Pişmanlık

42.2K 1.6K 27
                                    

Kemal

Onun peşinden gitmek için bir adım attığımda, Haldun bey beni durdurmuştu;

"Tebrik ederim Kemal! Birbirinize fazlasıyla yakışıyorsunuz" valla bir sen eksiktin Haldun bey yanıma gelerek çok iyi oldu.

"Teşekkür ederim Haldun bey! Kalıp sizinle muhabbet etmeyi çok isterdim ancak izninizle nişanlıma yetişmem lazım" cevabını bile beklemeden, yanından ayrıldım, umarım gitmemişsindir Zeyno diye umut ederek çıkmıştım salondan. Lobi de pislik herifle konuşuyordu.

Zeynom ona cevap vermeden hızla yanından gitmeye çalıştığında, bileğinden sıkıca tutmuştu biraz yaklaştığımda sesinide duymuştum; "Nereye Zeynep soruma cevap vermedin!"

"Vermek zorunda değilim Burak seninle bu halde konuşmak istemiyorum. Ayık kafayla konuşsak daha doğru" Zeynep onun elinden kurtulmaya çalışsada daha çok sıkmaya başlamıştı; "Burak canımı acıtıyorsun" benim kadınımın canını acıtacak adam daha doğmadı!

"Bende sana soru soruyorum!" İlerlediğimde Zeyno hâlâ kendini ondan kurtarmaya çalışıyordu.

"Bende sana cevap vermek istemiyorum dedim şimdi bırak kolumu!" Zeynomu kendine doğru çektiğinde artık sabır edecek bir halım kalmamıştı, benim olan birini hangi cüretle öpmeye kalkardı. Hızla yanlarına yaklaşıp Zeynep'i onun ellerinden çektiğimde hızla savrulmuştu, yumruğumu kaldırdığım gibi yüzüne indirmiştim. Birbirimize iyice girmiştik, ona dokunmasına kabullenemiyorum. Herkes bizi izliyordu, yumruklar havada uçuşurken Zeynep'in sesini duydum;

"Durun ne yapıyorsunuz!" Sesi sanki gittikçe kısılıyordu; "Kemal dur.." sonunun getirmemişti cümlesinin başımı ona doğru çevirdiğim öylece yerde yatıyordu, yerde kan vardı başından sızan.

"ZEYNEP!" Feryatmış gibi çıkmıştı sesim yakasındaki elimi çekip onu iteleyip hızla, koştum dizlerimin üzerine çöküp. Kendime doğru çektiğimde, elime başınadan akan kan bulaşmıştı.

Onu kucağımı aldığımda, herkes bizi izliyordu şimdiden göre biliyorum yarın kı manşetleri! Zeynep için zarardan başka bir şey değilim. Onu korumaya çalıştıkça ona zarar veriyorum, canını yakmak istemiyorum ama yakıyorum. Neden gelip durdurdun Zeynep! Neden engel oldun, sürekli sana zarar veriyorum. İstemiyordun zaten benden kurtulmuş olurdun işte. Kucağımda Zeynep hızlı adımlarla dışarı çıkmaya başlamıştım, kolu yere doğru sarkıyordu, kendinde değildi. Lanet olsun ki benim yüzümden kendinde bile değil.

Arabam geldiğinde arka kapıyı açtılar, görevliye en yakın hastaneye sürmesini istedim ve onu kucağımdan biran olsun indirmedim, ilk kez böylesine canım yanıyordu bu pişmanlık değildide neydi. Gözlerim dolduğunda, bugüne kadar hiç ağladığımı hatırlamıyordum, üstelik Carolin beni aldatarak terk etmişti ki o bile ağlatmamıştı beni. Ama masum meleğimin kanlar içinde haline gördükçe içim burkuluyordu. Yüzünden aşağı süzülen kan damlası, patlamama neden olmuş ve onu kendime çekmiştim.

Yalvarırım Allahım ona bir şey olmasın, ne olur ona bir şey olmasın, gözleri aralandığında. Canı çok yanıyordu belli göz kapakları kalktığında gözünden yaş taneleri yuvarlanıp gitmişti. Mavi gözlerinde kendi yansımamı gördüğümde onu içime sokmak gelmişti. Gözleri tekrar ağırdan kapanmış ve tekrar açmamıştı; "Az kaldı Zeyno, canını yanmasını dindirecem az kaldı. Dayan" Sıkıca kendime sardığımda onu, nefesi boyunuma değiyordu. Onun saçlarını koklarken, hastaneye ancak gelebilmiştik.

Tutkulu Mücevher (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin