Bölüm 2 - Elif

39.6K 1.8K 220
                                    

"Allah'ım bana kaldırımların kalbinden tak

Yürüsünler gitsinler, sesim çıkmasın .." (i.tenekeci)

Elif

Genç kız yattığı yerden bir anda doğruldu. Uyandığına emin olmak ister gibi bir halde etrafına göz gezdirdi. Gözleri kitaplığında takılı kaldı bir süre. Hamdolsun ki uyanmıştı... bu uykulardan uyanma faslı gecelerinin en sakin zamanları olmaya başlıyordu giderek.

Yatağın kenarına oturdu düşünceli bir şekilde terliklerini giydi. Komodinde duran su bardağının üstündeki peçeteyi kaldırıp duru suyu kana kana içti, ne çok susamıştı... Saate baktı, sabah namazı yaklaşmıştı. Bir haftadır aynı rüyayı görmesinin manasını düşünüyordu bir yanı, engel olamadığı bir şekilde. İçindeki sıkıntı nefes almasına engel oluyordu sanki. Dertli bir besmele çekti ve Duha Suresi okumaya başladı. Yine aynı ayette sesi titremeye başladı, ardından ılık gözyaşı yanaklarından oluk oluk kendini bırakıverdi, bendini yıkmış bir akarsu gibi... Yine aynı ayet içindeki çocuğun başını okşamış, kalbine dokunmuştu en narin hareketlerle. "biz seni yetimken bulup barındırmadık mı?" bu ayeti okudukça Rabbi'ne yaklaştığını hissediyordu genç kız.

Bir süre sessiz ağladıktan sonra ciğerlerini yırtacak kadar keskin bir nefes aldı. Gözlerinde kalan son gözyaşı damlalarıyla birlikte yüzünü sildi avuç içleriyle. "Bismillah" dedi ve yataktan ani bir hareketle kalktı. Bu odada daha fazla durmak istemiyordu nedense. İçerdeki odaya geçti. En masum halleriyle uyuyan kızlarına baktı, bu görüntü tüm sıkıntılarını alıp halının altına süpürüyordu sanki. Üstlerinden düşen yorganlarını tek tek özen ve şefkatle çekip sıkı sıkı örttü hepsini. Banyoya geçti, buz gibi suyla abdestini aldı. Şimdi biraz daha sakin ve ayılmış hissediyordu kendisini. Salonunun ışığını açmadan bir kanepeye oturdu. Sessiz ve karanlık ortamlarda düşüncelere dalmayı seviyordu son zamanlarda. Yaşlılık belirtisi olarak görüyordu bunu da. Eski günleri düşündü, çektiği sıkıntılar geçti akından, sonra kendine şükür sebepleri buldu. Hayatında ne olursa olsun şükredecek o kadar şey vardı ki, eğer bir gün bunları unutursa ahdini bozmaktan korkuyordu.

Elif alımlı ya da çekici bir kız değildi ya da hiç böyle bir iddiası olmamıştı hayatta. Kömür karası gözleri, orantılı yüz hatları ve beyaz soluk teni ile kendisini sıradan bir kız olarak görürdü. Genelde bir beden büyük kıyafetler giymeyi tercih ettiğinden vücut hatlarının nasıl olduğunu kendi bile bilmiyordu. Ortalama bir boyu olan, genel geçer bir sureti olan sıradan bir kızdı işte. Her gün sahip olduklarına, sağlığına şükredecek kadar seviyordu kendini, o kadar. Yaşadıklarının ağırlığı ruhunda biriktiğinden sanırım, neşeli zamanlarına pek az rastlanır, genelde ağır abla olarak takılırdı.

Kendisi ile ilgili düşüncelere iyice dalmıştı ki sabah ezanı okumaya başladı. Öylece durup ezanı dinledi ve sessizce, hamdolsun doğan güne, diye dua etti genç kız. Sırtında taşıdığı görünmez yükü ruhunun dipsiz köşesindeki gizli, kuytu yerine geri yığdı. Kalktı ve kızlarını uyandırmaya başladı.

"Esma, Betül, Zehra! Hadi kızlar! Ezan okundu ama... Yapmayın böyle... Yoruyorsunuz beni her sabah ama... Hadi benim güzellerim... Hadi benim tontişlerim... Kalkın yoksa su dökeceğim başınızdan aşağı! "

Kızlar beklenmedik uyku bölünmesinin verdiği sersemlikle biraz (cık) naz yapsa da çok oyalanmadan kalkmıştı. Evdeki iki lavaboyu Esma ve Betül kapmış, uykusu nispeten daha ağır olan Zehra ise yatağında vızıldayan bir arı gibi söylenme faslından ileriye geçememişti. O sıralarda sıcak yatağına ve yumuşak yastığına methiyeler düzdüğü aşk şiirleri okuyordu inceden.

Elif'in Mim Durağı - Kitap Oldu Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin