Armağan

2.6K 130 4
                                    


Gül, Selim'in sözlerinden sonra dizlerinin üstüne çökmüş ellerini kalbinin üzerinde birleştirmişti. Kalbi çok acıyordu tıpkı Selim'in Dilan'ı pastaneden alıp gittiği gün gibiydi kalbinin acısı. Yüreği yanıyor kül oluyordu. Hıçkırıkları boğazında düğümleniyordu. O sırada baş tarafında bir gölge hissetmişti. Selim de Gül'ün tam karşısına dizlerini çökmüştü. Elleriyle Gül'ü omuzlarından tutuyordu.

Gül, ağlayan gözlerle Selim'e baktı bir süre. Sonra da hıçkıra hıçkıra konuşmaya çalıştı. "Gidemiyorum! Ben senden gidemiyorum. Canım çok acıyor, senin sevdanı yüreğim taşıyamıyor ama yine de gidemiyorum. Çünkü senden gidersem yaşayamam ben. Beni öldürsen de beni sevsen de fark etmez, ben senden ne kadar istesem de gidemiyorum. Biliyorum senin sevdan sonum olacak. Ben seni sevmekten öleceğim, bunu daha iyi anlıyorum ama sensizde yaşayamıyorum. Ben ben sana delice bir sevdayla vurgunum" demişti o sıra da sevdiğinin kollarında bulmuştu kendisini.

Selim sıkıca sarılmıştı sevdiğine. Hem sarılıyor hem de saçlarını öpüp kokluyordu. Gönül yarası, vazgeçilmez sevdasıydı Gül. O da ondan gidemezdi ki, vazgeçemezdi Gülünden. Gül çekip gitse de ardından yine gidecekti, ömrü onun peşinden koşmakla geçse bile gidecekti. Canın bir parçasıydı Gül, o yoksa yaşayamıyordu zaten. Yaşam kaynağı kollarındaki kadındı. O yoksa nefesi de yoktu. Onsuz nefes alışının bile bir anlamı yoktu. Ağlamaktan bitkin düşmüş sevdiğini kucağına aldı. Sevdiği zaten ellerini boynuna dolamış başını omzuna yaslamıştı. Hiçbir şey konuşmadı ikisi de. Selim usulca sevdiğini kollarında taşımaya devam etti.

Odalarına geldiklerinde Selim, Gül'ü yatağına yatırmıştı. O da yanına doğru uzanmıştı. Gül, hala kesik kesik hıçkırıyordu. Selim elleriyle karısının yüzüne gelen saçlarını tek tek tutarak yüzünden çekmişti. Gülünün ağlamaktan perişan olmuş yüzünü daha net görüyordu. Gül'ün başını kaldırdı ve göğsüne yatırdı. Gül de hiç itiraz etmiyordu Selim'e. Hatta o sıkıca sarılmayı tercih etti Selim'e.

"Seni vuran bir mafya babasıydı" demişti Selim. Gül hiçbir tepkide bulunmamıştı. Selim de hem Gül'ün saçlarını okşuyor hem de anlatmaya devam ediyordu.

"Murat'ın başına bela ettiği bir mafya idi. O zamanlar Murat'ın yanında seni görmüşler. Murat'ın canını yakmak içinde seni hedef seçmişler. Murat da intikam için o mafyanın ofisini basmıştı. Murat'ı fena dövmüşlerdi gittiğimde. Ben de onu alıp hastaneye getirmiştim. Murat'ın sevdiği kızın sen olduğunu bilmiyordum o zamanlar. Anneni hastanede görünce içime bir merak düştü ben de gizlice yoğun bakıma girdim. Seni öyle kabloların arasında gördüğümde canımdan can gitmişti sanki. Sen orada olmayı hak etmiyordun. Yüzün sararıp solmuştu adeta. O anda küçük bir kıriz geçirdin. Sen orda gözlerimin önünde ölümle cebelleşirken durup seyredemezdim. Ben de seni geri getirmek için elimden ne geliyorsa yaptım. Orada bulunmamın nedeni buydu işte Gülüm. Seni öldürmek aklımın ucundan bile geçmedi hiç. Senin beni terk edip gidişinde bile aklıma gelmedi bu ihtimal. Seni öldürmekle kendimi öldürmek arasında hiçbir fark yoktu Gülüm. Senin yokluğunla zaten bir ölüydüm ben, bir ölü seni nasıl öldürmeye kalkışabilir ki?" demişti.

Gül, o sırada başını Selim'in göğsünden kaldırdı. Selim'in o doyamadığı gözlerine bakıyordu. Ne diyebilirdi ki, diyecek hiçbir sözü yoktu. Selim'e inanıyordu, zaten ona inanmak istiyordu. "Ben çok korktum. Ben seni yine kaybedeceğim için çok korktum. İnsan en çok sevdiği ile sınanırmış. Ben de hep senin sevdanla sınanıyorum ne yapayım. Ne geliyorsa başıma senin sevdandan geliyor. Ama artık kabullendim ben, seni sevmek senin sevdanla sınanmak benim kaderim. Ne yapalım çekeceğiz artık sevmiş bulundum bir kere gayrı ne çare..." diyerek gülümsemişti. Daha sonra da sevdiğinin dudaklarını dudaklarında hissetmişti...

BİR GÖNÜL 'E AŞK  GiRINCE(TAMAMLADI)Where stories live. Discover now