Bölüm 64 - Akademiye Dönüş

231 29 0
                                    

"S... Saf mı?"

Lalisa şaşkınlıktan kekeledi. Sophia acı bir gülümseme ile Lalisa'yı onayladı.

"Aynen öyle. Soyu nerede ise en saf halinde gibi."

Lalisa iyice şoka girdi. Bir kişinin soyu ne kadar safsa soyunun kapasitesini o kadar fazla kullanabilirdi.

İkisi de Satou'nun soyunu bilmeselerde oldukça güçlü olduğu kesin gibiydi.

Lalisa şaşkın iken merak etti. Öylesine kudretli bir soyu bu velet nasıl elde etmişti?

Lalisa gidip o çocuğu yakalamayı düşünürken Sophia düşündüklerini tahmin etmiş gibi yanıtladı.

"Her neyse onun böylesine saf bir soyu nasıl elde ettiğini bilmesek de onu kışkırtmaktan kaçınmalı hatta, iyi ilişkiler kurmaya çabalamamız gerek."

Lalisa kısa bir tereddüdün ardından yeğenini onayladı.

"Haklısın yeğenim de nasıl yapacağız?"

Sophia bilge bir yüz ifadesi ile konuştu.

"Merak etme teyze. Ne yapacağımı çok iyi biliyorum ama yardımın lazım olacak."

Bir an bile tereddüt etmeden "Ne yapmam lazım?" diye sordu.

"Şimdi öncelikle..." diye başlayıp planını anlatmaya başladı.

...

Satou, Sophia planını teyzesine anlatırken, Roselia ile birlikte Lucina'ya, Rose ise hemen yanındaki kurda binmiş ve çoktan yollarına devam etmeye başlamıştı.

Roselia'nın arkasında oturmasını Satou istemişti. Roselia şu an oldukça kötü hissediyorken umursamazlık yapamazdı.

Onu iyi hissettirmek ve dikkatini dağıtmak için elinden geleni yapıyordu.

Rose hafiften kıskansa da bir şey söylemedi.

Bu şekilde göz açıp kapayıncaya kadar üç gün geçti.

Satou, Rose ve Roselia krallık gibi görünen akademinin bölgesine girişlerini yaptılar. Tabii Satou, Lucina dışındaki tüm kurtları sarayına sakladı.

Lucina ise bir yavru köpek kadar küçüldü, Satou'nun omzuna yerleşti ve kısacık kuyruğunu sarkıttı.

Satou, oldukça yorgun hissediyordu. Bunca yolu ufak aralar ile gelmişlerdi. Onun gibi tam olarak insan olmayan biri bile yorulmuştu.

Akademinin şehir gibi alanında yürürken kendi malikanesinin nerede olduğunu hatırlamaya çalışıyordu.

Arkasından çıkan görkemli kanatlar ve kanatlarının hemen arkasına sığınmış gibi duran iki güzel dikkatleri üzerine çekmesine neden oluyordu.

Hafiften rahatsız olsa da yavaşça bu tip bakışlara alışıyordu. Fakat Rose'a baktığında onun da rahatsız olduğunu gördüğünden bir şey yapması gerektiğini düşündü.

'Hey. Şu anki gücüm ile auramı kontrol edebilir miyim?'

Damon düşündü.

'Mantıken kontrol edebilmen lazım. Fakat neden-'

Cümlesi bitmeden düşünce akışı Damon'a ulaştı. Onun düşüncelerini gören Damon şeytani bir şekilde güldü.

'Hehehehe! Sonunda biraz ilginçleştin velet!'

Satou, aurasını çevresine -yani kendisini merkez alarak elli beş metrelik alana- yaydı. Ondan yayılan güç, çevresine bir heyelan misali çökmüştü. Altında kalanları ezmeye kadirdi.

Ejdertanrı EfsanesiWhere stories live. Discover now