Parmağım daki yüzük

39.4K 1.5K 76
                                    

Multimedya: Zeynep ve Kemal (Kemal karakteri değişti için fotoğraf güncellemesi yapılmıştır :) bilginize henüz yeni bölüm gelmedi)

Zeynep

Neden hâlâ ona sorduğum soruya cevap vermiyorduki, neden bana tutkulu mücevher demişti, onun sıkıca sardığı kollarında sanki uzun süredir olmayan huzuruma kavuşmuş gibiydim. Onun sırılsıklam bedeninden yükselen kokusunu içime çektiğimde tekrarlamıştım sorumu;

"Neden tutkulu mücevher dedin Kemal?"

"Adının anlamını bilmiyor musun?"

"Adımın anlamıyla ne alakası var"

"Adının türkçe anlamı Tutkulu Mücevher" ilk kez duymuştum bunu ona biraz da şaşkınlıkla bakıyordum; "Sen asil benim sorum cevap vermedin neden koyu dudak boyası sürdün dudaklarına" dediğinde içimdeki inatçı keçi çoşmuştu.

"Canım istedi Kemal!"

"Bende sürmemeni söylemiştim"

"Nişanlı bile değiliz ki olsak bile sürmeye devam ederdim. Dudak benim dudağım istediğimi yaparım"

"Bir o dudak bir tek senin değil, iki bir bilsen ne kadar da çekici oluyor o sürdüğün renkle emin ol insanların aklılarından geçeni okusan bir daha sürmezsin" gözlerim yuvalarından çıkacak gibiydi ne yani o da mi düşünüyordu.

"Nereden biliyorsun! Sende mi düşünüyorsun?"

"Kim bilir!"

"Kim bilecek senden başka!"

"Belki bir gün sende bilirsin aklımdan geçenleri"

"Kemal bana bulmaca gibi konuşma net ol"

"Nettim ben Zeynep sen sadece anlamıyorsun"

"Belki de anlamak istemiyorumdur" bir bilsen seni anlamayı deli gibi istiyorum ama çözülmeyen bir bulmaca sorusu gibisin.

Elini cebine soktuğun da ikimizde kıpırdamadan öylece duruyorduk, çevremizden insanlar koşarak geçip gidiyordu biz tam ortada duruyorduk. Cebinden elini çıkardığında elimi kendine doğru çekti, haftalar önce parmağımdan çıkan o yüzük şimdi geri takılıyordu. Parmağıma yüzüğü taktıktan sonra yavaşça dudaklarını değirmişti üzerine.

Elimi tutup beni sürükler gibi peşinden yürütmeye başlamıştı, nereye gidiyorduk bilmiyorum aslında bende pek sormak istemiyordum. Onun bu hali belki de yeni gördüğüm bir yüzüydü daha kaç yüzün var senin Kemal birini anlamazken bana diğerlerini tanıtıp duruyorsun.

Arabaya bindiğimizde ikimizde sucuk gibiydik, arabayı çalıştırıp hızla yola koyulmuştu, arka koltuktaki selpak kutusunu bana doğru uzattı;

"Yüzünü sil her yerin dudak boyası olmuş"

"Bana söylemeden önce kendi yüzünü silsen iyi olur"

"Bak gördün mü? Dudak boyası her ikimizede zarar"

"Valla zarar değil sen yapışıp duruyorsun dudaklarıma"

"Dudaklarında beni kendine çekmesin o zaman"

"Tamam söylerim, bundan sonra çekmez seni" ikimizde bir yandan yüzümüzü temizliyorduk, kırlı sakalarından pek belli değildi bende baya sıkıntıydı.

***

Evlerinin önüne geldiğimde ona öylece bakıyordum, bu saatte ve bu halde neden getirmişti bizi;

"Kemal neden beni getirdin buraya"

"Onları mutlu etmek için?"

"Ne mutluluğu" elimi kaldırıp parmağım gösterdi. Tabi ya beni sevecek halin yoktu ya herşey miras ve red edilmemek için ha bir de yeni çıkan helalık meselesi aptal kafam iki hoş söze hemen tereyağı gibi eri. Arabadan indiğimizde ıslak giysilerim yüzünden içim ürpermişti biraz da üşümüştüm.

Tutkulu Mücevher (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin