Duygusuz Öküzüm!

41.3K 1.6K 47
                                    

Zeynep

Ben senden nefret etmiyorum diyememdim, onun söylediği onca şeye tek bir cevap dahi veremedim. Susmayan çenem susmuştu, üstelik konuşmam gerekirken, benden gitmeyi kabul ettiğinde neden böylesine bir üzüntü kaplamıştıki içimi. İstemiyor muydun Zeyno hanım, sevin doyasıya bitti bu nişan işi hemde nişanlandığın gece. Duygusuz öküzününde duygusu varmış, sen daha fazla ağlamaman için bırakmıştı işte!

Beni kucağına aldığında, hiç bu kadar mutlu olacağımı düşünmemiştim. Başımı onun göğüsüne doğru dayarken ona ondan nefret etmediğimi söyleyemeden uykunun tatlı kollarına teslim olmuştum. Son kez içime kokusunu çekerken.

Gözlerimi açtığımda, odamdaydım ve hâlâ elbisem üzerimdeydi. Yataktan kalktığımda ayaklarım kopuyormuş gibi ağrıyordu, üzerimdeki elbiseyi çıkarıp yatağın üzerine bıraktığımda. Kendimi banyoya atmak için bornozumun içine girip odadan çıktım. Musluktan akan suyu izlerken dünü düşünmeye başlamıştım bir yandan, üzerimdeki bornozu çıkarıp geri kalan kıyafetlerimi indirdiğim de aynada dudaklarıma kaymıştı gözüm.

Onun öpüşü, dokunuşu içim bir hoş olmuştu, kendimi sıcak suyun altına bıraktığımda kulağımda sürekli söylediği sözler dolaşıyordu; "Benden neden bu kadar nefret ediyorsun Zeynep"unutmaya çalışırken diğer geliyordu"Tamam Zeynep senin böylesine mutsuz ve nefretle benimle yaşamandansa evlatlıktan red seçiyorum!" Hiç bir evlat bunu hak etmiyordu, hızla başımı yüzümü yıkamaya başlamıştım. Durdurmam gereken bir konuşma vardı.

Banyodan çıktığımda, saçım sırılsıklamdı. Annem mutfaktan çıktığında bana tuhaf bakıyordu; "kızım dün çok yoruldum bu saate neden uyandın"

"Anne benim hemen çıkmam lazım. Kemal yetişmem lazım"

"Neden kızım!"

"Anne boşver! Telefonum nerede ve para verir misin? Melike sultan"

"Telefonun vestiyerin üstünde sen ayakkabını giye dur ben sana para getireyim" Telefonumu vestiyerin üstünden aldığımda, Kemal'i aramaya başlamıştım bir yandan spor ayakkabımı giyiyordum. En hızlı ve uzun koşumu yapmam gerekiyordu bu defa, pantolonumu ve t-şortumu düzelttikten sonra annem yanıma elinde yüz lira ile gelmişti.

"Neden bu acelen yavrum"

"Anne nişanlımı kaybetmemek için gidiyorum sen sadece bunu bil" şaşkınlık içinde bana bakarken hızla telefonum ve parayı cebime koyup, merdivenlerde uçar gibi indikten sonra hızla koşmaya başlamıştım.

Koşa bildiğim kadar koştuktan sonra gördüğüm ilk taksiyi çevirdim ve Selçuk amcaların evini adresini verdikten sonra umarım geç kalmamışım diye dualar etmeye başlamıştım. Yol tıkanmıştı ve eve beş kilometre kalmıştı taksiye parasını ödedikten sonra hızla koşmaya başladım. Saçlarım koşmaktan kurumaya başlamıştı, esen rüzgârla birlikte onlarda savruluyordu.

Evin önüne geldiğimde nefes nefeseydim, ciğerlerim nerede kalmıştı acaba yolda düşürdüm mü? Kapının zilini çaldığımda bir yandan karın kaslarımı tutuyor ve nefeslerimi kontrol etmeye çalışıyordum evin hizmetlisi kapıyı açtığında birbirimize bir kaç saniye boş boş bakmıştık;

"Hoş geldiniz Zeynep Hanım"

"Kemal geldi mi?"

"Az önce geldi efendim şimdi Selçuk beyin odasındalar"

"Ne! Nerede bu oda"

"Üst katta koridorun sonunda" içeri hızla girip koşarak merdivenleri çıkmaya başladım. Kapıyı çalmadan hızla açtığımda, yetişememiştim;

Tutkulu Mücevher (Tamamlandı)Where stories live. Discover now