Ay yüzlü

22.7K 921 35
                                    

Ufuk

O günden sonra Zehra'yı görmemiştim, hâlâ dudaklarının tadı dudaklarımdaydı, kadifemsi dudakları böğürtlen tadındaydı. Köküsü ferah, saftı bu her parfümcüden bulunacak bir koku değil çünkü o Zehra kokuyordu ve henüz öyle bir parfüm markası olmadığı için satın alıp kokusu ile yaşayamayacaktım. Onu orada öptüğümde defalarca öpmek gelse de içimden yapamamıştım. Onu öperek susturduğum da yüzü kıpkırmızı olmuştu bu halini alıp içime sokmak istesemde onu bile yapamamıştı.

Aramızda sekiz yaş vardı, ama onun yanında kendimi tekrar on sekiz yaşın da hissetmiştim, çok güzeldi gözleri, kendim mavi gözlü olduğum için hiç bir zaman mavi gözlü kadınları çekici bulmamıştım lakin onun gözlerini gördüğümde sanki dünyadaki tüm kadınlar çirkin bir tek o güzeldi ve sanki bir tek onun gözleri varmış gibi gelmişti bana.

Sürekli onun sesini duymak istiyor ve gözlerine bakarken, onun dudaklarına doğru eğilip öperken onu sevmek istiyordum ona ne zamandır bu kadar meftun olmayı başarmıştım bilmiyorum üstelik bir kaç dakika içerisinde.

Onunla sabaha kadar konuşmak istiyor telefonun diğer ucunda uyuya kaldığında uyurken nefes alışverişlerini dinlemek istiyorum bunları yapabilmem için onun numarasına sahip olmam gerekiyordu. İstesem numarasını saniyeler için de bulabilecekken, onun dudaklarından dökülmesini istiyordum ve biliyorum ki ne olursa olsun o benim olacak!

Kına gecesi - gelin alma.

Uzun uğraşların sonun da Kemal'e sonunda gelini ve kızları alabilmiştik, Zehra bizim arabayla geleceğini anladığım da elim ayağım birbirine girmişti, o kadar güzel olmuştu ki onu kendime çekip kokusunu, yüzünü, gözünü sevdiğim gelinden bile daha güzelsin demek gelmişti ama yapamamıştım. Çünkü onun için bir hiçtim ben, hatta nefret ettiği bir adam. O gün onu öptüğüm için hâlâ bana kızgın bakıyordu.

Araba'ya bindiğimiz de yanıma oturmuştu ay yüzlüm o an onun elini tutarken arabayı kullanmak istesem de elini tutmaya cesaret edememiştim. Araba da tuhaf bir sessizlik vardı, kimsenin ağzından bir çit çıkmıyordu, ben bu düşüncelerimle savaşırken üstelik düşünmemi engelleyecek her hangi bir konuşma olmuyordu. Ama birden bire arabanın içerisin de patlayan flaşla birlikte herkesin dili çözülmüştü;

"Ne yani o güzel anı yakalayamayacağımı sandınız"

"O kadar sessizdik ki hep beraber, sessizlik oyunu oyunuyoruz sanmıştım" dediğin de Zeyno tam cevap verecekken tekrar ay yüzlümün sesini duymuştum.

"Valla ben sizin konuşmanızı bekledim abla gerisini bilmem" o öyle dediğin de ona satışmadan duramazdım, en azından onunla kavga ya da tartışmada yakınlaşabiliyorduk.

"Hayret sen konuşmadan durabiliyor musun maviş" gözlerini sevdiğim.

"Ufkala bana maviş diyip durma sen kendi gözlerinden haberin yok herhalde" o bana Ufkala mı dedi valla yaratıcı bir kadın aşık oldum galiba, içim den söyleyişine kahkaha atsam da dışım da bu durum geçerli olmuyordu.

"Sen da bana Ufkala demesen iyi olur! Yer cücesi" bu ağır oldu ya ah Ufuk bir de dilinin ayarı olsa be oğlum. Öküzlüğün kitabını yazdın şu anda romantiklik hak getire.

"Ne dedin sen!" Zehra yumruğunu sert bir şekilde koluma indirmişti, vurmasıyla ovalamaya başlamıştım eli de baya ağırmış ya, çekeceğim var bu kızdan.

"Yeter sizin kavganızı çekmeyecem" dedin de Zeyno susmayı seçmiştim neticede hem yengem hemde aşık olduğum ay yüzlünün ablasıydı.

"Ama abla"

Tutkulu Mücevher (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin