Bölüm 34 - Ölümsüz Mirası (4)

369 39 1
                                    

Satou gördüğü karşısında konuşamayacak hale geldi.

Rose, yatağa bağlanmış, vücudu çırılçıplak bir halde ağzına bir tür bez tıkanmış bir şekilde yatırılmıştı. Vücudunda çeşitli kırbaç darbeleri vardı. Bu darbeler çok yeniydi. Bir kaç saat önce oluştuğu çok belliydi. Rose'un yüzüne baktığında ise ağlamaktan gözlerinin kızardığını görebilirdiniz.

Yatağın yan tarafında ise bir adam pantolonunu giyiyordu. Bu adam beyaz saçlar ve sarı gözler ile yakışıklı bir yüze, ne yapılı ne de cılız denilebilecek ortalama bir vücuda sahipti. Bu adam Dong White'dan başkası değildi.

Dong, Satou'ya pis bir şekilde sırıtarak baktı ve sanki eski dostlarmışçasına bir tonla Satou'yla konuştu.

"Hoşgeldin Satou. Bende tam senin şu güzellikle ilgileniyordum. İnanır mısın? Bakire olması beni şaşırttı. O kadar yıldır yanında olduğu halde bir kere bile elini sürmemen... İktidarsız filan mısın yoksa?"

Satou öfke sınırını çoktan geçmişti. Bu nedenle tamamen öfkeyle konuştu.

"Seni öldüreceğim! Ne olursa olsun öldüreceğim! Cesedini de köpeklere yem edeceğim!"

Dong kahkaha attı.

"HAHAHA sen? Sakat olduğunu farkında değilsin galiba Satou. Sen bir sakatsın. Bu nedenle bana boş tehditlerle gelme. İstediğim zaman seni öldürebileceğimi sakın unutma. Eminim neden şu an seni öldürmedim merak ediyorsundur? Bunun hiçbir şekilde senle ilgisi yok. Yani sana karşı bir garezim olduğunu filan düşünme. Eminim biliyorsundur. Bir canlının iradesini kırmanın birden fazla yolu vardır. Bu yollardan birisi durmadan işkence etmektir. Yani... Umarım seni buraya getirmemin nedenini anlamışsındır."

Satou daha da öfkelendi. Dong'un ne demek istediğini gayet iyi anlamıştı. Onu kullanarak Rose'un iradesini daha kolay kırmayı amaçlıyordu.

Kullanılma hissi, hem de sevdiği kadına karşı. Üstelik hiçbir şekilde karşıda çıkabilmesi mümkün değildi. Satou hem çaresiz hem de öfkeli hissediyordu. Dong'u öldürmek istiyordu. Ancak bunu yapacak gücü yoktu.

Satou'nun çaresizliğini umursamayan Dong, pantalonunu giydikten sonra yanda duran üç farklı kırbaca doğru yürüdü. Kırbaçlardan biri gayet sıradan hiç bir özelliği olmayan bir kırbaç idi. Diğerinin üzerinde ise çeşitli dikenler vardı kırbacın. Sonuncusu ise ejderha pullarına benzer garip pullarla kaplıydı. Dong ilk olarak normal kırbacı aldı ve yavaşça Rose yaklaşmaya başladı.

Rose'un gözlerinde korku belirdi. Satou'da bunu görünce adamların ellerinden kurtulmaya çalıştı.

"Bırakın lan beni! Dong! Eğer ona dokunursan annenden emdiğin sütü burnundan getirmezsem bende Satou Black değilim!"

Satou'nun tehditlerini umursamayan Dong, Rose'u kırbaçlamaya başladı. Rose acıdan dolayı çığlık atmak istese de ağzındaki bezden dolayı sadece boğuk bir inleme çıkıyordu. Her kırbaç bir öncekinden daha sertti. Satou ise hiçbir şey yapamıyordu. Durmadan durması için bağırsada bir etkisi yoktu.

...

Ne kadar süre geçtiği bilinmeyen bir vaktin ardından kırbaçlamayı bıraktı. Ancak bu kırbaçlar onun küçüğünü tekrar uyandırdığından Dong pis bir sırıtışla pantalonunu çıkarttı ve Rose'a bakarak konuştu.

"Hiç onun önünde yapmadık."

Dong suratında pis bir ifadeyle Rose'un yanına geldi. Yavaşça yatağa oturdu ve Rose'a girmeye başladı.

Ejdertanrı EfsanesiDonde viven las historias. Descúbrelo ahora