Bölüm 109 - Dövüş Benimle Ejderha!

94 18 0
                                    

Haftalar, günler, aylar belkide yıllar geçti. Satou için ne kadar zaman geçtiğini saptamak zordu. Bu başıboş yerde yalnızdı.

Normal bir durumda olsa bu yalnızlığı önemsemez ve hatta dalga dahi geçebilirdi. Fakat bu yalnız yolculuğu ona kaybettiklerini hatırlatıyordu. Sevdiklerinin kaybına karşın hissettiği hüzün, yerini buna neden olanlara karşı öfkeye, onlara duyduğu özlemin yerini ise sebep olanlara yoğun bir kin alıyordu.

Satou iradesi sağlam, potansiyeli en başından deha seviyesinde olan biriydi. Birkaç iniş ve çıkışı olmuş, çıldırtıcı birkaç dönüm noktası yaşamıştı. Şu ana kadar sorunsuzca gelebilmişti.

Yine de böylesine yoğun duyguları hissetmeye devam ettikçe taş olsa çatlardı.

Burada konuşacak kimse yoktu. Muhabbet edebileceği veya dert anlatabileceği de kimse yoktu. Şaka yapabileceği dahi kimse yoktu. Satou sabretti. Yetişim yaptı. Bir anlamı olmamasına rağmen kalbini sakinleştirmek için yetişim yapmaya devam etti.

Fakat onun öfkesi ve kiniyle çekirdeği bir tür rezonansa girdiğinden bir türlü sakin kalamıyordu. Çekirdeği, sakinleşmesini önlüyor gibiydi.

Bunun üstüne kaşlarını çattı. Fakat yapabileceği bir şey yoktu. Tek yapabileceği ruh sarayına güvenerek akıl sağlığını korumaya çalışmaktı.

Bir kez daha zaman geçti. Ne kadar geçtiğinin artık bir önemi yoktu.

Satou kontrolü çekirdeğine verdi. İçindeki yoğun hisler ona vahşice dönüşmesini ve etrafa saldırmasını haykırıyordu.

Vücudu yavaşça değişmeye başladı. Ejderha dönüşümü gerçekleşiyordu.

Kanatları ilk ortaya çıkanlardı. Siyah, kemikleşmeye yüz tutmuş kanatları doğal olarak göze çarpıyordu. Kanatlarındaki kemik çıkıntıları belirgindi. Kanatlarıyla birlikte vücudu pullandı, ellerini yere koydu ve dört ayak şeklinde durmaya başladı. Kuyruğu çıktı ve boynu yavaşça uzadı. Vücuduysa bu boyun ve kuyruğun uzamasıyla birlikte büyümeye başladı.

Ortaya çıkan şeyse bu yoğun gri sis tabakasında rahatsız edici kocaman bir lekeydi adeta. Fakat bu lekenin gözlerine bakan herhangi bir canlı, dehşet içinde ölebilirdi!

Tamamen mor rengine dönmüş, irisiyse siyah elipse dönmüşken, gözleriyle sisin ötesine baktı. Ardından kükredi ve kanatlarını çırparak belirli bir yöne doğru uçmaya başladı!

Kafasından başlayıp, tüm omurgası boyunca ilerleyen çıkıntılar ve kanatlarıyla havayı yararak ilerliyordu.

Kendini tamamen kaybettiği söylenemezdi. Ustasına verdiği sözden sonra kaybetmesi mümkün bile değildi. Sadece şu an için kontrolünü tamamen içgüdülerine bırakmıştı. Kendisi şu an içgüdülerinin ne yapmak istediğini, neden delicesine dönüşmek için yanıp tutuştuğunu anlamak isteyen bir gözlemciydi.

Satou, dönüşümünün değiştiğini hissetmişti. Fakat bunun sebebini anlamadı.

Ejderha Satou, sisi yara yara ilerlerken bir süre sonra durdu. İki ayak üstünde dururken korkunç bir bahamut ejderhasına benziyordu.

Mor gözleriyle dikkatlice biraz uzağa baktı.

Önünde şu an kıvrılmış bir şekilde yatan bir tür yılan vardı. Gerçi yılan demek ne kadar doğru olurdu ki? Daha ziyade bir tür doğu ejderhası olduğu söylenebilirdi. Gri pulları göze kolaylıkla çarpıyordu. Ancak dikkatli bakılıp küçük arka ve ön pençeleri olduğu fark edilmediği sürece vücudu bir yılandan ayırt edilemezdi. Kafasına bakıldığında uzun bir bıyık görülebiliyordu. İnce kıvrık bıyığı dışında tipik bir ejderha kafasıydı.

Ejdertanrı EfsanesiWo Geschichten leben. Entdecke jetzt