Çilek reçeli..

16.1K 661 23
                                    

Zeynep

Arabadan indiğimiz de bu saate bulabileceğimiz en iyi tatlıcıyı bulmuştuk en azından benim gözüm de tek isteyim tel kadayıf onlar da olmasıydı çünkü eğer biraz daha ararsak derse hoşçakal dememiz gerekiyordu. İçeri girdiğimiz de ikimiz de hızlı bir şekilde sorduk;

"İyi günler Tel kadayıfınız var mı?"

"Var hanım efendi nasıl isterseniz fıstıklı mı? Cevizli mi?"

"Fıstıklı istiyorum üzerine de bol bol olacak şekilde kaymak istiyorum"

"Peki efendim siz geçin oturun hemen servisinizi getiriyoruz" Dediklerinde heyecandan yerim de duramıyordum.

"Zeyno çok ağır olmadı mı?"

"Sevo karışma ya inci tanesi ve ben böyle yemek istiyoruz"

"Zeyno şekerin yükselecek hamilelikte bu görülüyor biliyorsun demi canım arkadaşım"

"Biliyorum ama dayanamıyorum Sevim sürekli tatlı yemek istiyorum sabah bir kase çilek reçeli yedim ve şimdi canım tel kadayıf istiyor" ağzım sulanıyordu bana doğru gelen tatlıyla.

"Pekala ama dikkatlı ol abartma yerken"

"Bu abartmamış halim emin ol" tadını çıkara çıkara yiyerek aşk yaşıyordum ama saate baktığım da yavaş yemek pek iyi olmayacak gibiydi. Tabağımı bitirdiğim de gözüm hâlâ yemediğim diğerlerindeydi ama Toksikoloji bir dersine girmem gerekiyordu.

Hesabı ödeyip çıktığımız da Sevim'in arabasına binip ilerlemeye başlamıştık. Bu hamilelik derslerime geç kalmama neden olacak gibiydi ama inci tanesi için değerdi. Okula geldiğimiz de hızlı adımlarla yürümeye başlamıştık amfiye doğru, neyse ki çok şükür hoca henüz gelmemişti. Her zaman ki ön sıralardaki yerimize oturduğumuz da çantam dan not tutacağım renkli a4lerim ve kalemimi çıkarmıştım. Evlendiğim de bu huyumdan vazgeçecek halim yoktu neticede ve insanların bakış hâlâ mi der gibiydi, evet canlarım hâlâ renkli kağıtlarımı kullanıyorum.

Ders den çıktığımız da yorgunluktan ölecek gibiydim ve aşırı uykum gelmişti ancak uyumaya vaktım yoktu öğle yemeğini yedikten sonra girmem gereken bir farmakognozi üç uygulaması vardı. Sevim ile kol kola girip kantine girdiğimiz de Burak öylece oturuyordu, yanına doğru ilerlediğimiz de neye daldığını anlamaya çalışıyorduk;

"Hayırdır Burak karadeniz de gemilerin mi kayboldu"

"Sayılır Zeyno"

"Ne oldu?"

"Okulu bırakmam izin vermemene üzülüyordum"

"Aferin sana söylediklerimi dinlediğin için"

"Çünkü ilerde senin benim yüzümden vicdan azabı çekmeni istemedim o kadar"

"Burak bu sadece benim değil senin de vicdan azabın olacaktı bir kız için insan eğitiminden vazgeçmemeli"

"Zeyno ama"

"Aması yok Burak tekrar dost olmaya ne dersin" elimi uzatmıştım.

"Tekrar dost olabileceğimizi düşünüyor musun?" Elimi tutmuştu sanki ilk kez tanışıyormuşuz gibi.

"Evet çünkü söylediklerini hatırlamıyorum eminim sende unutmuşsundur öyle değil mi?" Gülümsemesi içimi rahatlatmıştı.

"Evet sahı ne söylemiştim" dediğin de onun içten gülümsemesine karşılık vermiştim ama o an bir den ayaklarımın bağı çözülmüş gibi olmuştu. Her ikisi de panikle bana bakmışlardı ve Sevim hızla beni tutmaya çalışmıştı ama kendime gelmiştim.

Tutkulu Mücevher (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin