Açılmayan telefon...

18.1K 708 60
                                    

Zeynep

Türkiye'ye döneli iki hafta olmuştu aynı zamanda yaz tatilin sonun gelmesi ve bölümün açılması da bir olmuştu. Dördüncü sınıf olmanın verdiği yoğunlukla laboratuvarlarla dolu bir döneme giriş yapmıştım. Her sabah insanlar bana tuhaf bakmaya başlamıştı artık, Kemal'in beni okulla bırakması sabah veda öpücüğü seremonisi, magazinlerden düşmeyişimiz evlenmiş olmam. Herkesin gözünde farklılaşmıştım, belki bunun etkeni olarak artık çocuksu ya da genç kız kıyafetleri değilde daha resmi ve şık kıyafetler giymemdi. Biz hazırlanan oda ve giyim odasında ayakkabı türü olacak sadece topuklu vardı, pek sevdiğim söylenmese de alışmıştım bir şekilde. Onları giymediğim de artık içim rahat etmiyordu, laboratuvarda iki kattı yorulmama neden olsa da bu işten zevk almaya başlamıştım.

Aslında dikkattim çeken diğer bir ayrıntı ise Burakl'a neredeyse hiç bir ortak dersimiz yoktu ve göze görünmüyordu pek. Bu davranışı Sevim'inde ilgisini çekmişti çıktığımız öğle yemeğinde bunu uzun uzun konuşsakta anlamlandırmamıştık. Ben anlamlandırabiliyordum ancak bunu yapmak istediğim den emin değildim. Çocukça bir şeydi evlendiğim de bana beni sevdiğini söylemeye çalışmıştı farkında olmadığı bir şey var kı, o bana değil benim ona gösterdiğim Zeyno'ya âşıktıki bence ona da aşk denilmesi saçmaydı ben onun için arkadaş ve ya kardeşten başka bir şey olamazdım, olmadımda!

Bu düşüncelerden sıyrılıp tuvalet aynasının karşısında binince kez taradığım saçlarımı rahat bırakmıştım artık, ayağı kalktığımda daha önce rahat gelen pantolonlarım biraz daralmaya başlamıştı evlendiğimiz den bu yana ki son bir kaç gündür sürekli bir şeyler yiyordum doğal olarak buda bana kilo olarak geri dönmüştü. Aynada kendimi izlerken yanıma Kemal'in geldiğini dahi anlamamıştım, ellerini karnımın üstün de hissettiğim de içim de tuhaf bir his olmuştu daha önce hiç hissetmediğim bir his.

"Çok güzelsin tutkulu mücevherim"

"Değilim kilo aldım Kemal baksana pantolon içine sığmıyorum"

"Hayır bence böyle daha güzel oldun ele avuca geliyorsun"

"Hmm hoşuna gidiyor demek kilo almam"

"Evet"

"Peki yüz kilo olsam yine sever misin beni"

"Evet hemde çok severim"

"O zaman hazırlıklı ol bu gidişte yüz kilo olurum"

"Yüzün hep böyle gülecekse istersen iki yüz kilo ol bir tanem. Senin sağlığın mutluluğun emin ol fiziğinden daha önemli benim için"

"Seni seviyorum benim biricik kocam"

"Saat baya geçti güzel karım derse geç kalacaksın"

"Ouw baya geçmiş hemde beni uçur"

"O dediğini farklı bir anlama çekmek isterdim ama senin derse benim de toplantıya yetişmem lazım"

"Artık akşama bebeğim"

"Bebeğim hmm kışkırtma beni Zeynep İlkeroğlu"

"Geç kalıyoruz Ali Kemal" dediğim de parmaklarını parmaklarıma kenetlemişti. Oda dan çıktığımız da beni bir yandan güldürüyor diğer yandan öğle yemeğini benimle yemek istediğini söylüyordu.

Tutkulu Mücevher (Tamamlandı)Waar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu