Selim, anlamsız bir bakış atmıştı Yusuf'a. Zaten bir türlü bitmek bilmiyordu bu acil durumlar. Yorgunluktan hali kalmamıştı. Tek istediği evine gidip biraz dilenip sonra yine Gül'ün kapısında nöbet tutmak istiyordu o kadar.

"Yine ne var Yusuf, bu defa kim soktu başını belaya"

Yusuf bakışlarını yere çevirdi. Nasıl diyeceğini, söze nasıl başlayacağını bilemiyordu. Ama söylemek zorundaydı. Ağasının bu durumdan haberdar olması gerekiyordu.

"Şey ağam, konu gelin ağamla ilgilidir"

Selim, bir anda endişeye kapılmıştı.

"Yoksa Gül'e bir şey mi oldu?"

Eğer ona bir şey olduysa yaşayamazdı. Yusuf usulca başını kaldırdı. Ağasının telaşını görünce konuşmasına devam etti.

"Yok ağam o değildir. Yani öbürüdür" diyebilmişti.

O da nasıl hitap edeceğini bilememişti.

Selim, öbürü tabirini duyunca bir an Yusuf'un o halini gördüğünde gülmek istemişti. Yusuf resmen önünde şekilden şekle giriyordu. E adam haklıydı ne de olsa. Şu anda gelin ağa olan Dilan dı. Gül, hiçbir zaman değil gelin ağa olmak gelin olmak bile istememişti. Ama bir an rahatlamıştı. Dilan'a ne olabilirdi ki?

"Eee ne olmuş Dilan'a"

"Şey ağam, onu bulmuş!"

"Kimi bulmuş Yusuf? Bilmece gibi konuşma da doğru düzgün anlat."

Yusuf içinden artık benden günah gitti misali bir deli cesaretle ağasının gözlerinin içine baktı. Yeterdi zaten iki gündür takipleri sonucu öğrendiklerini daha fazla ağasından saklayamazdı. Artık bundan sonrası ağasının sorunuydu. Gerçi bu durumda ne yapılırdı o bile bilmiyordu. Ama ağasının dağılacağının farkındaydı. İki kadın arasında sıkışıp kalacaktı.

"Gül hanımı bulmuş ve onun pastanesinde işe başlamış ağam" dedi ve derin bir nefes aldı. Oh be işte söylemişti.

"Sen ne dediğinin farkında mısın? Ağzından çıkanı kulağın işitiyor mu senin?"

"Evet ağam doğrudur" demiş ve öğrendiklerini teker teker anlatmıştı. Dilan'ın bir haftadır pastanede çalıştığını. Gül'ün, Dilan'ı tanımadığını. En ince ayrıntısına kadar anlatmıştı.

Selim, duydukları karşısında şok olmuştu. O Dilan ne yapmıştı öyle. Bugün Dilan Gül'ün varlığını öğrenirse diğerlerinin onu öğrenmesi an meselesiydi. Gül'ü koruması iyice zorlaşacağa benziyordu. Üstelik Dilan böyle bir şeye nasıl cüret edebilirdi. Sıkıntıdan elleriyle saçlarını karıştırdı. Sonra hızlıca arabasına atladı ve ezbere bildiği yere hızlıca arabasını sürdü.

Pastane'nin içine girdiğinde, hızlıca etrafı kolaçan etti. Dilan'ı hiçbir yerde göremedi. Çalışanlardan birini durdurdu ve ona Dilan'ı sordu. O da mutfağı göstermişti. Mutfak kapısına geldiğinde. Donup kalmıştı. Gül'ü, Gül yüzü eli yüzü hamur içinde kahkaha atıyordu. O kadar doğal o kadar güzel duruyordu ki bu tabloyu ölünceye kadar izleyebilirdi. Sonra Gül'ün yanında duran Dilan'a baktı. Dilan bir şeyler anlatmaya devam ediyordu.

BİR GÖNÜL 'E AŞK  GiRINCE(TAMAMLADI)Where stories live. Discover now