Harry Potter ve Kızıl Kahin

25★'Pusula'★

✯★✯

Gözlerimi kocaman açıp öyle bir nefes aldım ki, gören ilk kez nefes alıyor sanırdı. Derin derin nefes alış verişlerimin ardından boğazım düğümlendi ve öksürmeye başladım. Sonra burnumda sıcak bir sıvı hissettim, yerimde doğrulmaya çalışırken biri sırtımdan destek verip bana yardım etti ve dudaklarıma içmem adına bir şişe dayadı. O anki dalgınlıkla koca bir yudum aldım ama eş zamanlı olarak şişeyi dudaklarımdan uzaklaştırıp, ağzımdakini dışarı püskürttüm.

Öksürüklerim kesildiğinde, nemli gözlerimi aralayıp etrafıma baktım ancak bulanıktı. Birkaç kez kırpıştırdığımda karşımda yüzü ıslanmış Draco'yu gördüm. Sonra Snape bana kanayan burnumu silmem için beyaz bir bez uzattı. Bezi alıp hızla kanayan burnuma tampon yaptım.

"Hadi ama, Marie," diye sızlandı Draco yüzünü elinin tersiyle silerken. "Yüzümü yıkadın." Gerçekten de yüzünü yıkamışım gibi duruyordu. Ona özür dileyen bir bakış atıp, gözlerimi Snape'e çevirdim. "Ne oldu bana?" diye sordum hafif kuru bir sesle.

"Sanırım yorgunluktan bayıldınız, Bayan Black." dedi ve bana şüpheli bir bakış attı. "Fakat o kadar çalışmadık bile."

Gözlerini kısmış yüzümde ki tepkileri inceliyordu. En son gördüğüm şeyler aklıma hızla yerleşince, bozuntuya vermemeye çalışarak yüzümü düz tutup, o anıyı saklamaya çalıştım. Aklımı okuyor olabilirdi ve bildiklerimi öğrenmesi demek bana okulu zindan etmek demekti.

"Bilmiyorum," dedim saf saf. "Zaten ayağa kalkınca başım dönmüştü, herhalde yorgunluktandır."

"Peki öyleyse," dedi. "Yatakhanenize gidin ve Black, yatmadan hemen önce iç bunu. Sakın geciktirme."

"Ne kadar zaman baygınım ki?" diye merakla sordum.

"2 saattir. " diye cevap verdi Draco. Kafamı sallayıp, Draco'nun da yardımı ile ayağa kalkıp kapıya yöneldim. Draco çantamı almış ve taşıyordu. Draco'nun beni ortak salona bırakma isteği üzerine pek durmayıp kabul ettim. Giderken koridorda yığılıp kalmam bir olasılıktı sonuçta.