Bölüm 32 - Ölümsüz Mirası (2)

370 35 0
                                    

Satou'nun sesini duyan kapı kısa bir titremenin ardından açıldı. Kapının içerisi full karanlıktı ve ürpertici bir aura yayılıyordu dışarıya doğru. Satou istemsizce yutkundu ve içeri girdi.

İçeri girmesinin hemen ardından kapı kapandı.

O anda Satou adeta bir yere ışınlanıyormuş gibi hissetti. Ancak bir şey değişmiş gibi görünmüyordu. O sırada her yerden bir ses yankılandı.

"İlk test. Mirasıma sahip olacak kişi en azından bir kaç yüksek kademe vahşi canavar öldürebilmeli."

Satou bunu duyunca testin oldukça kolay olduğunu hissetti. Gücüyle bir kaç yüksek kademe vahşi canavarı öldürmek sadece biraz vakit alırdı. Fakat Satou'nun bilmediği şey, Ölümsüzün bir kaç diye bahsettiği vahşi canavarların saçma derecede fazla olduğuydu.

Ancak ses, Satou'yu umursamıyordu. Sakince konuşmasını bitirdiği anda karşısında çeşitli canavarlar ortaya çıkmaya başladı. Ancak bu canavarların hiçbiri yaşamıyordu. Üzerlerinden uğursuz bir ölüm manası yayılıyordu. Hatta bazı canavarların kemikleri gözüküyordu. Ürpertici bir manzaraydı.

Ancak Satou normal bir insan gibi korkmak veya tedirgin olmak yerine tıpkı vahşi kanasusamış antik bir ejderha gibi heyecanlandı. Hızla yüzüğünden ikili kılıçlarını çıkardı.

Ardından karşısındakinin tehlikesini bildiğinden kılıçlarını ejder manasıyla kapladı. Hatta normalde kullanmadığı kılıçların üzerindeki yazıtları da ejder manası ile aktif etti. Yazıtlar anında etki göstererek kaplı ejder manasının haricinde [Heiwa], dondurucu bir buz ile kaplandı. [Gyakusatsu] ise turuncu renkli bir alevle kaplandı.

Satou ona doğru koşmakta olan canavarlara sırıtarak baktı, üzerlerine koşmaya başladı.

Satou koşmaya başladıktan kısa bir süre geçtiği gibi aralarında kaplana benzeyen bir canavar onun bacağına atıldı. Ancak kafasının ortasına [Gyakusatsu]'yu yedi. Kafası ortadan ikiye ayrıldı ve yanmaya başladı. Bunun ardından, hızla bütün etleri sanki yanıcı bir maddeye atılan ateşmişçesine yanmaya başladı. Tabii Satou aynı anda üç yüzden fazla canavarla birden savaştığından bunları göremiyordu. Savaş oldukça şiddetli geçiyordu.

Satou'nun giysilerinin üst kısmı tamamen yırtılmıştı ve şu an vücuduna hasar alıyordu. Ancak her saldıranı öldüremese bile ağır yaralıyordu Satou.

...

Aradan bilinmeyen bir zaman geçti. Etrafta sanki geniş bir katliam olmuşçasına bir sürü canavar cesedi vardı. Bazıları kül olmuş, bazıları, donmuş bazıları ise paramparça olmuştu. Satou'nun ise her yeri kan ile kaplanmış, antik bir kan ejderhası gibi görünüyordu. Ellerinde tuttuğu kılıçlarda da artık mana kalmamıştı. Ancak yine de katliamdan çıktığını belli edercesine yazıtlarında kızıl birer ışıltı vardı.

O sırada her taraftan yayılan antik ses tekrar duydu.

"İlk testi geçmeyi başardın bücür! Fena değilmişsin gibi. Ancak benim varisimden beklediğim sadece fiziken güçlü olması değil..."

Satou, üçüncü cümlenin yarısını duyduğu sırada bilinci yavaşça kararmaya başladı ve ceset parçalarının arasına düşüp bayıldı.

...

Satou gözlerini Black klanındaki yatağında açtı. Tavana boş boş baktı Satou . Rose de tam yanında yatıyordu. Satou geldiğinden beri ona bakmış gibiydi. Satou, sanki o kadar uzun süre uyumuştu ki Rose en sonunda pes edip onun yanında uyumuş gibi duruyordu. En azından Rose'un uykulu yüzünden onu çıkartmış idi.

Ejdertanrı EfsanesiWhere stories live. Discover now