Bölüm 39 - Endamın Yeter

14.9K 1.2K 159
                                    

Allahın selamı üzerinize olsun;

umarım beğeneceğiniz bir bölüm olmuştur..

keyifle okumanızı diliyorum..

yalnız uyarmadı demeyin ağır melankoli içeriyor bu bölüm o yüzden uygun bir ortamda okuyun sonra yazar uyarmadı demeyin yani :)

artık bu bölümle birlikte Fatihi de bağrınıza basarsınız inşaAllah :))

selam ve dua ile kalın..


************

Yatakta huysuzca sağa sola dönmekten bir türlü uyuyamayan taze sözlülerin, kayboldukları düşünce kuyusundan geri gelmelerine Fatih'in sabah namazı için kurduğu alarmın acı sesi vesile olmuştu. Esma'nın ince duvarın ötesinden gelen, rahatlıkla duyduğu ses, sanki 'siz hala ayrı yatıyorsunuz, evlenmediniz!" diye haykırıyordu. Kısa bir süre içinde genç kızın kaldığı odanın kapısını nazikçe tıklatmıştı adam, yaşadığı tarifi mümkün olmayan duygular yüreğine dar geliyordu. Henüz tam anlamıyla olmasa da, birlikte uyandıkları ilk sabah namazıydı. Birlikte, aynı çatı altında, ve parmaklarındaki o yüzüklerle beraber birbirlerine verdikleri sözün izlerini taşırken kaderlerinde..

Esma uykusunun alamamış olmanın mahmurluğu ile başına tülbendini ve alt pijamasının üzerine de Melek Hanım'ın verdiği basma eteği geçirdi. Üzerinde Fatih'in birkaç beden büyük, bol ve uzun pijama üstü vardı. Bundan daha mutlu olamam herhalde, diye geçirdi içinden. Olabilirdi belki de, kim bilir.. Derin bir nefes alıp odasından çıktı. Bu evde ne kadar yabancılık çekse de bir o kadar da hiç gitmek istemiyordu. Huzursuzdu; bu evde kalması doğru değildi bunu biliyordu ama bir garip yanı da o kadar mutlu ve halinden memnundu ki, vicdanının çatışması bütün gece uyutmamıştı zaten. Lavabonun kapısına geldiğinde içeriden çıkan Fatih ile göz göze geldiler. Bir süre öylece donuk bir hal ile bakıp, birbirlerinin görüntülerini hafızalarına kazıdılar itina ile. Genç adam dağınık saçları ve üzerindeki lacivert zemine beyaz desenleri olan spor tarzdaki eşofman takımı ile dağınık bir çekiciliğe sahipti ve her zamanki kadar yakışıklı görünüyordu. Bir dağ gibi heybetli, buram buram okyanus kokan, Esma'nın gökyüzü gözlüsü.. Genç kızın kalbinin hartası gibiydi adamın duruşu.

Genç kız gelişi güzel bağladığı tülbendi, adamın uzun zamandır bulamadığı artık ona küçük gelen ama belli ki esmaya büyük gelen en sevdiği pijama üstü ve altına giydiği renkli çiçeklerle bezenmiş basma eteği ile salaş, doğal ve inadına çok güzeldi. Ne kadar güzel olduğundan bile habersizce güzeldi. Varlığının bu eve kattığı anlamdan habersizce güzeldi. Fatih'in ruhuna nasıl dokunduğundan habersizce güzeldi.

Bu sahne, Hakan Beyin yatak odasının kapısını gıcırtılı bir ses eşliğinde açması ile bozulmuştu. Esma acele ile lavaboya girmiş, Fatih ise kaçar gibi odasına atmıştı kendisini. Yaramazlık yaparken yakalanan çocuklar gibi heyecan yapmışlardı. İkisinin kalbi de o kadar hızlı atıyordu ki gözleri kararmıştı bir an.

O sabah ilk defa aynı evin içinde, aynı duaya el kaldırmıştı iki taze sözlü genç. Bir ömür aynı duaya özne aynı Amin'e yelken olalım Allah'ım..

Günün sabahında Fatih'in ekmek almaya diye çıkıp, gereğinden fazla gecikmesi dışında, keyifli bir aile kahvaltısı yapmışlardı hep beraber. Fatih'in ailesi yıllardır özlemini çektikleri kız çocuklarını bulmuştu. Esma ise aradığı aile şefkatini onlardan gördüğü için kendini ezelden beri o eve ait hissediyordu. Hayat puzzle'larının eksik parçasını bulmuşlardı.

Kahvaltıdan sonra iyice halsizleşen Esma'nın halleri Fatih'in dikkatini çekince " İlaçlarını aldın mı sen?" diye sormuştu ilgili ve –kendi çapında!- romantik bir şekilde. Esma yüzünü yere eğip geceden beri söylemek için kıvrandığı konunun açılmasından duyduğu utanç ve mahcubiyet duygusu ile " Gece burada kalacağımı hesap edemedim o yüzden yanıma almadım ilaçlarımı." Dedi, azar bekleyen bir kız çocuğu gibi gözlerini kısarak. Fatih'in canı sıkılmıştı bu duruma. Genç kızın solan yüzü daha da canını sıkıyordu. Ama ona değil kendine kızıyordu. Düşüncesizlik edip ona doyabilmek için kızı ilaçlarından belki de sağlığından mahrum ettiğini görememişti bencilliği yüzünden. Şimdi o pamuk, o solgun yüzünü avuçlarının içine alıp da sevmemek için yedi cihan harbini yaşıyordu ruhu ve kalbi. " Hiç aklımıza gelmedi bizim bu, üzgünüm. Sen hazırlan istersen. Ben anneme haber vereyim ve çıkalım. Olur mu?" dedi yumuşak ve nazik bir şekilde.

Elif'in Mim Durağı - Kitap Oldu Donde viven las historias. Descúbrelo ahora