Yüreğe atılan tokat...

2.9K 128 1
                                    


Saat gece yarısını gösterdiğinde Selim ağa konağa yeni gelebilmişti. Uzun zamandır yapmadığı bir şey yapmış ve Gül ile tartışmalarından sonra içmeye gitmişti. Merdivenleri bile zor çıkıyordu. Merdiven başına geldiğinde Gül'ün odasına kaydı bakışları. Sevdasına baktı, yüreğinin yangını o odadaydı. Gönlünün sahibi sadece birkaç adımlık mesafedeydi ama o yanına gitmeye korkuyordu. Gündüz çok kötü davranmıştı ona. O Gül'üne kıyamazdı ki hiç. "Ah be deli kadın, bir bilseydi Selim'in gönlündeki aşkı, bir bilseydi onun için yanıp kül olan yüreğini, belki o zaman duvarlarını yıkardı. Ama bu artık imkansızdı, çünkü kendine karşı nefretle doldurmuştu o kadını. Gül, hem ondan nefret ediyordu hem de kendisinden nefret ediyordu. Ne demişti o " sana ait olan her hücremden nefret ediyorum." Oysa Selim, onun saçından tırnağına kadar her şeyini seviyordu.Aldığı nefese bile aşıktı. Bir nefes bile olamıyordu onun için. Gözle bile görülemeyen o hava bile Gül'ün içine girebiliyorken o bir nefes kadar bile yakın olamıyordu sevdiğine karşı.ölüyordu onun için. Bu gönlündeki aşk sonuydu Selim'in. Birgün yakacaktı bu aşk onu yok edecekti. Külleri savrulacaktı gökyüzüne. Belki o zaman bir nefeslik şansı olacaktı Selim'in. Belki bir nefes olarak kaybolacaktı sevdasının bedeninde.

Ayakları aklını dinlememişti. Selim usul usul Gül'ün odasına doğru ilerliyordu. Kapının önüne geldiğinde bir an duraksadı. Girmeye cesareti varmıydı ki içeri? Bakamazdı Gül'ünün gözlerine, yapamazdı ki bunu. Ama yüreği aklını dinlemez olmuştu. Yavaşça kapıyı araladı, önce başını sokmuştu içeri. Gül oğlu ile birlikte çoktan uykuya teslim olmuştu bile. Usulca süzüldü içeri. Sarhoş bedeni ayakta bile zor dursa da kararlı adımlarla ilerledi yatağa doğru. Gülü, canının diğer yarısı uyuyorlardı birlikte. Barış küçücük bedenini iyice sarmıştı annesine. Onun göğsünün üstünde öyle güzel uyuyordu ki? Oğluna da annesine de acı çektirmeye hakkı yoktu. Usulca eğildi ve oğlunun o cennet kokusunu içine çekti. Ciğerlerine kadar işleyen o koku da sadece oğlunun cennet kokusu yoktu, sevdasının gül kokusu da işlemişti içine. Daha fazla engel olmadı kendisine o da küçük ailesinin bulunduğu yatağa attı kendisini. Usulca yattı yanlarına. Bu saatten sonra bu ikisi olmadan asla nefes alamazdı. Her ne olursa olsun onları kaybedemezdi. Oğlunun minik ellerini avucunun içine aldı ve koklayarak öptü onu. Saçlarını okşadı ve fısıltı halinde özür diledi oğlundan. Bu aptal babasını affetmesini istedi sessiz bir haykırışla. Sonra da titreyen ellerini Gül'ün saçlarında gezdirdi. Bu kadını uzaktan sevmek kaderiydi onun. Ona aşık olduğu zamandan beri ona sadece geceleri rahat bir şekilde dokunabilmek kaderiydi artık. Evlendikleri gece geldi aklına, onu ilk gördüğü zamanda yine geceyarısı gelmişti yanına. O zamanlar Gül, gelinliğinin içinde öylece uyuyordu aynı yatakta. O zaman bile o yabancı kadından uzak kalamamıştı. Üstü açık uyuduğunu görünce eline bir örtü almış ve usulca yanına gitmişti. Örtüyü üzerine örtükten sonra duvak ile örtülü olan saçlarına bakmıştı. O gece karası saçları Selim'i adeta içine çekmişti. Onlara dokunma isteği gelmişti o zamanlar. O yumuşacık saçlara dokunduğunda içinde tarif edemediği bir şeyler olmuştu. Aynı şekilde usulca okşadı o saçları. Şimdi düşünüyordu da belki de daha ilk görüşte düşmüştü bu sevda yüreğine. "Affet beni yüreğimin yangını." Dedi sessizce. " Senin kalbini paramparça eden bu aptal adamı affet. Bu aptallığım bu öfkem sana olan sevdamdandır be kadın. Ah bir bilsen, ah bir duyabilsen yüreğimin sesini belki o zaman acırsın halime, belki o zaman bir nebze de olsa affedersin beni." Diyerek ellerini çekti Gül'ün saçlarından. O anda gözlerinden akan yaşın farkında bile değildi. Uzun uzun seyretti ikisinide. Sonra o da teslim etti bedenini uykunun kollarına...

Sabah gün ışığının içeriyi aydınlatmasıyla açmıştı gözleri Gül. Sağ tarafında bir eksiklik hissetmişti. Oğlu kollarının arasında değildi. Hızlıca yataktan doğruldu. İşte o zaman yanlarında olan diğer kişiyi fark etti. Bakışları şaşkınlıktan öfkeye dönüştü. O adam daha ne yüzle yanlarına gelebiliyordu ki? Hangi hakla. Bu haksızlıktı. Selim, oğlunu kollarının arasına almış usul usul uyuyordu. Barış da babasının kollarında uyumaya devam ediyordu. Melek yavrusu babasına adeta yapışmıştı. oğluna baktıkça gözleri doluyordu. Selim böyle bir çocuğu hak etmiyordu. Hızlıca kalktı yataktan, bu adama bir nefes kadar yakın olmak canını acıtıyordu. Banyoya gitti rutin işlerini hallettikten sonra, hızlıca odanın çıkışına yöneldi. Kapıyı kapatmadan başını son kez yatağa çevirdi, oğlu ile Selim hala uyumaya devam ediyordu. Oğlunun uyumasına kıyamadığı için onun yanından almamıştı ama yine içi içine sığmıyordu. Oğlunu o adamın yanında bırak istemiyordu. Bir yandan da bırakmasının iyi olabileceğini düşündü. Belki Selim ağa kollarında uyuyan oğlunu görünce vicdanı sızlar ve utanırdı oğlundan. Bu düşüncelerle çıktı odadadan. Kahvaltı masasındaki herkesi yine görmemezlikten gelerek aşağı mutfağa yöneldi. Arkasında yine kendisine nefretle bakan kişileri bırakmıştı.

BİR GÖNÜL 'E AŞK  GiRINCE(TAMAMLADI)Where stories live. Discover now