İlk yarı final

12.8K 553 2
                                    

Zeynep

Beni yavaşça koltuğun üzerine yetirdiğinde birbirimize hasretle öpüyor ve kokluyorduk bir yıl olmuştu tenimde onun kokusunu ve bedenini hissetmeyeli. Öpüşleriyle dokunuşlarıyla başım dönmeye başlamıştı özlemiştim onun olmayı bir bütün olmayı üzerimdeki çıkarmaya başladığında aynı işlemi bende ona yapıyordum. Üzerindeki gömleği çıkarırken canı yanmıştı durmuştu, durmuştum yattığım yerden kalkmış ve sarılmıştım gömleğinde açıkta kalan sarıya elimi götürdüğümde gözlerimden istemsiz yaş gelmişti canı yanıyordu, canım yanıyordu.

Benim ağlamam onu daha çok etkilemişti, kendine çekip sarıldığında korkuyla sarılmıştım canının tekrar yanmasından ödüm kopmuştu; "anlaşılan bir süre daha sana dokunamayacağım" dediğinde ağladığım yerde gülmeye başlamıştım.

"Kemal ben canın yandı diye üzülüyorum senin düşündüğün şeye bak"

"Seni o kadar çok özledim ki sevgilim"

"Bende seni özledim sevgilim, ömrüm, kocam artık ne ben giderim senden ne de sen git benden"

"Benim ne gitmeye ne de ölmeye niyetim var güzel gözlüm" sıkıca sarılmıştı tekrar yarasını unutarak. Acı dolu iniltisini duyduğumda kendimi geri çekmiş ve bakmıştım sessizce başıyla iyiyim demişti ama değildi canı yanıyordu. Ben sevmeye kıyamazken, seviyorum diyen bir kadın yakmıştı canını bana yar olmaması için yakmıştı. Evladımı babasız bırakacak kadar gözü dönen bir kadın, yavaşça elimi yüzüne götürmüş ve kırılı sakalını sevmiştim yavaşça yaklaşıp dudağını öptüğümde gözümden süzülen yaşlar, onun yüzünüde yıkamaya başlamıştım, başımızdan geçenler aklıma geldikçe kanım çekiliyordu. Sonunda geçmişti ve biz yeniden beraberdik, içimde kalan tek duâm bir daha bugünleri yaşamamaktı. Geçecekti en sonunda bugünlerin hatırası bile geçip gidecekti ve biz tekrar yaralarımızla birbirimize sıkıca sarılmış olacaktık.

***
8 ay sonra...

Gözlerimi açtığımda, henüz güneş doğmamıştı sağıma doğru döndüğümde Kemal bebek gibi uyuyordu. Zaman su gibi akıp gitmişti ve ben yetişememiştim zamana Yiğit bugün tam bir yaşına giriyordu. Onu ilk kucağıma aldığım günü hatırlıyorumda o kadar siniri, sıkıntıyı, üzüntüyü hepsini unuturmuştu kokusu yetmişti kalbim yeniden attırmaya. Babasıyla kavga etmemize daha fazla dayanamayıp gelmişti hayata benim güzel oğlum. Anne karnında belliydi babacı olacağını şimdi Kemal'in kucağından inmiyor beni ise meme olarak görüyordu. Galiba annelerin kaderi bu, kendi kendim konuşurken bir yandan gülüyordum. Yavaşça yataktan kalkmaya çalışıyordum uyandırmadan mide bulantım son üç aydır bırakmıyordu peşimi hızla banyoya girdiğimde içim dışıma çıkmıştı. Hastanede eczacı olarak görev yaptığım için erken kalkmalara alışmıştım ama mide bulantıları daha da erken kalkmama neden oluyordu.

En önemlisi ikimizinde bu yoğunluğundan dolayı, hâlâ resmi olarak evlenmemiştik Kemal ile ne ara evlenmek için işlemleri başlatacağız orasını Allah bilir ben sürekli çalışıyor bazı geceler nöbette oluyordum. O çoğunluğu şirkette ve toplantılarda oluyordu birbirimizi geceleri görüyorduk, ondada konuşamadan ikimizde yorgunluktan uyuya kalıyorduk. Kusmam son bulduğunda başımı kaldırıp aynadan baktığımda rengim atmıştı, hızla odaya döndüğümde telsizden Yiğit Turab'ın ağlama sesini duymuştum. Odadan hızla çıkıp yan odaya geldiğimde ağlayarak anne diyordu, hemen alıp salanan sandalye üzerine oturdum ve emzirmeye başladım o ağlayan bebeğim gitti yerine çoktan uykunun tatlı kollarına teslim olan bebeğim geldi.

Dikkatlice yatağına yatırdıktan sonra, odadan çıkıp mutfağa geçmiştim akşam için yemek yapmam gerekiyordu. İşe başladım başlayalı kahvaltının yanında akşam yemeği hazırlıyordum. Bir yandan omlet yaparken diğer yandan, sebzeleri doğuruyordum. Kahvaltıyı yemek masasına hazırladıktan sonra yemek pişmeye başlaşmıştı, etti marına edip buz dolabına koymuştum tekrar eve geldiğimde hızla pişirmem için hazırdı. Odaya girip kıyafetimi değiştirdiğim sırada Kemal uyanmış ve beni izlemeye başlamıştı;

Tutkulu Mücevher (Tamamlandı)Where stories live. Discover now