Bölüm 45 - Kargaşadan Gelen Kaos

15.5K 1.1K 189
                                    

selamun aleykum arkadaşlar

nasılsınız umarım iyisinizdir :) bölümleri daha karma hale getirmeye çalışıyorum bir okuyucumun önerisini değerlendirerek. daha keyifli olacağını ümit ediyorum.. tabi buna biraz alışmam gerekecek :)

keyifle okuyacağınız bir bölüm olur inşaAllah.. sürpriz gelişmelere her zaman açık olun bu hikayede ;)

bu arada gelemk isteyip face grubumuzu bulanayanlar için kapalı grubumuzun adı Şennur Kasa - KördüğüM ve linki https://www.facebook.com/groups/sennurkasaromanlari/ gelirseniz her zaman beklerim ...

size iyi okumalar efendim ..

selam ve dua ile kalın inşaAllah..


****************



Betül sınav kâğıdı ile cebelleşiyordu son yarım saattir. Zorla ezberlediği bilgileri hafızasında tutmaya çalışıyordu fakat o bilgiler beynini tırmalayan bir kedi gibi kaçmak için can atıyordu sanki. Bunlar ezberlerken oldukça güçlük çekmişti zaten. Vize sınavından idareten bir not aldığı için final sınavında beyninin suyu çıkana kadar felsefe dersine çalışması gerekmişti. Allah'tan final döneminin en son sınavı olarak tarihe geçmişti bu dersin sınavı. İyi çalışmıştı genç kız. Bu dersten geçmek zorundaydı. Sınav süresi boyunca kendisini dikizlediğini ürperen omuzlarında hissettiği ve rahatsız olduğu şu uyuz hoca müsveddesiyle bir sene daha muhatap kalmak zorunda olmak istemiyordu. Bir sene daha bu adama maruz kalırsa elinden bir kaza çıkabilirdi zira!

Yusuf geniş amfide huzursuzca öğrencilerine gözetmenlik yapıyordu. Çoğu öğrenci adamın varlığını unutmuş önündeki kâğıt ve elinde kalemi ile savaş veriyordu. Aslında onların kopya çekecek olmaları da pek umurunda değildi adamın. Akademisyenlik hayatında ilk defa! Betül'ün oturduğu sıraya gidip, genç kızında başında dikilmek ve bütün soruların cevaplarını tek tek fısıldamamak için kendini zor tutuyordu. Bir yandan da bu arzusu yüzünden melankolinin dibine vuran yanını ayıplıyordu. İçindeki ahlak timsali mantık abidesi felsefeci hayatında daha önce hiç karşılaşmadığı garip duygu karmaşaları ile mücadele ediyordu bir süredir. Şimdiye kadar bir insanın adamın aklında, ruhunda belki de –ve hatta!- kalbinde böylesine hükmettiği ve dilediğince tepinip bundan da haberdar olmadığı olmamıştı. Ve olmamalıydı da! Ama olmuştu işte. Hakkında pek bir bilgiye haiz olmadığı fiziksel açıdan bile kendisini dış dünyadan sakınan bir insanı almış başköşeye koymuştu dünyasında. O kızın bundan haberi yoktu genç adam kendisi ile mücadele veriyordu bu yüzden biraz da. Ulaşamadığı bu gizler mi yoruyordu Yusuf'un kalbini böyle? Hani bir heveslikti de elde edemeyeceğini bildiği için mi yanıyordu içi böyle? Canının acıması adamın kendi durumuna acıdığı için miydi? Maşukundan habersiz aşık olmaya cüret ettiği için miydi? Bilemiyordu ama bulunduğu bu duruma fena halde sıkılıyordu genç adam. Mengeneye sıkışmış bir kalp ve çaresizce onu seyreden fonksiyonları hissizleşmiş bir beyinle dolaşıyordu günlerdir ortalıkta.

Bir saatlik sınav süresi bittiğinde usulca kâğıdını sırasına bıraktı ve süzülerek sınıftan çıkıp okulun koridorunda ilerlemeye başladı. Koridorda yürürken felsefe gibi gereksiz bir dersi almak zorunda bırakan müfredata sevgi ve övgülerini sayıyordu içinden. Dalgın ve asık bir suratla çıktı okulun kapısından. Dışarı çıktığında serin havayı göğsüne doldurup artık son günlerini yaşayan kış güneşine döndü yüzünü keyifle. Hafiflemişti. Bir okul dönemini de iyisiyle kötüsüyle bitirmişti böylece. Yüzüne memnuniyetinin kıvrık tebessümünü kondurdu. Bu günleri görmeyi bahşeden Rabbime hamdolsun..

Kendisine seslenen tanıdık erkek sesi ile irkildi genç kız. İki gramlık huzuru da kaçmıştı bir anda. Acele ile sınav kâğıtlarını toparlayıp okuldan çıkan Yusuf belli ki genç kıza yetişmeye çalışıyordu. Kızın dalgın halleri yüzünden fark edilmek için biraz geriden seslenmesi gerekmişti genç adamın gerçi bu biraz gereksiz bir davranış olmuştu ama neyse. " Betül!" dedi ikinci defa. İlk aklına Sınav kâğıdı ile ilgili bir sorun olduğu gelen genç kız sorgulayan sert ve öfkeli bakışları ile adama baktı. Genç kızın öfkesinin ilk karşılaştığı ve hatta çarptığı görüntü adamın kehribar rengi gözleriydi. Çok eskilerden kokusu tanıdık gelen bir esintinin taze ferahlık veren nefesi gibiydi o gözler. İnsanı göz bebeğine hapsedip gönüllü sürgünler kentine gönderecek kadar derin ve cezbediciydi. Hemen başını eğdi genç kız. Ne saçma düşüncelere dalmıştı böyle ayaküstü!

Elif'in Mim Durağı - Kitap Oldu Where stories live. Discover now