Bölüm 97 - Babasının Oğlu

238 23 0
                                    

Tüm bunlar olurken Black Klanı hızlı ve güçlü bir şekilde yükseliyordu. Satou'nun müdireden aldığı destekle isyanı kolaylıkla başlatabilmiş ve sorunsuzca krallığını ilan etmişti.

Şehir Lordu en ufak bir mücadeleye dahi girişmedi. Klanın gücünün farkındaydı. Eskiden en güçlü üçlüden biri olarak anılsa da güçlerinin temeli esasen bağlı olduğu krallığa dayanıyordu.

Hızla şehrin ele geçirilmesinin ardından Black Klanı bu ivmeyle hızla eskiden bağlı olduğu krallığın ana şehrine kadar ilerlemişti.

Geriye sadece krallık kalmıştı. Ordular hazırdı. Müdirenin desteğiyle aslında çoktan teslim olunması söylenmişti. Fakat krallık inatla teslimi reddettiğini bildirmişti.

Mevcut durumdaysa korkutucu bir sessizlik hâkimdi. Herkes bunun fırtına öncesi sessizlik olduğunun farkındaydı.

Çoğunluğun görüşüne göre klanın zaferi kesindi. Eğer beklenmeyen bir şey olmazsa çok yakında Black Krallığı ihtişamlı bir şekilde parlayacaktı.

Fakat kader her zaman sürprizlerle doluydu.

Akşam vakti gelmişti. Klan köşkü her zamankinden daha sessizdi. Köşkün etrafında normalden kat ve kat fazla olan korumalar vardı. Her biri simsiyah zırhlar giymiş, korkusuz savaşçılardı.

Fakat bu korkusuz savaşçılardan hiçbiri çalılarda gizlenen bir grubu fark etmedi.

"Hedef burası."

"Yetersizler."

"Öyle diyorsan. Hadi başlayalım."

Üçlü birbirlerini net bir şekilde basit ifadelerle anlayabiliyorlardı. Aralarından biri muhafızların oraya bir küre fırlattı. Küre hızla açıldı.

"Ne? Bu da ne?"

"Hah~! Çok uykum geldi."

Muhafızlar bir bir yere düştüler. Bu muhafızların hiçbiri sıradan değildi. Her biri Manayı Hissetmenin zirvesinde güçlü savaşçılardı. Fakat tıpkı aciz bir ölümlü gibi yere yığılmışlardı.

"Güzel. Şimdi planı hatırlıyorsunuz değil mi?"

"Elbette kaptan."

İkili cevap verirken hızla köşkün içine doğru kayboldu. Gözle görülen tek şey gölgeleriydi.

Köşkün içindeyse Jun, her zamanki çalışma odasında önündeki kâğıtlara bakıp iç geçiriyordu.

"Bazı küçük ve orta halli klanlar isyan etmeye ve krallığa destek yollamaya çalışıyorlar. Her ne kadar şimdilik bunu engelleyebilsek de... Hızlı bir şekilde krallığı tamamen ele geçirmemiz lazım. Ancak ondan sonra güvenlerini kazanmaya çalışabilirim."

Jun sesli bir şekilde planlamalar yapıyordu.

"Şu an için tek iyi şey, büyük klanların ve soyluların henüz hamle yapmamaları. Bu da bize gerekli vakti sağlıyor. En azından şimdilik... O zamana kadar ben de hazırlanmalıyım."

Jun kendi kendine düşünürken kâğıtları bir hizaya soktu. İşinin büyük çoğunluğunu bitirmişti. Şimdi meditasyon yapıp gücünü arttırmalıydı.

Jun, darboğaza takılmıştı. Dantiandaki sıvıyı katılaştırma süreci neredeyse tamamlanmıştı. Sadece tek bir itici kuvvete ihtiyacı vardı.

Kısa bir anlığına da olsa hap kullanmayı düşünse de bu fikirden kısa sürede vazgeçti. Hapların hiçbiri saf değildi. Ne kadar fazla hap kullanılırsa potansiyelin o kadar kısıtlanırdı.

Ejdertanrı EfsanesiWhere stories live. Discover now