Bölüm 74 - Morbus (1)

240 26 0
                                    


"Ahh! L... Lütfen... Lütfen dur..." diye yalvardı kız.

"Merak etme kadın. Şeytan Tanrı Argus senin ruhunu huzura kavuşturacak." derken büyük bir hazla güzel kızın vücuduna hançerle çeşitli desenler kazımaya devam ediyordu. Hiç bir şekilde eli titremiyordu. Bunu ne kadar çok kez yaptığı belliydi. Her hareketi istikrarlı adeta bir makine gibiydi.


Desenler ne kan kaybından öldürecek kadar derindi ne de belli olmayacak kadar yüzeyden. Tam ortasıydı.

Kızın elleri ve bacakları yatırıldığı sunağa tamamen bağlanmıştı. Neredeyse her yerinde garip desenler vardı ve her biri kötücül bir ışıltı ile parıldıyordu.

Bir süre daha bu acı verici işlem devam etti. En sonunda kız üçüncü defa acıdan bayıldığında işlem tamamlanmıştı.

"Patriğe söyleyin. Kız ritüele hazır." dedi adam.

"Emredersiniz Rahip Morris." deyip saygıda kusur etmeden üç kez secde etti ve iç saha müridi oradan korku içinde kaçtı.

Normal şartlarda bir iç saha müridi her zaman kibirli olurdu. Fakat bu Morris adındaki rahip insanları dehşete düşürme konusunda uzmandı.

Öyle ki aynı zamanda ona "İşkenceci" veya "Şeytan Tanrı'nın Tezahürü" bile deniyordu.

İşini bitirdikten sonra Morris, sunağın olduğu yerden ayrıldı ve kendi küçük kulübesine doğru yürümeye başladı. Ne kadar konumu yüksek olursa olsun o her zaman bu kulübede kalmıştı ve hala da kalmaya devam ediyordu.

Kulübeye doğru yürürken aynı zamanda o kızın acısından aldığı zevki düşünürken erekte olduğunu fark etti. İç saha müritlerinden daha fazla kız kaçırmalarını istemeliydi...

O sırada gökyüzünde küçük bir nokta belirdi. O kadar küçüktü ki sadece ustalar görebilirdi. Morris de tabii ki istisna değildi. Suratındaki ifade çarpıcı bir şekilde değişti.

"Sonunda! Şeytan Tanrının Gözü sonunda açılıyor!" diye heyecanla bağırmaya başladı. Heyecandan tir tir titriyordu. Öyle ki etrafta köle olarak bulunan bazı elf, insan ve melez kızları korkuttu.

"Hahaha! Bunu patriğe bildirmeliyim! Artık bu küçük imparatorlukta sıkışıp kalmak zorunda değiliz!" diye haykırırken aniden yönü değişti ve patriğin kaldığı yere doğru son sürat ilerlemeye başladı.

...

"Anlamış mıyım yani? Gökyüzünde küçük bir nokta belirdi ve aşırı yavaş bir şekilde büyüyor mu?" diye sordu yaşlı adam önündeki adama.

"Evet Tarikat Efendisi! Gençler tam kılıç üzerine ustalıklarını artırırken bir anda karşımıza çıktı. Hemen size bildirmek için koştum."

Kısa bir an tereddüt etti. Yine de devam etti.

"Tarikat Efendisi acaba bu bahsedilen..."

"Yeter. Çıkabilirsin." diye sözünü kesti Tarikat Efendisi.

Adam fazla sorgulamadı ve yarım bir eğilme ile oradan ayrıldı. O sırada neyse ki Tarikat Efendisinin karamsar yüzünü göremedi.

"Bu... atalarımızın bahsettiği felaket alameti mi?"

...

Herkesin farklı bir tahmini vardı. Fakat kimse ne olduğunu bilemiyordu.

En azından çoğu kişi bilmiyordu.

Bu sıralarda Satou elindeki şiir gibi gözüken not parçasına bakıyordu.

"Bunun ne olduğu hakkında bir fikrin var mı Usta?"

Damon düşünceli bir homurtu eşliğinde yanıtladı.

'Hmm... Bu basit bir tür kehanet.'

"Kehanet mi?"

'Evet bir kehanet. Daha doğrusu çakma bir kehanet gibi duruyor. Kehanetler hep dolambaçlı olur. Fakat bu daha çok basit bir anlatım kullanmış ve kıtayı iyi bilen birisinin çözebileceği tarzda yazmış. Ya birisi olacağı belli olan şeyi kehanet gibi sunmuş ya da tamamen şaka amaçlı yazılmış bir şey.'

Ejdertanrı EfsanesiOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz